18 Aralık 2013 Çarşamba

Günün Menüsü: Sütlaç

Bebeğiniz artık 1 yaşına geldiyse ve inek sütüne başladıysanız sütlaç müthiş bir öğün alternatifi..İşte size zengin içerikli bu basit tarif:

Sütün besin değerini kaybetmemesi için çok fazla kaynatmak yok.. Bu nedenle pirinçi sütte değil, suda kabartıyorum ben.. Bir tencerede  2 yemek kaşığı kadar pirinci şişinceye kadar su içinde kaynatın, suyu azaldıkça su ilave edebilirisiniz.. Kabarmaya yakın sütü de ısıtmaya başlayın bir taraftan, pirinçler iyice kabarınca suyunu çekmesini bekleyin, süt kaynama noktasına gelince kabarmış olan pirince sütü ilave edin, İsteğe göre içine göz kararı azar nişasta, pirinç unu, irmik vs ilave edilebilir.. Bunları ilave ederken dikkatli olmak lazım kıvamını fazlaca arttırabilir.. 1-2 dakika kaynatıp kapatın. Soğuyunca tatlandırmak için de 2 tatlı kaşığı kadar balı ilave edin .. Ben kabuklu pirinç kullandığım için biraz blenderda çekiyorum bu karışımı.. Sonrasında bir öğünde yiyebileceği miktarlarda kaplara alarak buzdolabına kaldırabilirsiniz..

30 Kasım 2013 Cumartesi

Güneşe Çıkarken Dikkat..

Geçenlerde okuduğum bir kitapta rastladığım ve daha önce hiç duymadığım bir bilgiyi paylaşmak istedim.. Azıcık güneşe çıkıp sonrasında bebek cildinde kızarıklıklar gözlemlediyseniz, "kızaracak kadar güneşte kalmadı ki" diye düşünüyorsanız yediği gıda ya da kullandığı ilaçla etkileşimden söz etmek mümkün.. Kereviz ve limon suyu ile Advil, Nuprin, Motrin (ibuprofen), Bactrim (Sulfametoksazol), Benadryl (difenhidrami hidroklorit), Cipro (siprofloksin), Floxin (ofloxin) ilaçlarının kullanımı güneşe çıkıldığında ciltte kızarıklıklara neden olabiliyormuş, bilginize..

Bu bilgi "Hafta Hafta Bebeğinizin İlk Yılı" kitabından alınmıştır..

Bebeğiniz Yanlış Birşey Yaptığında Tutumunuz Ne Olmalı??

Bebeğinizin herşeyi deney yaparak öğrendiği bu dönemde istenmeyen bir davranış sergilediğinde yapmanız gereken en önemli şey aşırı tepki vermemek.. Aşırı tepki ile bebeğinizi bu davranışa teşvik etmiş oluyorsunuz, dikkatinizi çekecek bir unsur olarak algılamasını sağlıyor.. Hemen, kesin ve net bir şekilde "hayır" deyip, tekrarladığında tepki vermemeniz ve dikkatini dağıtmanız olayı tümüyle çözmeye yetiyor.. Bu durumda kimseden tepki alamadığı için çok geçmeden duracaktır.. Dikkatini dağıtıp, çaktırmadan başka yöne çekmek her durumda en kurtarıcı yaklaşımdır.. Bu iki taktik yani tepki vermemek ve dikkatini başka yöne çekmek her durumda işe yarar.. Tabi siz bu yaklaşımdayken çevrenizdekilerin de farklı davranmaması konusunda onları uyarmanız şart.. Siz bu tutumdayken bebeğe biri, yaptığı şeyin şirin olduğunu hissettirirse bebeği durdurmak çok zor olacaktır.. Bunun yanında bebeği azarlamak, kızmak, sinirli bir şekilde doğrusunu anlatmaya çalışmak bebek için bir ödüldür, çünkü dikkatinizi çekmeyi başarmıştır.. Ve bu durumda sergilediği bu yalnış davranış artık pekişmiş demektir.. Emin olun dikkatinizi çekmek için en az bir kere daha yapacaktır.. Tüm bunların yanında bebeğin doğru davranışlarını her seferinde överek, onu olumluya odakladığınızda bebek ilginizi çekmek için davranışlarını hep olumlu yönde değiştirme eğiliminde olacaktır..

Geceleri Mışıl Mışıl Uyuyan Bebek Hayal Değil..

Hamilelik esnasında annenin hareketli olduğu gündüz saatleri sarsıntıyla uyuyan, geceleri hareket kesilince uyanan bir bebek doğduktan sonra da sürece bu şekilde devam etmek ister.. Tam da bu nedenle ilk günlerde gece gündüz kavramını oturtmak çok önemli.. Bunun için en büyük destekçiniz banyo olacak.. Her akşam saat 8 - 10 arası bebeğe yaptıracağınız banyo sonrası gevşeyen ve uyuyan bebek sonraki akşamlarda bu düzene ayak uydurup, banyo yapmadığınız akşamlarda bile o saatlerde uyumaya başlayacak.. Gece boyunca da acıkıp uyanma periyotlarını gözlemleyip o uyanmadan ve onu uyandırmadan emzirmek uykusunun bölünmeden devam etmesini sağlıyor.. Zamanla bebeğin bu güven ortamında uyanmadan sabaha kadar uyuduğunu gözlemleyeceksiniz.. Bundan sonra uyku esnasında emzirme seanslarına da gerek yok demektir.. Ben yine de uyanabildiğim zamanlarda ne kadar anne sütü alsa kardır diyerek, emerken uyanmadığına da güvenerek emzirebildiğim kadar emzirdim küçük prensesi.. Katı gıdaya geçişte bu emzirmelerin kahvaltı isteğini yok etmediğine dikkat ederek tabii.. Akşam uyku saatinde evdeki ışık ve sesi azaltmakta bu düzenin oluşmasına yardımcı.. Aynı zamanda bir uyku arkadaşı ve pijama gibi belirli uyku kıyafetlerinin giyilmesi de büyük destek oluyor sürece.. Bebek böylece uyku saatinin geldiğini anlıyor.. Her fırsatta söylüyorum ama bir kere tekrar etmekte fayda var, bebeğin karanlıkta uyuduğu uyku, salgılanan büyüme hormonları açısından çok önemli.. Bu nedenle akşam erken saatte yatan  ve deliksiz uyuyan bebek büyüme hormonlarından en iyi şekilde yararlanıyor.. Gece gündüz kavramını oturttuktan ve uyku düzenini bu şekilde sağladıktan sonra uyku esnasında bebeğe çok sessiz bir ortam sunmamaya dikkat edin.. Her türlü ortamda uykusunu almaya alışması açısından bu önemli.. Bebeği kesinlikle sallayarak ya da emzirerek değil, yatağında kendi başına uyumaya teşvik ederek uyutun her zaman.. Yatağında yalnız kaldığı hissine kapılmamalı hiçbir zaman.. Bizim gibi etrafı kapalı park yatağı artık rededdiyorsa, kendini özgür değil hapsedilmiş hissetmeye başlamışsa normal yatağa geçirerek uyumasını sağlayın.. Dikkat edeceğiniz en önemli nokta onun yanında olduğunuzu sonuna kadar hissettirdiğiniz  huzurlu ve güvenli bir uyuma ortamı oluşturmak.. Zorla diretmeler, ağlatarak verilen uyku eğitimleri, sert bir tavır asla tercih edeceğiniz şeyler olmamalı.. Şefkatli olun bu süreçte, eğitim gibi değil oyun gibi görün bu uyumaya alışma dönemini.. Kalkmak isteyecek, sizinle oyun oynamak için can atacak.. Sabırlı olun.. Konuşun, anlatın.. İlk huzursuzlukta kucağınıza alıp oda dışına çıkmak olmamalı mesela tavrınız.. Tavan yansıtmalı müzikli oyuncaklar yardımcınız olabilir bu alışma döneminde.. Sırtını pışpışlayabilir, ninni söyleyebilirsiniz, masallar anlatabilirsiniz kendi başına uyumaya alıştırmak için.. Sandığınızdan çok daha hızlı alışacak kendi başına uyumaya, siz bile inanamayacaksınız.. O alıştıkça, uyku saati geldiğinde bebeğinizi yatağa bırakıp odadan çıkmaya başlayacaksınız.. Periyodik aralıklarla kontrol edip kendinizi ona göstermek güven verecektir.. Bundan sonraki aşama artık odasına bırakıldığı gibi mışıl mışıl uykuya dalan bir bebek.. İlk zamanlarda 10-12 saat gece uykusu ile sabah, öğle , akşam üzeri olacak şekilde toplam 3-5 saat arası uyuyan bebeğiniz 1 yaşına geldikçe gündüz uykusunu azaltacak ve öğlen tek parça haline indirmek isteyecek.. Normalde ideal olanı da 4 saat aktivite süresi tanıyıp uyumasını sağlamak olacağı için sabah 08:00 gibi uyanan bebeğin öğlen 12:00-13:00 gibi uyuması ve 3 saatlik tek parça uyku ile 15:00-16:00 gibi uyanan ve akşam 20:00'ye kadar uyanık kalıp o saatlerde uyuyan bebek gerçekten ideal düzeni yakalamış oluyor.. Bebek uyku konusunda hiç zorlamadan kendi akışına bırakılıp, sadece uykusu gelince uyumasına yardımcı olunduğunda bebeğin doğasının zaten bu düzeni yakaladığını göreceksiniz inanılmaz bir şekilde.. Şunu da özelikle söylemeliyim ki karanlıkta uyunan akşam uykusundan çalmamak için bebeğin akşam üzeri uyumasına izin vermemek gerekiyor.. Akşam daha fazla dayansın diyerek akşam üzeri bebeğin uyutulması çok yanlış bir yaklaşım.. Karanlıktaki uykudan dolayısıyla büyüme hormonlarının en efektif çalıştığı zaman diliminden çalınıyor bu şekilde..

