31 Ekim 2013 Perşembe

Araba Koltuğu Alırken..

Bebeğiniz bir yaşına geldiyse ve 9 kg'a ulaştıysa yeni araba koltuğuna geçme vaktiniz gelmiş demektir.. 1 yıl arabaya ters olarak bağlanmış ana kucağı tipindeki oto koltuğu ile artık vedalaşma zamanı.. Minik meleğiniz artık büyüdü, bundan böyle daha özgür olacağı, arabanın gidiş yönüne doğru bağlanmış oto koltuğu ile yolculuklar onun için daha bir keyifli olacak..
Oto koltuğu alırken baş desteğinin olması, kumaşının dokusu (terletmeyen kumaş olmalı), arkaya yatabilir olması, arabanızın isofix bağlantısı mevcutsa isofix bağlantısının olması, çeşitli güvenlik testlerinden geçmiş iyi bir marka olması gibi gözönünde bulundurulması gereken birçok faktör mevcut.. Bunlardan sonra seçiminizi belirleyen en önemli nokta ise bebeğinizin oturduğunda en rahat gözüktüğü koltuğun tercih edilmesi.. Bu özellikler ışığında bizim tercihimiz Britax-Römer markasının Trifix modeli oldu.. Ebebek'in bu marka ürünün satış yetkilisi olmadığını öğrendikten sonra internet üzerindeki distribütöründen garantili ve yetkili satıcılarını öğrenerek soluğu Haşim İşcan'da aldık.. Yaptığımız sıkı pazarlığın ardından 830 TL ye nakit olarak ve havlu kılıfını da hediye alarak Trifix oto koltuğumuza kavuştuk.. Hemen orada arabaya kurulumu yapıldı ve özgür kızımızın özgür yolculuklarına start verildi..

Islak Mendillere Dikkat..

Bebek için piyasaya sürülen çoğu ürün gibi ıslak mendiller de maalesef masum değiller..  Bebeğin cildiyle en fazla temas halinde olan, bir sonraki yıkanmaya kadar ciltte kalan ve cilde nufüz eden bu ürünler gerek malzemesinin ağartma prosesi esnasında üzerinde kalan kimyasalları, gerekse sonrasında ilave edilen koruyucu kimyasalları bünyesinde barındırmakta..
Ağartma prosesinden gelen "Dioxin" gibi kansorejen kimyasallardan uzak durabilmek için organik ürünler tercih edilmeli.. Tıpkı bebek bezlerinde olduğu gibi.. Organik ürünlerde "dioxin" açığa çıkaran klorla ağartma prosesi yerine oksijenle ağartma teknolojisi kullanılıyor.. Dioxin bir kez vucuda girdikten sonra vucutttan atılamayan, kanser oluşturma bekliyişiyle vucütta kalan, meme kanserinin de baş tetikleyicilerinden biri olduğu düşünülen bir kimyasal.. İşin bir de koruyucu kısmı var, burada da potassium sorbat en masum koruyucu kimyasal.. Paraben,  Benzyl Alcohol, DMDM Hydantoin,  Triclosan,  Kanton (methylcloroisothiazolinone), Sodium Benzoate  içerikli ürünleri tercih etmemek gerek.. Penoxyethanol biraz daha arada kalmış bir kimyasal, araştırma sonuçları kesinlik taşımıyor.. Organik bir marka olan ve  5.90 TL gibi bir fiyata satılan Green Babies marka ıslak mendil benim uzun zamandır tercih ettğim bir ürün.. Ürünün paketten çıkarılışı bazen zor olsa da, bir çekişte birden çok mendil gelebilse de çoğu zaman sağlık yönü bu olumsuz özelliğini görmezden gelmemi sağlıyor.. Diğer organik ıslak mendillerde maalesef sodium benzoate, benzyl alcohol vs bulunuyor..
Organik ürün bulma şansı olmayanlar için tavsiyem Uni Baby' nin yenidoğan serisindeki ıslak pamuk mendil.. Sadece su, pamuk ve potassium sorbat içeriğinden oluşuyor.. Dediğim gibi piyasadaki organik olmayan ama koruyucu açısından en minimize edilmiş ürün..

Benim bu konudaki görüşüme gelince, tavsiye ettiğim ürünler de dahil olmak üzere ıslak mendilleri sadece dışarıda olduğumuz ve mecbur kaldığımız zamanlarda kullanmaktan yanayım.. Evde ya da yapma imkanınızın olduğu heryerde poposu için organik bir pamuğu, vücudunun diğer kısımları için de ağız bezlerini ıslatarak silin ya da yıkayın.. İnanın piyasada bunlardan daha doğal bir ürün yok ve emin olun ki kullanacağınız hiçbir ıslak mendil de bunlar kadar doğal içerikte değil..

