Konsantrasyon süreleri zaten sınırlı olan çocukların tabağın sonlarına doğru dikkatlerinin dağıldığı noktada yıldız uygulamasının tekrar motivasyon sağlaması açısından çok etkili..
Kendi kendine yemek yeme alışkanlığı ve doğru miktarda porsiyonlanmış tabağın bitirilmeden masadan kalkılmaması kazanılması gereken çok önemli değerler olarak görüyorum..
Çevremde gözlemlediğim durum açlıkla sofraya oturan çocuğun birkaç kaşıktan sonra kalkıp gitmesi.. Tabii bunda tabağının yiyeceğinden fazla miktarda porsiyonlanmış olmasının ya da yemek alternatifleri sunulmamış, yemek seçmeye yönlenmiş, farklı yiyeceklerin önemi ilgisini çekecek şekilde anlatılmamış olmasının da etkileri büyüktür..
Bizimkiler tabaktaki yemeğin bitmeden kalkılmayacağını bilirler.. Ama doğaları gereği konsantrasyon süreleri kısıtlı olduğu için yemeğin sonlarına doğru karındaki o açlık durumu da bastırılınca dikkatler dağılmaya başlıyor.. İşte tam bu noktada yıldız uygulaması çok işe yarıyor.. Yemeğe tekrar konsantre ve motive olmalarını sağlıyor.. Yemeğini bitiren yıldızını kapıyor, tabloda yerine yapıştırıyor..
Bir haftalık hazırladığım aşağıdaki yıldız takviminde tüm haftanın tüm öğünlerinde eksiksiz tüm yıldızları tamamlayana hafta sonu küçük sürprizler geliyor.. Ödül uygulamasından uzak, motivasyon amaçlı minik minik sürprizler sadece..
Not: Yemeğini yersen şunu alırım bunu alırım şu ödülü kazanırsın cümleleri doğru olmayan yaklaşımlar, çocuğun kafasında yemeğin sadece ödülle yenilebilecek kadar kötü birşey olduğu olgusunu oluşturuyor.. Alternatif yemekler sunun, sevmediği şeyleri farklı ve ilgisini çekecek sunumlarla daha lezzetli hale getirin, farklı farklı şeyler yemenin vücuduna etkisini keyifli yaklaşımlarla anlatın.. Mesela biz her bir gıdanın, vücutlarına mikroplar girdiğinde onlara nasıl "dışarı çık lütfen" dediğini taklit ediyoruz.. Bayılıyorlar buna.. Mesela içerken ara ara posaları geldiği için portakal suyunu içmekten hoşlanmayan kızıma, mikrop girince vücudunda portakal suyunun "çık dışarı, bi daha seni burada görmiyim" diye sesinin nasıl yüksek çıktığını, ama kurabiyenin mesela mikropla karşılaştığında sadece kısık bir sesle "çıkarmısınız lütfen" dediğini ama mikrobun onu duymadığını anlatıyoruz drama şeklinde.. Çok etkili oluyor ve çok keyif alıyorlar bu canlandırmalardan.. Hatta bazen tabağındaki sebzeleri ya da meyveleri soruyor, "anne mikroplar vücuduma girerse hangisinin sesi daha yükses çıkar" diye.. Anlatıyoruz tek tek.. Gözleri ışıldayarak gururla yiyor önündekileri, biliyor ki çok bayılmasa da bazen lezzetlerine vücudunda çok işe yarayacaklar..
Onları kazanmak öyle kolay ki..
Küçücük dünyalarına inmek gerekiyor sadece..
Güzel teknik doğrusu :)
YanıtlaSil