Günün Menüsü: Balık Çorbası

Bebeğinize ızgara ya da fırında pişmiş haliyle çok fazla balık yediremiyorsanız, balık çorbası hem menünüzü farklılaştırmak, hem de minik gurmenize bol bol balık yedirmek için iyi bir kurtarıcı.. Balık olarak  lüfer, çinekop, levrek gibi kültür olmayan mevsim deniz balıklarını kullanabilirsiniz.. Tekir, barbun, kefal gibi dip balıklarından kaçınmak gerekiyor.. Gelelim doğaçlama tarifimize, fleto şeklinde baş, kuyruk ve kılçığından ayırdığınız balık etini kaynatacağınız suyun içine koyun.. Bundan sonrası size kalmış, isteğe göre pirinç, bulgur, irmik, erişte veya tarhana ilave edebilirsiniz..  Sonrasında biraz da zeytinyağı ekleyin ve kaynatın.. Kaynadıktan sonra buharda pişmiş sebzelerden kereviz, yer elması, enginar, brokoli, kabak, patates, havuç, soğan, sarmısak, taze fasülye, balkabağı, semizotu, pazı, bezelye, kırmızı biber, domates gibi mevsim sebzelerinden istediğinizi ilave edebilirsiniz.. Püre haline getirmeden önce pişmiş balık etini çıkarıp kılçıklarını tekrar kontrol etmekte fayda var.. Sonrasında püre haline getirip hazırlandığı gün ve buzdolabında saklanarak ertesi gün kullanılabilir.. Balık eti riskli olabileceğinden daha uzun süre beklememesi için en fazla 2 defa kullanılabilecek miktarlarda hazırlanmasında fayda var.. Balık çorbası bebeğiniz neyden hoşlanıyorsa içine onu ilave edebileceğiniz çeşitliliğiyle diğer taraftan da yemediği şeyleri içine kamufle edebilme imkanı tanımasıyla müthiş bir alternatif.. Deneyin derim..

Park Yatak mı Beşik mi ??

Bebek gelmeden önce alınması gerekenler listesinin başında gelir yatağı.. Bu dönemde mağaza mağaza gezerek en uygun olanına karar verilir.. Kimi anne baba klasikten yana kullanır tercihini ahşap bir beşik karyola ile, kimisi de kullanımı daha pratik olan park yatakları tercih eder.. Biz de bu dönemde tercihini park yataktan yana kullananlardanız.. Park yataklar, yaşına kadar bebeğe rahat ulaşmanız için üst kademe kullanımıyla, yaşından sonra alt kademeye geçerek ayağa kalkma gibi riskli durumlar için güvenli oluşuyla, alt kademenin aynı zamanda oyun parkı olarak kullanılabilmesi yönüyle, bu özelliğiyle aynı zamanda ev içinde bebeği koruyamadığınız riskli durumlarda bebeği rahatlıkla bırakabileceğiniz güvenli bir alan yaratmasıyla, tekerlekleri sayesinde odadan odaya hareket ettirilmesiyle, pratik toplanıp katlanma özelliği sayesinde taşıma çantasına koyarak istediğiniz heryere taşınabilme yönüyle, yanına asılan takılan bir sürü gözüyle bebeğin günlük bakım malzemelerini toparlamasıyla, 3 yaşına kullanıma olanak tanımasıyla, bebek büyüdükten sonra kaldırılacağı zaman da ahşap karyola gibi nereye kaldıralım derdi olmadan taşıma çantasına konup bir köşeye atma fırsatı yaratmasıyla gönlümü kazanmıştı bile.. Alt açma kısmının varlığı da, kullanan birçok arkadaşımda gördüğüm kadarıyla bir avantaj oluşturuyor, ben bu kısmı hiç kullanmamış olsam da.. Park yataklar içinde seçim yapma kısmına geldiğimizde ise müzik, ışık, dönence, titreşim gibi aksesuarlarının varlığıyla ve üst kademe kullanılıyorken altına eşya koymaya olanak tanıyan fermuarlı gözüyle Graco marka bir adım öne geçti ve tercihimizi Contour Prestige modelinden yana yaptık..

29 Kasım 2013 Cuma

Buharlı Temizlik

Herhangi bir kimyasal kullanmadan evdeki tozu oradan oraya saçmadan taşımadan yapılacak en sağlıklı temizliğin yolu su filtreli bir süpürge ile buharlı bir temizleyiciden geçiyor.. Bu kapsamda çok fazla araştırmalar yaptım, birçok temizlik robotu inceledim.. Birçok özelliği birarada barındıran temizlik robotu gibi çoklu sistemler bana daha hantal ve kullanımı zor geldi.. Hem de fahiş fiyatlardaki bu cihazlar çoklu sistemleri içerdikleri için daha çok arızaya maruz kalıp fiyat performans olarakta çok mantıklı gelmemişti.. Oldum olası bir işe odaklanan cihazların daha efektif ve pratik olduğuna şahit olduğum için burada tercihimi birçok işi yapan tek bir cihazdansa her iş için ayrı ayrı bir cihazdan yana yaptım..Benim tercih ettiğim ürünler  Arnica Bora 5000 su filtreli süpürge, Fakir steam mop buharlı yer temizleyiciden yana oldu.. Arnica Bora 5000 ile ilgili yorumlarıma gelince genel olarak aparatlarının çeşitliliğinden çekişinden kullanımından ve pratikliğinden oldukça memnunum.. Ama daha önce su filtreli süpürge kullanmamış biriyseniz süpürme öncesi ve sonrası hazırlık kısımlarını göze almanız gerekiyor.. Olumsuz olarak ise biraz daha küçük olabilirdi diye düşünüyorum.. Kablo boyuda benim gibi büyük salona sahip kişiler düşünülerek daha uzun tutulabilirdi diyorum.. Sürekli priz değiştirmek zorunda kalınıyor sonra.. Fakir Steam Mop a gelince.. Sadece yer için tasarlanmış bu nedenle de 5 bezi ve 2 ayrı başlığı olan çift yönlü kullanımıyla da çok pratik bir alet.. Yarım litrelik haznesi ne kadar yeter ki diye tereddüt ederek almıştım ama tüm evi silecek kadar şaşırttı beni her seferinde.. Suyu koyduğunuz gibi cihaz 10-15 saniyede hemen hazır oluyor, öyle soğumasını bekle sonra su doldur gibi bir durumu da yok, istediğiniz anda kapağını açıp su doldurabiliyorsunuz ve cihazla hemen silmeye devam ediyorsunuz.. Olumsuz olarak ise makine su haznesinin başlığa çok yakın olması nedeniyle koltuk altı gibi yerlere girememesi ve sadece açık alanları silinebilmesi.. Diğer olumsuz şey ise yine kablo boyunun uzunluğu, gerçi o benim salonumun büyüklüğü ile de alakalı olabilir.. Yine de daha uzun olabilirdi kanaatindeyim.. Bunun yanında bir de Arçelik Buharika yı aldım deneme amaçlı.. Güçlü buharı; cam, ayna silmeden tutun da koltuk silmeye kadar içerdiği aparatların çeşitliliği, pratik kullanımı ve etkin sonuçları; yer silme aparatının dip köşe heryere ulaşabilmesi; banyodan mutfağa aklınıza gelebilecek heryerde kullanılabilmesi iyi de ürün omuza asıldığında hareket ettikçe buhar yerine su püskürtüyor..  Su ilave öncesi cihaz soğuyana kadar beklemek ve sonrasında da hazır hale gelene kadar ki bekleme süreci de yine olumsuz yanları..
Sonuç olarak her cihazın artıları eksileri mevcut.. Sizin beklentilerinize en uygun cihazı bulmak önemli olan.. Bir cihazın size göre artısı başkasının eksisi olabilir.. Yine sizin için eksi olan bir özellik başkasını hiç rahatsız etmiyor da olabilir..
Ama olayın özü şu, bir su filtreli süpürgeniz ile buharlı temizleyiciniz olsun sağlıklı ev temizliği için..