Edit: Green babies ıslak mendil uzun süredir satışta yok.. Organyc ıslak mendil benzyl alcohol, bamboo natura ve seventh generation markalarının ıslak mendilleri ise sodium benzoate içermekte.. uni baby ile ilgili de çokça şikayet okuyorum.. Ben hala organk pamuğu ıslatarak kullanmaya devam ediyorum rutin hayatımızda.. Artık dışarı gezmelerinde de gönlüme göre ıslak mendil bulamadığım için pamuk ve ağız bezlerini sırt çantamdan eksik etmiyorum, çocukların içme şişesindeki suyla ıslatarak ıslak mendil yerine kullanıyorum.. Bir dönem organyc markasının ıslak mendiline geçecek oldum sadece dışarısı için,  ama ondan da vazgeçtim.. Organyc markasının geniş kare kesim bebek bakım pedi adı altındaki pamukları alt temizliği için ideal.. Alt temizliği dışındaki bölgeler için de ağız bezlerini kullanıyorum..

28 Ekim 2013 Pazartesi

Bebeğin İlk Ayakkabısında Nelere Dikkat Edilmeli ??

Bebeğiniz artık ilk adımlarını atmaya başlamışsa ev ortamında yalınayak ya da altı kaymaz çorapla yürümesi, sadece dışarı gezmelerinde ayakkabı kullanılması tavsiye ediliyor.. Ayakkabısız yürümek ayak kaslarını güçlendirip, ayağın yayılmasına ve yerle temasın artmasına olanak tanıdığı için ilk adımlarını atmaya başlamış bebeğinizi daha rahat yürümeye teşvik ediyor.. Dışarı gezmeleri ayakkabısı alırken bebeğin bu dönemine yardımcı olacak, yürüyüşüne engel teşkil etmeyecek şekilde ayakkabı seçmek çok önemli.. Bunun için dikkat edilecek birkaç nokta var..
Bunlardan ilki ayakkabı tabanının esnek olması.. Elinize aldığınızda kolay bir şekilde tabanın kıvılır ve esner olması gerekiyor.. Sert ve hafif olamayan ayakkabılardan kaçınmak gerekiyor..Bebeklerin ayakları yetişkinlerden çok daha fazla terlediği için plastik, sentetik malzemeler yerine deri malzemeli ayakkabıların seçilmesi gerekiyor.. Sivri burunlu, hacimli, platformlu, ortopedik, yüksek bilekli ürünlerden kaçınarak ortapedik olmayan, yuvarlak burunlu ve düşük bilekli ayakkabıların tercih edilmesi tavsiye ediliyor.. Ayakkabının altının kaymaması ama yer tutuşunun da çok olmamasına dikkat edilmeli.. Ayakkabının alınırken bebeğe ayakları yere basarak denenmeli, baş parmağı önünde bir parmak kadar boşluk olmalı, alındıktan sonra ise her hafta önünde boşluk kontrol edilmeli, baş parmak ayakkabıya değmeye başladığında ise yeni ayakkabı alınmalı.. Ayakkabı kullanıldığı dönemde ayak tırnakları düzenli kesilmeli.. Diğer bir önemli ayrıntı ise ayakkabı ayağın şeklini aldığı için çevreniz tarafında teklif edilen kullanılmış ayakkabı önerilerini kibarca geri çevirin.. Kullanılmış bir ayakkabı ayağa tam uyum sağlamaz ve yeterli desteği vermez.. 
Bu öneriler doğrultusunda biz ilk ayakkabımızı almak için birçok markaya baktık.. Adidas, Nike, Puma vs.. Kimisinin malzemesi sert geldi, kimisinde numara bulamadık.. En son girdiğimiz Deichman mağazasında incelediğimiz Elefanten marka ayakkabıda aradığımız tüm bu özellikleri bir arada bulduk.. Daha önce hiç duymadığımız bu marka ile ilgili yaptığımız araştırmada yıllardır bebek ayakkabısı yapan ve işinde gerçekten uzmanlaşmış bir Alman markası olduğunu da öğrenince içimize sinerek kızımızın ilk ayakkabılarını aldık.. 


Evde Erişte Yapımı..