Evde Kefir Yapımı

Kefir her yaş grubundan insanın rahatlıkla içebileceği mucizevi bir besin.. Eğer bebeğiniz yoğurt yeme dönemine geldiyse rahatlıkla kefire başlayabilirsiniz.. Kefirin faydalarını burada tek tek anlatmayacağım, internette yapacağınız küçük bir araştırma ile hepsine ulaşmanız mümkün.. Sadece bağışıklık sistemini güçlendirmedeki etkisiyle bile vazgeçilmezimiz olmaya yetti.. Minik kızımın ne ortamlarda kalmasına rağmen bir kere hasta olmayışı ve her yıl kronik faranjiti olan babamızın evimize kefir girdikten sonra tek bir şikayetinin kalmaması en büyük kanıtıdır bunun.. Kefiri de satın alıp içmek yerine evde yapmanızı tavsiye ediyorum özellikle.. Bunun için önce kefir mayasına ihtiyacınız var, çevrenizden sorun soruşturun mutlaka olan birileri vardır.. Mayadan sonra ihtiyacınız olan diğer şey süt.. Süt seçiminde Evde Yoğurt Yapımı yazımdaki tavsiyelerimi dikkate alırsanız sürecin doğallığından taviz vermemiş, herhangi bir kimyasal katkıyı sürece sokmamış olursunuz.. Üreticiden aldığınız sütü kaynatıp oda sıcaklığına getirerek, pastörize sütleri ise kaynatmadan oda sıcaklığında direkt olarak kullanabilirsiniz.. Kefir mayalamanın en önemli püf noktası karnabahar tanelerini andıran kefir mayasına klorlu su ve metal değdirmemek.. Bunun için tahta kaşık, plastik süzgeç gibi malzemelere ihtiyacınız olacak mayalama sürecinde.. Mayalanmadığı zaman dilimi içerisinde kefir mayasını içme suyu içerisinde bir cam kavanozda ve buzdolabında tutmak gerekiyor.. Mayalayacağınız zaman oda sıcaklığındaki sütü cam bir kaba koyup buzdolabında su içinde bekleyen kefir mayanızı ya tahta kaşıkla ya da plastik bir süzgeçle sudan ayırın ve sütün içine koyun.. Mayalanma esnasında gaz çıkışı olacağından kabın ağzını sıkı kapatmamak gerekiyor.. Mayalanma esnasında ışık görmeyen oda sıcaklığında bir yere, mesela mutfak dolabının içine koyun.. Mayalanma süresi ortam sıcaklığı, süt ve maya miktarına göre değişkenlik gösterse de genelde 24 saatlik bir zaman içinde mayalanma oluyor.. Eğer sütünüz koyu ayran kıvamına geldiyse mayalanma tamamalanmış demektir.. Daha ekşi istiyorsanız mayalanma süresini uzatabilirsiniz.. Katman katman ayrılmalar görülüyorsa mayalanma kabınızın içinde, kimi kısım su gibi kimi kısım yoğurt gibiyse, mayalanma tamamlanmış hatta biraz da fazla kaçmış demektir.. Yine de süzüp, karıştırıp, içebilirsiniz.. Süt-maya miktarına gelince önce elinizdeki maya ile yarım litre sütte bir deneme yapın, eğer 24 saatten önce mayalanma oluyorsa ya da 24 saat sonunda oluşan kefir çok katı kıvamdaysa ( yoğurt gibi)  mayanız çok geliyor yani süt miktarını arttırmanız gerekiyor demektir.. Kefir mayalandıktan sonra plastik ya da cam bir kaba plastik bir süzgeç ile süzün.. Süzgeç üzerinde kalan kefir mayasını tekrar mayalamayacaksanız klorsuz içme ile durulayıp yine içme suyu dolu küçük bir cam kavanoza atarak bir sonraki mayalamaya kadar buzdolabında bekletin.. Tekrar mayalayacaksanız durulamadan oda sıcaklığında süt bulunan cam kavanoza atarak tekrar mayalanma sürecini başlatabilirsiniz.. Süzerek alta ayırdığınız kısım ise artık sizin kefiriniz.. Bunu buzdolabında tutup dilediğiniz zaman içebilirsiniz, uzun süre dayanıyor.. Kefir mayası da mayalanmadığı zaman buzdolabında 3 haftaya kadar dayanır.. Daha uzun süreleri de test ettim ben, eğer daha uzun bekletecekseniz ilk mayaladığınız kefiri içmeyin atın, maya kendini bir toparlasın önce.. Sonraki mayaladıklarınızı içebilirsiniz.. Mayaladıkça kefiriniz çoğalacak, çoğaldıkça büyüyüp bölünecekler, artan mayanızı çevrenize dağıtabilir, derin dondurucuda dondurup saklayabilirsiniz..

Evde Yoğurt Yapımı

Anne olupta bu konuda bilgisi olmayan yoktur diye düşünüyorum, ama daha yolun çok başında olanlar için bazı püf noktalarını paylaşmakta fayda var.. Bebeğiniz ya da kendiniz için farketmez, yoğurt kim için yapılırsa yapılsın süt seçimi çok önemli.. Yani hiçbir kimyasal ve katkı maddesi karışmamış doğal süt kullanmak gerekiyor.. Bildiğiniz bir üreticiden alıyorsanız hayvan üzerinde ilaç kullanılmıyor olmasından ve suni-kimyasal yemlerle beslenmemiş olmasından emin olmanız lazım.. Ben bu anlamda sütümü doğallığına güvendiğim İpek Hanım Çiftliğinden getirtiyorum.. Silivri'de işini severek yapan ve istanbula da süt dağıtan Aysun the Sütçü de imdadınıza yetişebilir.. Eğer doğal bir üreticiye ulaşma şansınız yoksa organik günlük sütleri tercih etmeniz yerinde olacaktır.. Cityfarm, Ekoorganik gibi organik marketlerde satılan Tire, Elti ada marka günlük organik süt alabilir, eve sipariş verebilirsiniz.. Hatta sürekli alma şansınız yoksa sütü aldığınız zaman fazlaca alıp derin dondurucuda dondurup ihtiyaç halinde kullanabilirsiniz..Bu anlamda avent gurme kapları benim çok işime yaradı, günlük süt aldığımda fazla fazla alıp, elimin altında acil durumlarda bulunsun diye avent kaplara koyup donduruyorum.. Süper bir kurtarıcı oluyor.. Organik günlük süt şansınız yoksa son önerim pınar organik kutu sütten yana olacak.. Artık her marketin rafında görüyorum.. Ama bu sıralamada sona doğru yani doğal üreticiden günlük şişe süte oradan da kutu süte gittikçe besin değeri azalıyor özellikle belirtmem gerek.. Bunların dışındaki diğer sütleri tavsiye etmiyorum.. Anneden kalma yöntemlerle yoğurt yapımını anlatmaya devam.. Yoğurt yapma makinesi de kullanılabilir istenirse ama bana oldum olası gereksiz gelmiştir.. Tercih kişiye kalmış yani.. Gönlüm hep doğal yöntemlerden yana olmasına da, yoğurdunuzu evde yapın da yöntem ne olursa olsun diyorum aynı zamanda.. Sütümüzü aldıktan sonra güzelce kaynatıyoruz ve hemen mayalayacağımız kaba alıp etrafını bir örtü ile sarıp sarmalıyoruz.. Sütünüz soğurken mayalanacağı ortamı da ısıttığından ideal bir mayalanma ortamı oluşturuyor bu şekilde.. Yoğurdu ister cam bir kavanoz ya da kaseye, ister çelik bir tencereye mayalayabilirsiniz.. Ben genelde çelik tencere tercih ediyorum.. Bu arada buzdolabından önceki yoğurdunuzdan alacağınız ve maya olarak kullanacağınız yoğurdu çıkarıp oda sıcaklığına gelmesini sağlayın.. Mayalayacağınız ölçüye göre maya miktarınız değişecektir.. Genelde 1 litre süt için 1 yemek kaşığı yeterli olur.. Sütünüz, küçük parmağınızı 6 ya kadar saymaya dayanacak sıcaklığa gelince mayayı ilave etme zamanı gelmiş demektir.. Maya kabınıza biraz sütten ilave edip sıcaklıklarını dengeledikten sonra mayalanacak süte ilave edebilirsiniz mayanızı.. Sonrasında kabınızın kapağını kapatıp üzerini yine bir örtü ile sarıp sarmalıyoruz.. Genelde ortam sıcaklığına bağlı olmak koşuluyla 3 saat gibi bir sürede yoğurdunuz tutunuyor ve buzdolabına girecek hale geliyor.. Buzdolabına koymayı geciktirmemek lazım çünkü yoğurdunuz ekşiyebilir mayalandıktan sonra dışarıda uzun süre kalırsa.. Eğer 3 saat gibi bir zaman diliminden sonra hala mayalanma olmadıysa ılık su dolu bir kaba yoğurt kabınızı oturtup mayalanma sağlayabilirsiniz.. Piyasada satılan yoğurtların içler acısı olduğu günümüzde sadece bebeğiniz için değil kendiniz için de yoğurdunuzu satın almayın evde yapın.. Lütfen ama lütfen..