Erişte hem zengin besin içeriği, hem pratik ve hızlı hazırlanış şekli hem de çorbalarda kullanılabilmesi ile de çok iyi bir kurtarıcı.. İçinde ne olduğu belirsiz, kullanılan yumurtanın sütün yoğurdun kaynağının ne olduğunu bilmediğiniz ürünleri kullanmak yerine kendi eriştenizi evde çok kolay bir biçimde kendiniz yapabilirsiniz.. Öyle sandığınız gibi zor bir iş değil.. İşte bu mucizevi besinin yapılışı:

5 yumurta ( organik ya da köy yumurtası)
1 su bardağı organik süt
Yarım su bardağı ev yoğurdu
Yarım su bardağı su
Buharda pişmiş ve rondodan geçirilmiş mevsim sebzeleri ( taze fasülye, bezelye, pazı, semizotu, kereviz, yer elması, enginar, balkabağı, kırmızı biber, havuç, patates, soğan, sarımsak, kabak vs)
Aldığı kadar tam tahıllı un ( tam buğday, arpa, darı, yulaf, çavdar, mısır, pirinç unu karışımı kullanıyorum ben)

Tüm malzemeyi bir kapta karıştırıp yoğurun ve yumru büyüklüğünde parçalar koparıp merdane ile ortalama bir karış çapında açın, açarken inceltebildiğiniz kadar inceltmek kolay kuruması için yardımcı olur.. Açtığınız bu hamurları ya havadar bir ortamda serip sertleşene kadar kurutarak ya da içinde su kaynayan geniş bir kabın üstüne koyacağınız bir tepsi üzerinde ters yüz edip kurutarak kesmeye hazırlayabilirsiniz.. Kesme aşamasında tercih size kalmış.. İster kare kare ister uzun uzun ister küçük küçük çorbalık kesebilirsiniz.. Kestikten sonra fırınlamanız nemli kalanların küflenme olasılığını önleyeceği için tavsiyem.. Sonrasında bez torba ya da buzdolabı poşetlerinde buzdolabında saklayabilir, kullanacağınız miktarını kavanozlara alarak kullanabilirsiniz..

Suya biraz zeytinyağı ilave ederek kaynatıp kısa sürede pişirebilirsiniz.. Sonrası size kalmış, ister köftenin yanında ister yoğurtla istediğiniz şekilde bebeğinizin menüsüne ekleyebilirsiniz..










Bebek İçin Kek Tarifi..

Ek besine geçtiğiniz dönemde kek iyi bir alternatif besin.. Dışarı çıkarken de yanınıza rahatlıkla alabileceğiniz iyi bir öğün kurtarıcı.. İsterseniz akşam üstü ıhlamur/kuşburnu/papatya çayıyla kek partisi verin, ister meyve püresinin içine ufalayın, ister yoğurt kek öğünü yapın, ister kahvaltıda kullanın.. Tatlandırıcı olarak marmelat, kuru meyve kullanabilirsiniz.. Pekmez pişirilmemesi gerektiği için, bal da 1 yaşından önce verilmemesi gerektiği için ilave etmemek gerek.. İşte basit tarifimiz:

1 yumurta ( bebeğiniz akını yemeye başlamadıysa sadece sarısını ilave edin)
1 kahve fincanı yoğurt kefir karışımı
1 kahve fincanı zeytinyağı
1 çay kaşığı karbonat
2 yemek kaşığı kaynatılmış çekilmiş kuru meyve ( incir, üzüm, elma, armut, kayısı, yaban mersini, erik kurusu)
2 yemek kaşığı çekilmiş çiğ badem ya da ceviz içi
Aldığı kadar tam tahıllı un ( tam buğday, arpa, darı, mısır, yulaf, pirinç, çavdar unu karışımı kullanıyorum ben)
İsteğe göre havuç vs de ilave edilebilir.

Tüm malzemeyi karıştırıp  yağlanmış fırın kabına koyarak 150-180 derecede fırınınıza göre kontrol ederek 20 dakika kadar pişirin. Soğuduktan sonra kesip ağzı kapalı bir kaba koyarak buzdolabında 1 hafta kadar kullanabilirsiniz..

4 Ekim 2013 Cuma

Bebeğe Televizyon İzlettirilmeli mi??

Başından beri katı kurallarımızın olmamasına hep özen gösterdim.. Bir şeyleri sıkı bir şekilde yasakladığınızda ilk bulduğu ortamda patlama yaşamasına neden olacağı ve çocukta da özgüvensiz bir kişilik yaratacağına olan inancım nedeniyle o yasak bu yasak diye hiçşeyi çekmedik önünden.. Evimiz doğum öncesi düzeniyle durur hala, ne ortalıktaki birçok dekoratif eşyamızdan biri kalktı ne de yetişeceği boydaki magnet koleksiyonumuz..  Bir iki ilgisini çekti sonrasında hepsi birden gözüne çarpmayan şeyler oldu.. Tutunup kalktığı, tekin olmayan bir sandalyenin o tutunur haldeyken çaktırmadan sarsarak devrilebileceğini göstermem bir daha tutunmamasına yetti, yasak deyip başından çekseydim sürekli ona gidecekti biliyorum.. Ne "hayır" ı sık kullanıp anlamını yitirmesine izin verdik, ne de sınırsız keşif için ihtiyacı olan tek şeyi yani özgürlüğünü kısıtladık.. Evde bunları keşfetmese, gittiği herhangi bir yerde dalacaktı bunun gibi şeylere.. Bu anlamda çocuğun doyması çok önemli, yasaklarla aç bıraktığınız çocuk ilk boşlukta patlıyor,  sonuçları ve yaşadığı özgüvensizlik çok daha zararlı boyuta gelebiliyor.. Tabi ki televizyonun zararları tartışılmaz.. Ama o çarka bir dönemde mutlaka girecek.. Onu tanıyıp biliyor olması, yasaklı olup cazip hale gelmesinden çok daha önemli.. Bu nedenle minimize ederek ama çocuğu da bir şekilde doyurarak bu süreci en az zararla atlatmak mümkün düşüncesindeyim.. Bu nedenle biz günde bir saat  "Baby Einstein" ve "Brainy Baby" serilerini dönüşümlü olarak izliyoruz.. Hem değişik şeyler öğreniyor hem de televizyon konusunda doygunluğa ulaşıyor.. Başlarda izlemeye başlasak bile sonrasında sıkılıp izlemiyoruz bile çoğu zaman.. Yaşıtlarının yanında özgüvensiz bir tavırda olmaması için çocukları hiçbir konuda aç bırakmamak gerektiğini düşünüyorum.. Zararlı yanları minimize ederek doğru yaklaşımda olabilmek mümkün bence..

Hamilelik ve Bebek Bakımı Kitap Tavsiyesi..


Başından beri bebeğimin herşeyiyle sadece kendim ilgilenmekti istediğim.. Onu büyütürken onunla büyümek aslında.. Bir kere alt değiştirmemiş, küçücük bir bebeği incitirim korkusuyla bir kere kucağına almamış birinden bahsediyorum.. Minik prensesi karnımda taşıdığımı öğrendiğim andan beri sürekli okudum.. Okumayı çokta sevmeyen, deli gibi kitap alan ama aldıklarını okuma konusunda daha yarısında sıkılıp bırakan biri olarak tam da kitap okumayı değil kitap almayı seven biri olduğuma karar vermişken kendimle ilgili tüm yargılarım bir anda değişiverdi.. Karnımdaki mucizeye şahitlik ettiğim bu dönemde içeride neler olup bitiyor öğrenmek istiyordum.. Deli gibi okumaya başladım.. Okudukça bu mucizenin içine daha da dahil oldum.. Dahil oldukça okuma aşkım arttı.. Bebeğimle aramdaki köprüydü okumak.. Okudukça onu daha yakından tanıdım, kendimi daha iyi anladım.. Bunun dışında yaşanmış hikayeler dinleyerek ya da okuyarak kafamı bulandırmadım hiç, olumsuz deneyimlere kulaklarımı kapadım.. Biliyordum ki her hamilelik ve her doğum kendine özeldi.. Bu süreçte yapılması gerekenleri bilmenin rahatlığıyla kendinden emin bir hamilelik geçirdim, öyle ki ikinci hamileliklerini yaşayan arkadaşlarımdan bile sürece daha hakim ve sakin oluşum sadece çevremi değil beni bile şaşırtmıştı.. Bu dönemde  "hamilelik, Doğum ve Bebek Bakımı" kitabı elimin altındaki genel kılavuz oldu, rahatlama hareketlerimi falan hep oradan takip ederek yaptım.. İnternet üzerinden de detaylı hafta hafta gelişim takibi vazgeçilmezimdi.. En keyifli tarafı da hamilelik günlüğüm oldu.. D&R dan aldığım "Gün Be Gün Hamilelik" hem hafta hafta yönlendirmeleri, sonundaki alışveriş listesi, doğum esnasında haber verilecekler kısmı gibi her bir detayı düşünülmüş yönüyle hamileliğimin günlüğü oldu.. Doğumdan sonraki dönemde ise elimin altından düşürmediğim iki kitap "Hafta Hafta Bebeğinizin İlk Yılı" ve " Bebeğinizin İlk Yılında Sizi Neler Bekler" oldu.. Bu iki kitapta öyle güzel yol göstericiler ki rutin dışı bir durum yaşadığımda sanki daha önce görmüş geçirmiş gibi serinkanlılıkla her seferinde üstesinden gelmeme yardımcı oldu.. Yaşanan bir sıkıntının neden kaynaklı olabileceğine dair öngörülü olmayı sağladığı için hiç paniklemeden doğru bir şekilde duruma müdahale edebilmemi sağladı her seferinde.. En önemlisi de sanki yıllardır annelik yapmışım duygusunun rahatlığını yaşamamda en büyük yardımcım oldu, kaldı ki kimseye sorma ihtiyacı doğmadan, sadece kendi doğrularımla kendi başıma bir bebeği yetiştirmenin haklı gururunu ve mutlu sonuçlarını yaşatarak.. Kıyaslama yapabilmek, tek bir kaynağa bağlı kalmamak açısından birkaç yerden takip etmek önemli.. Zaten genelde yaklaşımlar ortak oluyor.. Kaynaklarda fikir ayrılığı başladığı yerde bu defa görev size düşüyor.. Çocuğunuzu en iyi tanıyan kişi sizsiniz ve ona nasıl yaklaşılması gerektiğini yine en iyi siz biliyorsunuz.. En doğru yaklaşım da böylece belirlenmiş oluyor.. Yine bu dönemde bebek günlüğü tutmak anı olması açısından da önemli.. " Dikkat Bebek Var" adında aldığım günlüğe heyecanla yaşadığı ilkleri kaydetmek, gün gün günlüğünü doldurmak gerçekten çok keyifli süreç oldu.. Bu sürece destek için aldığım diğer iki kitap ise " Bilinçli Bebek" ve "Bebek Bakım  Sorunlarına Mucize Çözümler" aralarda takip ettiğim, farklı yaklaşımlar ve bunların sonuçlarını içeren özellikleriyle ufkunuzu genişletecek kitaplar.. Benim destek aldığım kitaplar bunlar olsa da bu dönmdeki genel kaidelere internet üzerinden de rahatlıkla ulaşabilir, hafta hafta süreçleri takip edebilirsiniz..Kaynağınız ne olursa olsun önemli değil ama mutlaka okuyun.. O güne kadar duyduğunuz kulaktan dolma bilgilerin ne kadar yanlış olduğunu göreceksiniz..