Evde Ekmek Yapımı



Dışarıdan alınan ekmeklerin sadece un, su, maya olmadığını biliyordum da yaptığım küçük bir araştırma sonucu içine konan kansorejen kimyasalların 17 kalem kadar olduğunu öğrendikten sonra kendi ekmeğimi kendim yapmaya karar verdim.. Tam da o günlerde çok ünlü marketler zincirinden aldığım bir ekmeğin kırdığım kısmından kocaman bir böcek çıkması ve oradan kırmasaydım asla göremeceğim düşüncesi kendi ekmeğimi yapış sürecimi hızlandırdı.. Ekmek yapma makinesi almama konusunda nettim, hepsinin haznesi teflon kaplamaydı sonuçta.. Ekmeğimi doğal yollardan yapacaksam annelerimizden kalan eski usüllerle ve herhangi bir kimyasal sızıntısı olmadan olmalıydı bu.. En sağlıklı yöntem kendi yaptığım ekşi mayayla döküm tencerede ve fırında yapmaktı.. Derken süreç başladı.. Çok uzun zamandır kendi ekmeğini kendi yapan biri olarak dışarıdan hiç ekmek almadığımı gurula söylemeliyim.. Üstelik haftada bir ya da iki kez ekmek yapmam yetiyor.. Dışarıdan aldığınız yedikçe yedirten içi boş ekmeklere inat dolu dolu bir ekmeğiniz olacağı için az miktarda tokluğa ulaşacak ve öyle her gün ekmek var mı kaygısı yaşamayacaksınız.. İşin sağlık yanından bahsetmiyorum bile.. Bu kadar çok faydası varken, alengirli tatlı tarifleri için vakit ayırabiliyorsak ekmeğinizi evde yapmak için de vakit bulunmalı düşüncesindeyim.. Gelelim bu müthiş sağlık deposunun tarifine:
Evde Ekşi Maya Yapımı yazımda yaptığınız ilk ekmekten ayırdığınız mayayı buzdolabından oda sıcaklığına getirmekle süreç başlıyor.. Ekmak yapma süreci ön mayalanma yani mayanızı çoğaltma ile asıl mayalanma aşamalarından oluşuyor.. Anlatıldığında meşakkatli gibi gözükse de gözünüzde büyütmeyin sakın, zamanlamanızı ayarladıktan sonra gün içindeki diğer tüm koşuşturmacalarınızın yanında ekmek yaptığınızı anlamıyorsunuz bile.. Ben akşamdan ön mayamı hazırlayıp sabahta ekmeğimi mayalayıp pişeceği kaba koyuyorum, gün içinde kabarınca da fırına atıyorum.. Oda sıcaklığına gelen mayanızı derince ve büyükçe bir kaba alın üzerine 1 su bardağı ılık içme suyu ve 2 bardağa yakın da un ilave edip iyice karıştırın.. Üzerini bir bezle örtüp kabaran kadar bekletin.. İlk kısım bitti bile.. Kullandığınız una göre ölçüler değişebilir, ölçünüzü belirlemek için şu yöntemi kullanabilirsiniz.. Mayanıza suyu ilave ettikten sonra kaşıkla karıştırmaya devam ederek unu yavaş yavaş ilave edin.. Artık karıştırmakta zorlandığınız yerde un ilavesini kesin.. Bu sizin için yeterli un ölçüsüdür.. Kabarma süresine gelince bu ortam sıcaklığınıza ve mayanızın kuvvetlenmesine bağlı olarak değişecektir.. Benim 2-3 saate kadar indi bu süre, gün içinde yaptığım acil zamanlar olsa da geceden hazırlamak daha pratik oluyor benim için.. Ön mayanız kabardıktan sonra yine ılık su ve un ilave edip hamurunuzu yoğurarak asıl mayalama kısmını bitireceksiniz.. Ben burada 1.5-2 bardak su ile 1 kglık undan ön maya için aldığımdan sonra kalan kısmı ilave ediyorum.. 25 cm çapında derince bir döküm tencere için bu miktarlar yeterli oluyor.. Siz pişireceğiniz kaba göre miktarları azaltıp çoğaltabilirsiniz.. Ben artık hiç ölçü kullanmadan göz kararı yapıyorum, ön mayada bazen fazla kaçırdığım su asıl mayalamada dengeleniyor mesela.. Yoğurma kısmında en büyük kurtarıcım yoğurucu tellerini taktığım mikserim.. Burada un miktarını yine mikserin karıştırmasına göre ölçümleyebilirsiniz.. Ön mayadaki gibi önce 1.5-2 bardak ılık suyu ilave edip mikserin yoğurucu telleriyle karıştırmaya başlayın, bir taraftan da yavaş yavaş un ilavesi yaparak.. Mikserin karıştırabileceği son kıvama ulaşınca un ilavesini kesin, parça parça olmayacak hamurunuz.. Bütün halinde olacak.. Yoğurmayı nerede keseceğiniz konusuna gelince ise karışım artık pürüzsüz bir şekilde mikserle karıştıkça örümcek ağı görüntüsü vermeye başladıysa yoğurma tamamdır diyebiliriz.. Bundan sonra yarım saat hamuru dinlendirmek iyi oluyor..  Bu arada pişireceğiniz kabı ve bir sonraki ekmek için ayıracağınız maya kabını ayarlayabilirsiniz.. Yarım saat sonra pişireceğiniz döküm tencereyi biraz yağlayıp unlayarak hamurunuzu ilave edin.. Yarıya yakın dolduruyorsa tencerenin ağzına kadar kabarır ama daha fazlaysa hamurunuz taşma olabilir dikkat edin.. Tenceye koymadan bir sonraki ekmek için bir yumru hamur bölmeyi unutmayın sakın.. Onu da daha önce bahsettiğim gibi direkt olarak kapaklı bir tupper kabına yada unlayıp herhangi bir kaba ya da bir buzdolabı poşetine koyup buzdolabında saklayabilirsiniz.. Artık ekmeğiniz kabarınca fırına atmak kalıyor.. Bu kabarma süreci ben de 2-3 saatte oluyor.. Sonrasında 150 derecede 1saat 15 dakikada mis gibi ekmeğim hazır oluyor.. Piştikten sonra hemen kabından çıkarmayın, biraz kapalı fırında çekinsin.. Sonra kabından çıkarıp bir beze sarın.. Ben çoğu şeyi deneye yanıla öğrendiğim için detayları atlamayayım ve süreci özümseyerek anlatayım diye uzunca yazdığım bu yazı lütfen korkutmasın gözünüzü.. İnanın sürecin içine girince kendiniz bile inanamayacaksınız.. Daha da önemlisi ne yediğinizi, çocuğunuza ne yedirdiğinizi bileceksiniz..

Aslında bu kısımda önereceğim birşey daha var, hamurunuzu biraz fazla tutup saç ekmeği yapabilirsiniz ekmeğiniz pişene kadar.. Bunun için hamurunuzu pişirme kabına ilave ettiğiniz aşamada bir miktar hamuru mayaladığınız kapta bırakın kabarsın biraz.. Sonra un serptiğiniz bir tepsi içinde yumru kadar kopardığınız hamurları elle yuvarlak hale getirin ve yine biraz kabarması için bekletin.. Biraz kabarınca yağsız seramik kapaklı bir tencerede kısık ateşte her iki yanını pişirin.. Pişirdikçe kabaracak, sonuca inanamayacaksınız.. Bu ekmeği ister tost ister hamburger ekmeği olarak kullanabilirsiniz sonra, tabii sıcacık haliyle sonraya bırakmayı becerebilirseniz :)

28 Kasım 2013 Perşembe

Kızımın Keçeden Tokaları..

Küçük prensesin saçları uzamaya başlayınca rengarenk keçeden tokalar yapma fikriyle tutkunu olduğum Eminönünün yollarını tutmuştuk yine.. Doğumgünü yazımda bahsettiğim gibi keçelerimi Büyük Şişeci Handaki Şerifoğlu Hobi Sanat Merkezinden, toka altı metal kıskaçları uzun arayışlarımdan sonra Güvener pasajındaki Ertürk kalıptan, göz şeklinde nazar boncuklarını ise yine uzuun arayışlarımdan sonra Güvener pasajının alt katındaki nazar boncukçudan aldım.. Eve gelir gelmez elime aldığım makas ve silikon tabancasıyla bir solukta aşağıdaki şirin şeyler ortaya çıkmıştı bile..

Evde Ekşi Maya Yapımı

Uzun zamandır evde kendi ekmeğini kendi yapan biri olarak kendi mayanızı kendinizin yapmanızın da zor olmadığını anlatmak için bu yazıyı yazmak istedim..
Evde kendi mayanızını yapmak kulağa yabancı gelebilir ama internette yapacağınız küçücük bir araştırma bunun aslında mümkün birşey olduğunu ve de bunu yapan çok sayıda insanın varlığını gösterecektir size.. Ben bu tarifi "Fikir Sahibi Damaklar" dan Defne Koryürek'ten almıştım, çok uzun zamandır da aynı mayamı kullanırım.. Maya kullandıkça kuvvetlenir, kullandıkça daha iyi ekmekler çıkar ortaya.. İlk mayanızı yaptıktan sonra tek yapmanız gereken şey mayaladığınız ekmek hamurundan bir sonraki ekmek için bir yumru ayırmak.. Gelelim ekşi maya elde etmek için yapmanız gerekenlere:

Büyük temiz bir kavanoza 1 ölçü organik tam buğday ununu ve 1 ölçü klorsuz içme suyunu koyup karıştırıyoruz.. Hergün aynı saatte 1 ölçü un ve 1 ölçü su ile besleyip karıştırmaya devam ediyoruz.. 4. gün köpürme başlayacak, kavanozda bulunan karışımımızın yarısını ya döküyoruz ya da ayrı bir kapta beslemeye devam ediyoruz.. 7. güne kadar aynı işleme devam ediyoruz.. 7. gün içi kabarcık dolu bu karışım artık sizin ekşi mayanız.. 1 bardak mayanızdan alıp, 1 kg organik tam buğday unu ile kulak memesi kıvamında bir hamur elde edinceye yoğuruyoruz, gerekirse su ilavesi de yaparak.. Ben 1 bardak yerine yaptığım tüm ekşi mayayı kullanmıştım.. Sonra bu hamurdan 1 yumru ayırıyoruz bir sonraki ekmeğinizi mayalamak için.. Ayırdığınız bu yumruyu kurumaması için una bulayarak ya da hiç una bulamadan varsa kapaklı bir tupper kaba koyarak buzdolabında saklayabilirsiniz.. Hamurunuza gelince pişireceğiniz kaba alıp kabarana kadar bekletiyoruz.. Bu süre bulunduğunuz ortama göre 8 saatte olabilir, 24 saatte.. Mayanız kuvvetlendikçe bu süre kısalacaktır.. Şunu da söylemem gerek ki ilk ekmekleriniz beklediğiniz gibi iyi olmazsa asla pes etmeyin, her bir ekmeğiniz bir öncekinden çok daha iyi olacak.. 