3 Ekim 2013 Perşembe

Ev Tipi Anakucağı Alınmalı mı??

Hamilelik sürecinde yaptığım alınması elzem alışveriş listeme ilk etapta ev tipi anakucağı eklememiştim.. Nasılsa araba tipi olacak, hem de sallanabilir özellikte, evde de onu kullanırız deyip almaya gerek görmemiştim.. Bu dönemde yaptığım araştırmalar ve kullanan kullanmayan akadaşlarımla yaptığım görüşmeler sonucunda gerekliliği konusunda hemfikir olup listeye ilave etmeye karar verdim.. Evde zamanlarını etrafını izleyerek geçiren bir bebek için rahat hareket ettiği, içine fazla gömülmeden maksimum düzeyde etrafı gözlemleyebileceği, uyuyup kaldığında yatağına alma telaşı olmadan orada bırakacağınız ergonomide bir anakucağı şart.. Oto tipi olanlarda uzun süre bebeğin uyuması önerilmiyor, ayrıca çocuk fazlaca gömülü oturduğu için rahat hareket edemiyor.. Almaya karar verdim de peki hangi anakucağını tercih edecektim?? Piyasada o kadar çok ve farklı özellikleri olan model mevcut ki.. Yine kullananların ve başka model alıp aklı kalanların tavsiyesiyle Nuna marka ev tipi anakucağında karar kıldık..


Bu anakucağının müzikti, titreşimdi gibi öyle albenili özellikleri yok.. Ama iki özelliği var ki tamam dememde etkili oldu.. Birincisi anne kucağı mantığında bebeği sallıyor.. Sallama özelliği benim bu tip ürünlerde en son sorduğum özellik aslında, bebeği sallamaya alıştırmamak ve sürekli bir sarsıntıya maruz bırakmak istemediğimden.. Ama anne kucağı mantığında sallanıyor olması kulağıma gerçekten hoş geldi.. İkincisi ise 80 kiloya kadar olan taşıma kapasitesi.. Bu özelliğiyle genelde play station oynayan çocuklar tarafından oturmak için tercih ediliyormuş.. Bu sayede de çok uzun vadede kullanım sağlayabilirdi bize.. Nunaya karar verdikten sonra almak için hiç acele etmedik, bebek doğduktan sonra ebebek internet sitesinden sipariş verdik, ertesi gün evimizdeydi.. Fiyatı da 400 TL'den 300 TL'ye düşmüş, indirime denk gelmiştik.. Kullandıkça da ne kadar doğru bir karar verdiğimizi her fırsatta gösterdi.. 

Ek Gıdaya Geçiş Tüyoları 3..

Unutmayın bebeğinizin karnını doyurduğunuz bir dönem değil bu, yemek kültürünün temelini yani damak tadını oluşturuyorsunuz.. Yemek yedirme konusuna gelince, öncelikle yemek mutlaka yemek masasında yedirilmeli.. Erken falan demeyin, ek gıdaya başladığınız gibi mutlaka bir mama sandalyeniz olsun.. Ve yemek masasında bu sandalyenin sabit bir yeri olsun..Yemek kültürünün oturması için bu gerekli.. Onun da önünde mutlaka bir tabak ve kaşık olmalı, kendi yemeye teşvik açısından.. Parmak gıdalar dediğimiz besinleri sık sık eline tutuşturun.. Meyve, bisküvi gibi.. O kendi kendine yemeye çalışırken heryer batacak, oraya buraya atacak bırakın batsın.. Yedirdiğiniz öğündeki gıdaları ona isimlerini söyleyerek vermelisiniz.. Yemek yemek konusunda sıkıntılar varsa onunla birlikte siz de yemelisiniz, hatta ondan önce bir serviste kendiniz için açıp ona örnek teşkil ederek yemeğinizi yeyip sonra onu doyurabilirsiniz.. Daha önce de söylediğim gibi bebeğinizin masada bir yeri olmalı ve tüm ailenin yemek saatlerinde o aç olmasa bile masada aile ile birlikte olmalı, bu esnada eline sevdiği atıştırmalıklardan verilebilir..Herkesin yemeği bittiği zaman masadan kalkılmalı ve bebekte o zaman masadan kaldırılmalı.. Bu durum bebeğin kafasındaki yemek kültürünü ve aile bireyi olduğu olgusunu güçlendiriyor.. Diğer bir önemli konu ise bebeğinize yemek yedirirken tek odak yemek olmalı.. Yemek esnasında oyunlar oynanabilir ama odak yemekten çıkarılmamalı.. Yani yemek yedirmek için taklalar atılmamalı.. Yememe durumunda bırakıp yarım saat sonra tekrar denemek gerekiyor.. Bu süreçte ısrarcı değil,  kararlı olmak lazım,  sebze çorbasına bu kararlılıkla alışmıştık biz.. Yemeyeceğini bile bile hergün aynı saatte önüne koyduğum sebze çorbasını her yemek istemeyişinde ısrar etmeden ve onun kararına saygı duyduğumu hissettirerek önünden kaldırmış ama her gün aynı öğünde önüne koymaya devam etmiştim.. Bu durum sonunda meyvesini vermiş, zorlamadan ısrar etmeden yenmesi gereken birşey olduğu mesajını iletmemi sağlamıştı.. Bu reddetme süreci biraz uzasaydı yapılması gereken bir-iki hafta ara verip unutması sağlandıktan sonra tekrar denenmesi olacaktı.. O da olmadı diyelim sevdiği gıdalarla kamufle etmek son şans olacaktı.. İşin özünde hep onun bir birey olduğunu ve kararlarına saygı duyduğunuzu hissettirmek yatıyor.. Çok şükür ki durum bu kadar ilerlemeden sebzeye alışmıştık bile.. Şimdilerde ise hep yediği gıdaların farklı sunumları ile karşılaştıkça sebze çorbası eskilerden tanıdık bir öğün olması nedeniyle daha da bilerek ve severek içiyor.. Yemelisin şeklinde karşılıklı inatlaşmalar bu durumu pekiştirmekten, onu yemekten soğutmaktan, sizin sinirlerinizi bozmaktan başka bir işe yaramıyor.. Artı her inatlaşmada kazanan o oluyor.. Bu arada bir tüyo daha vereyim, ben herşeye dirençli bir bebek olması için meyve ve yoğurt vermeye başladığım o dönemde hiçbir zaman oda sıcaklığına gelmesini beklemedim, soğukta yeyip içmeye alışsın diye.. Başlarda buzdolabından az az verdiğim porsiyonlarla bebeğimi alıştırdım, sonrasında zamanla porsiyonları arttırdım.. Şimdi koca bir kase yoğurdu direkt olarak dolaptan çıkarıp yiyecek kadar alışık duruma.. Dilimi ısırarak paylaşmalıyım ki neredeyse yaşında olmamıza rağmen bir kere hastalanmadık.. Zorlamadan, diretmeden, onun bir birey olduğunu unutmadan, sevip sevmediklerini gözlemleyip saygı duyduğunuzu hissettirerek, doğru yaklaşımlarla çocuğunuza herşeyi yedirmek mümkün aslında.. Yeter ki yaklaşımınız doğru olsun..