Günün Menüsü: Buharda Pişmiş Sebzeler Eşliğinde Fırında Sebzeli Tavuklu Köfte



İşte yüksek besin içeriğiyle annenin gönlüne, renkli sunumuyla da  bebeğinizin gözüne hitap edecek müthiş bir öğün alternatifi.. Buharda pişmiş sebzeler benim her daim dolabımdan eksik etmediğim harika bir kurtarıcı.. İster parmak gıda olarak eline atıştırmalık verin, ister yanına yoğurt, köfte ya da erişte ile zengin bir öğün hazırlayın.. Rengarenk ve farklı şekillerdeki sebzelerden oluşan bir tabak minik gurmenizin önüne gidince yemek keyifli bir oyuna dönüşüyor birden.. Bizim prensesin favorisi  küçük yeşil yeşil bezelyeler.. Mevsim sebzelerinden ne bulabilirseniz ekleyebilirsiniz, ben havuç, patates, bezelye, kabak, balkabağı, yer elması, kereviz, enginar, kırmızı biber, taze fasülye, brokoli, semizotu, pazı, mısır ekliyorum buhar pişirme teline.. Tek tek yemekten hoşlanmadığı kereviz gibi sebzeleri de köfte ya da yoğurdun içine ilave ederek veriyorum.. Daha önceki yazılarımda da belirttim ama tekrar söylemek istiyorum, sebzeleri buharda pişirmek besin değerini ciddi oranda koruyor suda kaynatarak pişirmeye göre.. 


Gelelim köftenin tarifine:
Aslında kıymadan köfte yapma ile aynı.. Kıyma yerine küçük küçük parçalanmış haşlanmış tavuk eti kullanıyorsunuz, sonra yumurta, ufalanmış ekmek içi, soğan ve sarmısak rendesi ekliyorsunuz.. Son olarak da çatalla ezdiğiniz buharda pişmiş sebzeleri.. Miktar özellikle belirtmedim, bebeğinizin damak tadına göre tavuğu arttırıp istediğiniz sebzeyi de az veya çok kullanabilirsiniz.. Sadece şunu belirtmeliyim ki az miktarda hazırlanması gereken bir tarif bu.. Tavuk eti içerdiğinden dolayı hazırlandığı gün ve en fazla ertesi gün yetecek kadar hazırlanması gerek.. Fazlası çöpe gitmesin.. Bir diğer önemli konu da  hep söylediğim gibi tavuğun mutlaka ama mutlaka organik olması.. Organik bulamıyorsanız hiç vermeyin.. İnanın yararından çok zararı var o küçücük bedene..




22 Kasım 2013 Cuma

Neyi Nereden Alıyorum??

 İlk günden bu yana hep doğal ürünleri tercih ettim kızım için, ticari kaygıyla koruyuculara bulanmış market raflarından birşey alıp vermedim hiç.. Doğalını bulamadıysam da hiç vermedim.. O gelmeden önce de bu böyleydi, kendi ekmeğimi kendim yaptım hep, yoğurdumu da öyle.. Doğal ürünlerle ilgili çok araştırdım, çok sorguladım.. Çokta hesap yaptım.. İnanın ilk bakışta pahalı gelen doğal ya da organik ürünler kullanarak uzun vadede her şekilde karda oluyorsunuz.. Özellikle de herşeyin kimyasal kaynadığı  bugünlerde sağlığınız açısından..

İpek Hanım Çiftliği: Tam da benim bakış açımla dünyaya bakan, bilinçli bir şekilde üreten, doğalı bozan yok eden herkese inatla direnen, kafa tutan bir bayan Pınar Kaftancıoğlu..Çiftliği gidip görene kadar da rahat bir şekilde sipariş veriyordum ama sonrasında daha da bir içime sindi herşey.. Bünyesinde istihdam yarattığı bir sürü köylünün titiz bir şekilde ve tüm samimiyetleriyle çalıştıklarını gördükten sonra hele.. Ben sebze-meyveden, peynir zeytine, tereyağından sütüne, unundan pekmezine, cevizinden kuru meyveye, sabundan sabun tozuna neredeyse çoğu şeyi buradan sipariş veriyorum.. Gelen mis gibi sütten yoğurtlar, tereyağlar, ekşimikler, kefirler yapıyorum.. Çeşit çeşit undan çeşit çeşit ekmekler deniyorum.. Her gelen sipariş kolisini hep aynı heyecanla ve hep aynı Pınar Teyze'sine teşekkürle açıyoruz, iyi ki varsın, iyi ki bu işi yapıyorsun diyerek..

Ekoorganik: Beylikdüzündeki dükkanları ile avrupa yakasında yakınlarındaki ilçelere evlere servis yapıyor ya da internet üzerinden kargo ile sipariş verebiliyorsunuz.. Ben ıslak mendil, pamuk, şampuan, bebek bezi gibi kozmetik ihtiyaçları buradan sipariş veriyorum.. Elta adanın sucuk ve Eti'leri yine favorim.. Gerçekten çok hızlı ve titiz çalışıyorlar..

C&A: Yürüme döneminde evde ayakkabı giydirmenin olumsuz yanlarından dolayı kaydırmaz çorap ön plana çıkıyor ihtiyaç olarak.. Bu anlamda da C&A nın çoraplarından çok memnun kaldık..

Giysi Alışverişi: LCW, Benetton, Gap, C&A, Mothercare, Mavi, Trenyol tercih ettiğim markalar arasında.. Özelllikle Trendyol, Mavi ve LCW ürünün sonuna kadar arkasında durarak müşteri memnuniyeti konusunda aştıklarını her fırsatta göstererek gönlümü kazanan markalar.. Bu periyotta kara listeye aldığım da 3 marka oldu.. Koton, Zara ve Markafoni bir daha asla alışveriş yapmayacağım markalar.. Ürün ile ilgili bir sıkıntı yaşamadan o markanın müşteriye bakış açısını göremiyorsunuz maalesef..

Bunlar dışında market alışverişimiz olmuyor hiç.. Tuvalet kağıdı ve kağıt havlu gibi ürünler için belki bir tek.. Onları da organik olarak bulamadığımdan.. Konu açılmışken değinmeden geçmeyeyim, bu sektör de aslında tehlike saçıyor.. Bebek bezlerinde bahsettiğim gibi tüm ağartılmış ürünlerin klorsuz olması gerek sağlık açısından.. Ama maalesef Türkiye'de bu şekilde üretilmiş kağıt havlu ya da tuvalet kağıdı bulmanız mümkün değil.. Sorsanız neden yok diye, klorsuz proseslerin pahalı olduğunu söyleyecekler, insan hayatı çok ucuzmuş gibi.. Market alışverişine geri dönecek olursak bunu gururla söylüyorum ki ticari kaygıyla raf ömrünü uzatmak için kimyasalların basıldığı, tadını beynimiz daha iyi algılasın diye en basit ürünlere bile kansorejen aroma arttırıcıların gözü kapalı eklendiği, parlak dursun diye parafinin sürüldüğü hiçbir market meyve sebzesini evimden içeri sokmuyorum.. Markettekinin 2 katı fiyatına alıyorum belki sebzemi meyvemi ama 100 lira alışveriş için girilen marketten, ihtiyaç dışı görülen her ıvır zıvırı alarak 200 liraya çıkıldığı gerçeği düşünülürse aynı para gidiyor aslında.. Birinde 1 kat sağlıklı ürüne, diğerinde 2 kat sağlıksız ürüne..Benim 2 katı fiyata ama doğallığına güvenerek aldığım ürünler o kadar kıymetli ki.. Ziyan edilemeyecek, çöpe gitmeyecek kadar değerli.. Marketten poşetlere doldura doldura alınıp sonra da çürütülüp çöpe gidenlere inat benim evime giren ürünlerin değeri emeği kıymeti sonuna kadar bilinir.. En önemli kısmı da bu işi layıkıyla yapan insanlara destek olmuş oluyorum, bu işi daha da uzun süre yapabilmeleri için.. Param,  ticari kaygıyla daha uzun süre dayansın, daha fazla yapsın diye meyve sebzeye kimyasal bastıran, üreticiyi bunu zorlayan, sonrada malını üç kuruşa alıp şehirde 5 liraya satan ve bunu normalmiş gibi gösteren tüccar kafasındaki aracıların cebine gitmiyor en azından.. Onların seçtiği bu yolu desteklememiş oluyorum..Şunu aklımızdan hiç çıkarmamak gerekiyor, biz neyi talep edersek onlar onu vermek zorunda..  Organik kelimesi bile öylesine ticarileştirildi ki, emin olmadığınız organik yerlerden alışveriş yaparken dikkatli olun.. Son olarak uzun vadedeki yani sağlık açısından kazancı anlatmama gerek yok sanırım, tabi ki zaman ne getirir bilinmez ama göz göre göre gelen tehlikeye de göz yumulmamalı düşüncesindeyim.. Ben sonuna kadar böyle yapacağım.. Paranoyaklaşmadan ama herşeyin farkında olarak.. Koruyamadıklarım mutlaka olacaktır, ama kutarabildiğimi kurtarma telaşında olacağım her zaman..

Uzun Vadeli Anne Sütü İçin En Büyük Destekçi..