Ek Gıdaya Geçiş Tüyoları 2..

7. ay gibi kahvaltı ve ete başlanıyor.. Doktorumuz kahvaltı programını konuşalım deyip yumurta sarısı, peynir, pekmez, hipp bisküvi, milupa kaşık maması, zeytinyağından oluşan bulamaç önerdiğinde yaşadığım hayalkırıklığını anlatamam.. Kendim yiyemeyeceğim birşeyi çocuğuma yedirmeyi mantığım almamıştı.. Yemek kültürünün temelini attığımız bu dönemde kahvaltıyı böyle tanıtamazdım.. Kaldı ki sonrasında parçalı gıdaya geçişte yaşanan zorlukları düşününce bu durum hiçte hoş değildi.. Doktorun verdiği bu menünün içeriğini koruyarak farklı şekilde nasıl sunabilirim diye düşündüğümde benim çözümüm ayrı ayrı küçük reçel kaselerine yumurta sarısı, tuzsuz peynir, çayla ıslatılmış ev yapımı bisküvi, tereyağı, karışık meyve marmelatı, kuşburnu marmelatı, pekmez, kuru meyve püresini ev yapımı ekmekle vermek oldu.. Kahvaltı çaysız olmaz, bunun için de ıhlamur, rezene, papatya, anason, yabanmersini çayını dönüşümlü olarak her sabah verdim.. 10. aya varmadan peynirli/kıymalı tahıllı omletler eklendi farklı sunumlar yaratmak adına.. Et konusuna gelince de en önemli şeylerden ilki etin yağlı olmaması, hayvanın aldığı her türlü ilaç yağlı kısımlarında birikiyor çünkü.. Diğer şey de tavuk etinin mutlaka ama mutlaka organik olması.. Tavuk sektöründe neler dönüyor inanamazsınız.. Aslında yapılabilirse her türlü etin ve yumurtanın organik alınması sağlanmalı.. Ben eti irmik, bulgur yada pirinci kaynattığım suda kaynatıyor sona doğru az zeytinyağı ilave edip indirdikten sonra buharda pişmiş sebzeleri ekleyip eziyorum.. Bu dönemde şeker ve tuz eklemek yok menüsüne.. Bunlarla ne kadar  geç tanışırsa o kadar iyi.. Yetişkin olarak bunları ilave  etme sebebimiz kesinlikle ihtiyaç değil çünkü, tamamen damak tadı.. Siz çocuğun bu dönemde damak tadını nasıl oluşturursanız çocuk bundan sonraki hayatında ona eğilimli bir şekilde gidiyor.. Pekmez gibi alması gereken doğal tatlıları da öyle yediği herşeye ilave etmemek gerekiyor, tatlandırsın ve kolay yesin mantığı doğru değil.. Tatlıyı tatlı olarak bilsin, diğer besinleri de orjinal lezzetleriyle.. Pekmezi kahvaltıda ekmek batırıp verebilirsiniz veya meyvelerden de oluşan bir tatlı saati yapabilirsiniz.. Pekmezi 80 derece üzerine pişirmek yok ama.. Tatlı, kek, bisküvilerde marmelat ve kuru meyve püresi katabilirsiniz tatlandırmak için.. Diğer bir önemli şey de  bu dönemde tam tahıllar çok önemli.. Ben tam buğday, arpa, yulaf, çavdar, darı, pirinç, mısır unlarını karıştırıp omletinde, çorbasında, kek-bisküvi-erişte-tarhana yapımında kullanıyorum.. Nişasta ve beyaz pirinç unu boş kaloriler aklınızda olsun.. Kızartma gibi yanmış yağlar kullanmamaya çalışın, fırın ve buharda pişirme alternatiflerini kullanın.. Yemeklerine yağı en son ocaktan almadan ilave edin.. Yağ tercihi zeytinyağı ve tereyağından yana olmalı.. 8. ay gibi ceviz, badem, balık ekleniyor listeye.. Badem mutlaka çiğ alınmalı, yani kavrulmamış.. Badem kavrulduğunda besin değerini kaybediyor.. Balığın ise dip balığı olmaması gerekiyor.. Bundan sonraki dönem artık sizin yaratıcılığınıza kalmış..  Kefir, badem sütü gibi besleyiciliği yüksek, yabanmersini gibi beyin gelişimi ve idrar yolu enfeksiyonuna karşı koruyucu bir çok gıda ile tanıştırabilirsiniz.. Kuru meyveler ile vücut direncini arttırabilirsiniz.. Marmelatlar ile meyveye alternatif tatlar oluşturabilirsiniz.. Akşam üstü çay-kek partisi yapabilirsiniz.. Yemeğinin yanında ayranlar, cacıklar, meyve suları verebilirsiniz.. Yaşına kadar yasaklı gıda grubu dışında her türlü mevsim meyve sebzesini farklı sunumlarla çocuğunuza tanıştırabilirsiniz.. 3 gün bekleme kuralını da unutmadan ama.. Yeni bir yiyecek ile tanıştırdığınız zaman 3 bekleyip gözlemleyip öyle devam etmek gerekiyor o gıdayı vermeye.. Farklı sunumlarla menüyü zenginleştirmek, yemek saatlerini keyfe dönüştürmek size bağlı.. Zorlamadan zorlanmadan..