Taze Annelere Tavsiyeler (Emzirme) yazımda uzun vadeli emzirme dönemi için tüm tavsiyelerimi paylaşmıştım ama hamile bir arkadaşımla bu konuyu tekrar gündem edince süt sağma makinesinin gerekliliğini tekrar vurgulamak istedim.. Çevredenizdeki insanlar süt sağma makinesini sadece çalışan annenin işyerinde süt sağabilmesi için gerekli olduğunu söyleyip dursalar da tüm bunlara tıkayın kulaklarınızı.. Bebeğinizi uzun vadede anne sütü ile beslemek istiyorsanız süt sağma makinesi ilk günden itibaren emzirme döneminizin en büyük destekçisi olacak.. İlk günlerde tam randımanla gelmeyen sütünüz bebeğiniz emdikçe artacak.. Yine bu dönemde yani bu ilk emzirme günlerinde bebek aç mı acaba, hazır mama verin gibi cümleleri duymazdan gelerek sadece bol bol sütünüzün olduğuna inanıp bebeğinizi emzirmeye odaklanın.. Bu ilk günlerdeki göğüs başında oluşacak hassasiyet için de daha önceki yazımda önerdiğim kürü uygulayın.. İlk günden itibaren her emzirmeden sonra göğüslerinizi süt sağma makinesiyle boşaltmanız hem sütünüzü arttıracak, hem göğüs kanallarında tıkanmayı engelleyecek hem de sütünüzün azalacağı 6. ay sonrası dönemde devam sütlerine muhtaç olmadan bebeğiniz için kullacağınız anne sütünü depolamış olacaksınız.. Bir taşla bir sürü kuş yani.. Şunu da belirtmem gerek ki sütün devamlılığı için emzirmek şart.. Sadece süt sağma makinesiyle göğüsleri boşaltmaya kalkarsanız süt bir süre sonra kesiliyor..  Ben Avent marka süt sağma makinesi kullandım, elektronik olanını.. İçeriğinde hem pilli hem de elle kullanım aparatları mevcuttu ama elektrikli dışında kullanıma ihtiyacım olmadı hiç.. Diğer markaları da rahatlıkla tercih edebilirsiniz, yeter ki bir tane edinin.. Ben yukarıda bahsettiğim bu uygulamayla 6. aya kadar 20 litreden fazla süt depoladım dondurucumda.. Sütüm azaldıkça stoklarımdan besledim küçük prensesi, yine emzirmeye devam ederek.. Şu anda 1 yaşını geçtik, stoklarımızı tükettik artık.. Ama emzirmeye devam tabii.. Artık ağırlıklı olarak katı gıda ile beslendiği için sütümüzün az olması problem olmuyor.. Hem artık bundan sonra bir şekilde sütüm olmasa bile inek sütü kullanabileceğimiz döneme girdik.. Yani yine bir ticari ürüne muhtaç olmadan süreci kendi doğasında devam ettirebilirim artık.. Bunun rahatlığıyla emzirmeye devam etmek öyle güzel ki.. Şunu da gururla söylemeliyim ki bugüne kadar ne tek bir hazır mama ne de devam sütü kullandım kızım için.. O da bana yaşıtlarına göre hep bir adım önde olarak en büyük hediyesini verdi hep.. Çevremde eğitim görmüş birçok annenin sütüm yetmiyor galiba düşüncesiyle çevrenin söylemlerine hemen teslim olup, pes ederek hazır mamalara, devam sütlerine sarılmalarını üzülerek izliyorum.. Ne olur, onun için şu dünyada sadece sizin verebileceğiniz en güzel hediye olan sütünüzü vermekten vazgeçmeyin, direnin, mücadele edin.. Ama asla pes etmeyin.. İnanın denemeye değecek..

21 Kasım 2013 Perşembe

Ev Yapımı Doğum Günü Pastası, Kostümü, Hediyelikleri..


Kızımın doğumgünü hazırlıklarına odaklanmam nedeniyle bir süre uzak kaldım bloğumdan.. Aslında yazmak istediğim, gün içinde kafamın içimde dört dönen öyle çok konu var ki.. Hepsi bir şekilde eklenecek ama söz.. Biz gelelim doğumgünü hazırlıklarına.. Başından beri kızımın ilk doğumgünü için tüm ticari dayatmaları reddedip, ilk doğumgününe ait ritüellerin en doğal yollarla olmasını ve herşeyden önemlisi benim ellerimden çıkmasını istedim.. Doğum günü pastası, kızımın o gün giyeceği tütülü kıyafeti ve misafirlerimize günün anısına hediye edeceğimiz keçeden magnetler.. Tüm bunların malzemeleri için bir cumartesi Eminönü'nün yolunu tuttuk.. Pasta malzemeleri için adres Besan'dı.. Kurukahveci Mehmet Efendi sokağında olan dükkanda benim gibi daha önce butik pasta yapmamış herkese son derece yardımcı oluyorlar, sadece alışveriş esnasında değil pasta yapım esnasında telefonla bile.. Bu dükkan benim sürekli gelip geçerken gördüğüm arasıra girip baktığım bir dükkan olduğu için tercihim oldu.. Rengarenk şeker hamurları, harf şablonları, çikolatalar falan derken sıfırdan pasta yapmaya başlayan biri olarak aldığım onca gereci de düşünürsek, pastaneye sipariş edilen pasta fiyatının yarısına evde pasta yapmak için herşeyimi almıştım.. Maddiyatının yanında alışverişinden yapım aşamasına kadar kızımla beraber bir sürü güzel anı eklediğimiz ve sadece bize ait bir hikayesi olan bize özel bir pastaydı bu.. İşte bunun heyecanı muhteşemdi.. Vee aldığımız bu malzemelerle ortaya çıkan, müthiş eğlenceli bir yapım süreciyle hazırlanan 30 kişilik doğumgünü pastamız:


Kıyafeti ve ev süsleme için gerekli malzemeleri yine Besan ile aynı sokaktaki süs dükkanlarından aldık.. Herbiri birbirinin benzeri herhangi bir süsçü dükkanına girip ev süslemek için her türlü malzemeyi alabilirsiniz.. Balonlar, iyi ki doğdun yazıları, rengarenk süsler.. Ben kızımın tütüsünde kullanacağım tülleri de buradan aldım.. Kızımın badisini süsleyeceğim keçeleri ise Şerifoğlu hobi sanat merkezinden aldım, mahmutpaşa yokuşuna gelmeden tuhafiyeciler sokağındaki Büyük Şişeci Han'da.. Daha uygun fiyat ve daha sıcak yaklaşımları nedeniyle tercihim burası oldu.. Yoksa yol üzerindeki tuhafiyelerde de keçe bulmanız mümkün.. Vee binbir keyifle hazırladığım kızımın doğumgünü kostümü:


Gelelim günün anısına kızım ile birlikte hazırladığımız hediyeliklere..İster dekoratif olarak ister magnet haliyle..


İlk doğumgününe hazırlanmak, kutlaması kadar keyifliydi benim için.. Herşeyinin ellerimden çıkmış olmasının mutluluğu tarif edilemez.. Hele hele daha 1 yıl önce karnımda taşıdığım bu küçük bedenin tüm hazırlık aşamasında kulağımın dibindeki küçücük soluğuyla yardım etme çabası gözlerimi doldurdu çoğu zaman.. 1 iş yaptıysak, 3 üzerine atladım küçük prensesin.. Anneliğin en özel, en güzel hallerini bana yaşattığı için teşekkür ede ede.. 

Portatif Mama Sandalyesi..

Her geçen gün biraz daha hareketlenen küçük prensesimizin hem bizim gibi masada oturabilmesi hem de dışarıda rahatça yemek yiyebilmesi için kolay taşınır bir mama sandalyesi ihtiyacı doğmuştu.. Daha önce ebebekten aldığımız joie marka ev tipi mama sandalyemizden memnun olmasına çok memnundukta artık büyüdükçe bizimle aynı şeyleri yapmak isteyen bu minik insan bank tipi masamızda sofradayken mama sandalyesinde değil bankta bizimle birlikte oturmak istemeye başlamıştı.. 


Ayrıca artık ana kucağı kullanmayı bırakan ve sürekli dolaşmak isteyen bir bebek için dışarı gezmelerinde kolayca yanımıza alacağımız portatif bir mama sandalyesi artık şarttı.. Araştırmalar başladı.. Piyasada birçok portatif tipte mama sandalyesi mevcut olmasına rağmen bizim kararımız mamas&papas marka taşınabilir mama sandalyesinden yana oldu.. 



Devrilme riski olmadan her yerde kullanılabilme özelliği (yüksek zeminlerde mutlaka ama mutlaka gözetim altında kullanılmalı), hafifliği, malzeme kalitesi, 1 yaşına kadar kullanılabilen renkli silikon kısmın bebek büyüdükçe çıkarılabilir olması ve bu durumun da 3 yaşına kadar kullanıma olanak tanıması ve fiyatının muadili diğer ünlü markaya göre daha uygun olması tercih sebeplerimiz arasındaydı.. Karar verildi ve hepsibuarada dan sipariş verildi.. Ertesi gün mama sandalyemiz elimizdeydi.. Kullanım kolaylığından da oldukça memnun kaldık, 1 yaşını geçmiş olmamıza rağmen silikonlu kısmıyla birlikte rahatça kullanabiliyoruz hala.. Yemek saatlerimiz her iki mama sandalyesinde dönüşümlü olarak artık..