Devamı Ek Gıdaya Geçiş Tüyoları 3..'te..

2 Ekim 2013 Çarşamba

Ek Gıdaya Geçiş Tüyoları 1..

Doktorlar her ne kadar ek gıdaya erken başlama yönünde dayatsalar da benim görüşüm ilk 6 ay sadece anne sütü olmasından yana.. 6. aydan itibaren ise anne sütü temel beslenmeyi oluşturacak şekilde  ek gıdaya  başlanarak beslenme düzeninin temellerini atıp, yeni tatlara alışmasını sağlamak doğru olanı.. Bu nedenle katı gıda yerine ek gıda tanımlamasını kullanmak çok daha doğru.. İlk etapta doktorunuz meyve suları ile başlangıç yapmayı önerecek.. Bu süreci uzun tutmamak gerek.. Posası ve lifi olmayan meyve suyu kan şekerini hızlı yükselttiği için çok sağlıklı değil, sadece tattırma ve alıştırma amaçlı meyve püresi öncesi bir kaç gün ile sınırlandırmak gerekiyor.. Ya da direkt olarak meyve püresi ile başlanmalı.. Meyveleri püre kıvamına getirmek için cam rende kullanmak gerekiyor.. Cam rende meyvelerin lif içeriğini bozmadan ezilmesini sağlıyor.. Metal rende, rondo, blender ise lif yapısına zarar veriyor.. Meyve püresi ile birlikte yoğurt, su ve sebze çorbası da menüye ekleniyor.. Meyve suyu sürecinin uzamaması sebzeyi kabul etmeleri için de şart.. Zaten ilk etapta tadını yadırgayacağı sebzeleri meyve gibi bir tada iyice alıştıktan sonra vermek sebze sürecini iyice zora sokuyor.. Biz bu dönemde anne sütü performansımız iyi olduğu için yoğurt ve suya 1 ay geç başladık doktorumuzun tavsiyesi ile.. Bunun yerine her ek gıda öğünü sonrası emzirerek devam ettik bu 1 aya.. Meyve olarak elma, armut, şeftali, havuç, muz  ilk etapta verilebilecek meyveler arasında.. Ayrı ayrı hazırlayarak ve tek tek adını söyleyerek vermekte fayda var, sonuç olarak bu bir doyurma periyodundan ziyade bir tanıştırma periyodu.. Kavun, karpuz, çilek, tropik meyveler, portakal gibi asitli meyveler yaşına kadar dikkat edilmesi gereken meyveler.. Püre olarak tatlara alıştıktan sonra püre şeklinde devam etmemek taneli gıdaya rahat geçmek için önemli.. Ben bu nedenle meyveyi kabul ettiği daha o ilk günlerde hep çatalla ezerek verdim, çatalla ezilemeyen havuç, elma gibi meyveleri cam rendeyi kullanarak hazırladım..Sebze konusunda ise mevsim sebzelerinden balkabağı, patates, pazı, semizotu, taze fasülye, kabak, bezelye, brokoli, yer elması, kereviz, enginar  ilk aşamada kullanılabilecek sebzelerden.. Patlıcan ve ıspanak nitrat içeriğiyle, domates asitli yapısıyla, bakla ve bamya da alerjen yapısıyla, lahana, karnabahar, pırasa, turp, kuru baklagiller gaz problemi nedeniyle 1 yaşına kadar dikkat edilmesi gereken gıdalardan..Çorbalarındaki sebzeyi de hep buharlı pişirme teliyle pişirip; irmik, pirinç, bulguru ayrı bir cezvede kaynattığım suya alıp çatalla ezerek verdim.. Sebzeleri kaynatmamak suda çözünen vitaminlerin besin değerini kaybetmemesi için gerekli.. Suda kaynattığınızda çok ciddi besin değeri kayıpları oluyor..

Devamı Ek Gıdaya Geçiş Tüyoları 2..'de..
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...