31 Ekim 2013 Perşembe

Araba Koltuğu Alırken..

Bebeğiniz bir yaşına geldiyse ve 9 kg'a ulaştıysa yeni araba koltuğuna geçme vaktiniz gelmiş demektir.. 1 yıl arabaya ters olarak bağlanmış ana kucağı tipindeki oto koltuğu ile artık vedalaşma zamanı.. Minik meleğiniz artık büyüdü, bundan böyle daha özgür olacağı, arabanın gidiş yönüne doğru bağlanmış oto koltuğu ile yolculuklar onun için daha bir keyifli olacak..
Oto koltuğu alırken baş desteğinin olması, kumaşının dokusu (terletmeyen kumaş olmalı), arkaya yatabilir olması, arabanızın isofix bağlantısı mevcutsa isofix bağlantısının olması, çeşitli güvenlik testlerinden geçmiş iyi bir marka olması gibi gözönünde bulundurulması gereken birçok faktör mevcut.. Bunlardan sonra seçiminizi belirleyen en önemli nokta ise bebeğinizin oturduğunda en rahat gözüktüğü koltuğun tercih edilmesi.. Bu özellikler ışığında bizim tercihimiz Britax-Römer markasının Trifix modeli oldu.. Ebebek'in bu marka ürünün satış yetkilisi olmadığını öğrendikten sonra internet üzerindeki distribütöründen garantili ve yetkili satıcılarını öğrenerek soluğu Haşim İşcan'da aldık.. Yaptığımız sıkı pazarlığın ardından 830 TL ye nakit olarak ve havlu kılıfını da hediye alarak Trifix oto koltuğumuza kavuştuk.. Hemen orada arabaya kurulumu yapıldı ve özgür kızımızın özgür yolculuklarına start verildi..

Islak Mendillere Dikkat..

Bebek için piyasaya sürülen çoğu ürün gibi ıslak mendiller de maalesef masum değiller..  Bebeğin cildiyle en fazla temas halinde olan, bir sonraki yıkanmaya kadar ciltte kalan ve cilde nufüz eden bu ürünler gerek malzemesinin ağartma prosesi esnasında üzerinde kalan kimyasalları, gerekse sonrasında ilave edilen koruyucu kimyasalları bünyesinde barındırmakta..
Ağartma prosesinden gelen "Dioxin" gibi kansorejen kimyasallardan uzak durabilmek için organik ürünler tercih edilmeli.. Tıpkı bebek bezlerinde olduğu gibi.. Organik ürünlerde "dioxin" açığa çıkaran klorla ağartma prosesi yerine oksijenle ağartma teknolojisi kullanılıyor.. Dioxin bir kez vucuda girdikten sonra vucutttan atılamayan, kanser oluşturma bekliyişiyle vucütta kalan, meme kanserinin de baş tetikleyicilerinden biri olduğu düşünülen bir kimyasal.. İşin bir de koruyucu kısmı var, burada da potassium sorbat en masum koruyucu kimyasal.. Paraben,  Benzyl Alcohol, DMDM Hydantoin,  Triclosan,  Kanton (methylcloroisothiazolinone), Sodium Benzoate  içerikli ürünleri tercih etmemek gerek.. Penoxyethanol biraz daha arada kalmış bir kimyasal, araştırma sonuçları kesinlik taşımıyor.. Organik bir marka olan ve  5.90 TL gibi bir fiyata satılan Green Babies marka ıslak mendil benim uzun zamandır tercih ettğim bir ürün.. Ürünün paketten çıkarılışı bazen zor olsa da, bir çekişte birden çok mendil gelebilse de çoğu zaman sağlık yönü bu olumsuz özelliğini görmezden gelmemi sağlıyor.. Diğer organik ıslak mendillerde maalesef sodium benzoate, benzyl alcohol vs bulunuyor..
Organik ürün bulma şansı olmayanlar için tavsiyem Uni Baby' nin yenidoğan serisindeki ıslak pamuk mendil.. Sadece su, pamuk ve potassium sorbat içeriğinden oluşuyor.. Dediğim gibi piyasadaki organik olmayan ama koruyucu açısından en minimize edilmiş ürün..

Benim bu konudaki görüşüme gelince, tavsiye ettiğim ürünler de dahil olmak üzere ıslak mendilleri sadece dışarıda olduğumuz ve mecbur kaldığımız zamanlarda kullanmaktan yanayım.. Evde ya da yapma imkanınızın olduğu heryerde poposu için organik bir pamuğu, vücudunun diğer kısımları için de ağız bezlerini ıslatarak silin ya da yıkayın.. İnanın piyasada bunlardan daha doğal bir ürün yok ve emin olun ki kullanacağınız hiçbir ıslak mendil de bunlar kadar doğal içerikte değil..

Edit: Green babies ıslak mendil uzun süredir satışta yok.. Organyc ıslak mendil benzyl alcohol, bamboo natura ve seventh generation markalarının ıslak mendilleri ise sodium benzoate içermekte.. uni baby ile ilgili de çokça şikayet okuyorum.. Ben hala organk pamuğu ıslatarak kullanmaya devam ediyorum rutin hayatımızda.. Artık dışarı gezmelerinde de gönlüme göre ıslak mendil bulamadığım için pamuk ve ağız bezlerini sırt çantamdan eksik etmiyorum, çocukların içme şişesindeki suyla ıslatarak ıslak mendil yerine kullanıyorum.. Bir dönem organyc markasının ıslak mendiline geçecek oldum sadece dışarısı için,  ama ondan da vazgeçtim.. Organyc markasının geniş kare kesim bebek bakım pedi adı altındaki pamukları alt temizliği için ideal.. Alt temizliği dışındaki bölgeler için de ağız bezlerini kullanıyorum..

28 Ekim 2013 Pazartesi

Bebeğin İlk Ayakkabısında Nelere Dikkat Edilmeli ??

Bebeğiniz artık ilk adımlarını atmaya başlamışsa ev ortamında yalınayak ya da altı kaymaz çorapla yürümesi, sadece dışarı gezmelerinde ayakkabı kullanılması tavsiye ediliyor.. Ayakkabısız yürümek ayak kaslarını güçlendirip, ayağın yayılmasına ve yerle temasın artmasına olanak tanıdığı için ilk adımlarını atmaya başlamış bebeğinizi daha rahat yürümeye teşvik ediyor.. Dışarı gezmeleri ayakkabısı alırken bebeğin bu dönemine yardımcı olacak, yürüyüşüne engel teşkil etmeyecek şekilde ayakkabı seçmek çok önemli.. Bunun için dikkat edilecek birkaç nokta var..
Bunlardan ilki ayakkabı tabanının esnek olması.. Elinize aldığınızda kolay bir şekilde tabanın kıvılır ve esner olması gerekiyor.. Sert ve hafif olamayan ayakkabılardan kaçınmak gerekiyor..Bebeklerin ayakları yetişkinlerden çok daha fazla terlediği için plastik, sentetik malzemeler yerine deri malzemeli ayakkabıların seçilmesi gerekiyor.. Sivri burunlu, hacimli, platformlu, ortopedik, yüksek bilekli ürünlerden kaçınarak ortapedik olmayan, yuvarlak burunlu ve düşük bilekli ayakkabıların tercih edilmesi tavsiye ediliyor.. Ayakkabının altının kaymaması ama yer tutuşunun da çok olmamasına dikkat edilmeli.. Ayakkabının alınırken bebeğe ayakları yere basarak denenmeli, baş parmağı önünde bir parmak kadar boşluk olmalı, alındıktan sonra ise her hafta önünde boşluk kontrol edilmeli, baş parmak ayakkabıya değmeye başladığında ise yeni ayakkabı alınmalı.. Ayakkabı kullanıldığı dönemde ayak tırnakları düzenli kesilmeli.. Diğer bir önemli ayrıntı ise ayakkabı ayağın şeklini aldığı için çevreniz tarafında teklif edilen kullanılmış ayakkabı önerilerini kibarca geri çevirin.. Kullanılmış bir ayakkabı ayağa tam uyum sağlamaz ve yeterli desteği vermez.. 
Bu öneriler doğrultusunda biz ilk ayakkabımızı almak için birçok markaya baktık.. Adidas, Nike, Puma vs.. Kimisinin malzemesi sert geldi, kimisinde numara bulamadık.. En son girdiğimiz Deichman mağazasında incelediğimiz Elefanten marka ayakkabıda aradığımız tüm bu özellikleri bir arada bulduk.. Daha önce hiç duymadığımız bu marka ile ilgili yaptığımız araştırmada yıllardır bebek ayakkabısı yapan ve işinde gerçekten uzmanlaşmış bir Alman markası olduğunu da öğrenince içimize sinerek kızımızın ilk ayakkabılarını aldık.. 


Evde Erişte Yapımı..




Erişte hem zengin besin içeriği, hem pratik ve hızlı hazırlanış şekli hem de çorbalarda kullanılabilmesi ile de çok iyi bir kurtarıcı.. İçinde ne olduğu belirsiz, kullanılan yumurtanın sütün yoğurdun kaynağının ne olduğunu bilmediğiniz ürünleri kullanmak yerine kendi eriştenizi evde çok kolay bir biçimde kendiniz yapabilirsiniz.. Öyle sandığınız gibi zor bir iş değil.. İşte bu mucizevi besinin yapılışı:

5 yumurta ( organik ya da köy yumurtası)
1 su bardağı organik süt
Yarım su bardağı ev yoğurdu
Yarım su bardağı su
Buharda pişmiş ve rondodan geçirilmiş mevsim sebzeleri ( taze fasülye, bezelye, pazı, semizotu, kereviz, yer elması, enginar, balkabağı, kırmızı biber, havuç, patates, soğan, sarımsak, kabak vs)
Aldığı kadar tam tahıllı un ( tam buğday, arpa, darı, yulaf, çavdar, mısır, pirinç unu karışımı kullanıyorum ben)

Tüm malzemeyi bir kapta karıştırıp yoğurun ve yumru büyüklüğünde parçalar koparıp merdane ile ortalama bir karış çapında açın, açarken inceltebildiğiniz kadar inceltmek kolay kuruması için yardımcı olur.. Açtığınız bu hamurları ya havadar bir ortamda serip sertleşene kadar kurutarak ya da içinde su kaynayan geniş bir kabın üstüne koyacağınız bir tepsi üzerinde ters yüz edip kurutarak kesmeye hazırlayabilirsiniz.. Kesme aşamasında tercih size kalmış.. İster kare kare ister uzun uzun ister küçük küçük çorbalık kesebilirsiniz.. Kestikten sonra fırınlamanız nemli kalanların küflenme olasılığını önleyeceği için tavsiyem.. Sonrasında bez torba ya da buzdolabı poşetlerinde buzdolabında saklayabilir, kullanacağınız miktarını kavanozlara alarak kullanabilirsiniz..

Suya biraz zeytinyağı ilave ederek kaynatıp kısa sürede pişirebilirsiniz.. Sonrası size kalmış, ister köftenin yanında ister yoğurtla istediğiniz şekilde bebeğinizin menüsüne ekleyebilirsiniz..










Bebek İçin Kek Tarifi..

Ek besine geçtiğiniz dönemde kek iyi bir alternatif besin.. Dışarı çıkarken de yanınıza rahatlıkla alabileceğiniz iyi bir öğün kurtarıcı.. İsterseniz akşam üstü ıhlamur/kuşburnu/papatya çayıyla kek partisi verin, ister meyve püresinin içine ufalayın, ister yoğurt kek öğünü yapın, ister kahvaltıda kullanın.. Tatlandırıcı olarak marmelat, kuru meyve kullanabilirsiniz.. Pekmez pişirilmemesi gerektiği için, bal da 1 yaşından önce verilmemesi gerektiği için ilave etmemek gerek.. İşte basit tarifimiz:

1 yumurta ( bebeğiniz akını yemeye başlamadıysa sadece sarısını ilave edin)
1 kahve fincanı yoğurt kefir karışımı
1 kahve fincanı zeytinyağı
1 çay kaşığı karbonat
2 yemek kaşığı kaynatılmış çekilmiş kuru meyve ( incir, üzüm, elma, armut, kayısı, yaban mersini, erik kurusu)
2 yemek kaşığı çekilmiş çiğ badem ya da ceviz içi
Aldığı kadar tam tahıllı un ( tam buğday, arpa, darı, mısır, yulaf, pirinç, çavdar unu karışımı kullanıyorum ben)
İsteğe göre havuç vs de ilave edilebilir.

Tüm malzemeyi karıştırıp  yağlanmış fırın kabına koyarak 150-180 derecede fırınınıza göre kontrol ederek 20 dakika kadar pişirin. Soğuduktan sonra kesip ağzı kapalı bir kaba koyarak buzdolabında 1 hafta kadar kullanabilirsiniz..

4 Ekim 2013 Cuma

Bebeğe Televizyon İzlettirilmeli mi??

Başından beri katı kurallarımızın olmamasına hep özen gösterdim.. Bir şeyleri sıkı bir şekilde yasakladığınızda ilk bulduğu ortamda patlama yaşamasına neden olacağı ve çocukta da özgüvensiz bir kişilik yaratacağına olan inancım nedeniyle o yasak bu yasak diye hiçşeyi çekmedik önünden.. Evimiz doğum öncesi düzeniyle durur hala, ne ortalıktaki birçok dekoratif eşyamızdan biri kalktı ne de yetişeceği boydaki magnet koleksiyonumuz..  Bir iki ilgisini çekti sonrasında hepsi birden gözüne çarpmayan şeyler oldu.. Tutunup kalktığı, tekin olmayan bir sandalyenin o tutunur haldeyken çaktırmadan sarsarak devrilebileceğini göstermem bir daha tutunmamasına yetti, yasak deyip başından çekseydim sürekli ona gidecekti biliyorum.. Ne "hayır" ı sık kullanıp anlamını yitirmesine izin verdik, ne de sınırsız keşif için ihtiyacı olan tek şeyi yani özgürlüğünü kısıtladık.. Evde bunları keşfetmese, gittiği herhangi bir yerde dalacaktı bunun gibi şeylere.. Bu anlamda çocuğun doyması çok önemli, yasaklarla aç bıraktığınız çocuk ilk boşlukta patlıyor,  sonuçları ve yaşadığı özgüvensizlik çok daha zararlı boyuta gelebiliyor.. Tabi ki televizyonun zararları tartışılmaz.. Ama o çarka bir dönemde mutlaka girecek.. Onu tanıyıp biliyor olması, yasaklı olup cazip hale gelmesinden çok daha önemli.. Bu nedenle minimize ederek ama çocuğu da bir şekilde doyurarak bu süreci en az zararla atlatmak mümkün düşüncesindeyim.. Bu nedenle biz günde bir saat  "Baby Einstein" ve "Brainy Baby" serilerini dönüşümlü olarak izliyoruz.. Hem değişik şeyler öğreniyor hem de televizyon konusunda doygunluğa ulaşıyor.. Başlarda izlemeye başlasak bile sonrasında sıkılıp izlemiyoruz bile çoğu zaman.. Yaşıtlarının yanında özgüvensiz bir tavırda olmaması için çocukları hiçbir konuda aç bırakmamak gerektiğini düşünüyorum.. Zararlı yanları minimize ederek doğru yaklaşımda olabilmek mümkün bence..

Hamilelik ve Bebek Bakımı Kitap Tavsiyesi..


Başından beri bebeğimin herşeyiyle sadece kendim ilgilenmekti istediğim.. Onu büyütürken onunla büyümek aslında.. Bir kere alt değiştirmemiş, küçücük bir bebeği incitirim korkusuyla bir kere kucağına almamış birinden bahsediyorum.. Minik prensesi karnımda taşıdığımı öğrendiğim andan beri sürekli okudum.. Okumayı çokta sevmeyen, deli gibi kitap alan ama aldıklarını okuma konusunda daha yarısında sıkılıp bırakan biri olarak tam da kitap okumayı değil kitap almayı seven biri olduğuma karar vermişken kendimle ilgili tüm yargılarım bir anda değişiverdi.. Karnımdaki mucizeye şahitlik ettiğim bu dönemde içeride neler olup bitiyor öğrenmek istiyordum.. Deli gibi okumaya başladım.. Okudukça bu mucizenin içine daha da dahil oldum.. Dahil oldukça okuma aşkım arttı.. Bebeğimle aramdaki köprüydü okumak.. Okudukça onu daha yakından tanıdım, kendimi daha iyi anladım.. Bunun dışında yaşanmış hikayeler dinleyerek ya da okuyarak kafamı bulandırmadım hiç, olumsuz deneyimlere kulaklarımı kapadım.. Biliyordum ki her hamilelik ve her doğum kendine özeldi.. Bu süreçte yapılması gerekenleri bilmenin rahatlığıyla kendinden emin bir hamilelik geçirdim, öyle ki ikinci hamileliklerini yaşayan arkadaşlarımdan bile sürece daha hakim ve sakin oluşum sadece çevremi değil beni bile şaşırtmıştı.. Bu dönemde  "hamilelik, Doğum ve Bebek Bakımı" kitabı elimin altındaki genel kılavuz oldu, rahatlama hareketlerimi falan hep oradan takip ederek yaptım.. İnternet üzerinden de detaylı hafta hafta gelişim takibi vazgeçilmezimdi.. En keyifli tarafı da hamilelik günlüğüm oldu.. D&R dan aldığım "Gün Be Gün Hamilelik" hem hafta hafta yönlendirmeleri, sonundaki alışveriş listesi, doğum esnasında haber verilecekler kısmı gibi her bir detayı düşünülmüş yönüyle hamileliğimin günlüğü oldu.. Doğumdan sonraki dönemde ise elimin altından düşürmediğim iki kitap "Hafta Hafta Bebeğinizin İlk Yılı" ve " Bebeğinizin İlk Yılında Sizi Neler Bekler" oldu.. Bu iki kitapta öyle güzel yol göstericiler ki rutin dışı bir durum yaşadığımda sanki daha önce görmüş geçirmiş gibi serinkanlılıkla her seferinde üstesinden gelmeme yardımcı oldu.. Yaşanan bir sıkıntının neden kaynaklı olabileceğine dair öngörülü olmayı sağladığı için hiç paniklemeden doğru bir şekilde duruma müdahale edebilmemi sağladı her seferinde.. En önemlisi de sanki yıllardır annelik yapmışım duygusunun rahatlığını yaşamamda en büyük yardımcım oldu, kaldı ki kimseye sorma ihtiyacı doğmadan, sadece kendi doğrularımla kendi başıma bir bebeği yetiştirmenin haklı gururunu ve mutlu sonuçlarını yaşatarak.. Kıyaslama yapabilmek, tek bir kaynağa bağlı kalmamak açısından birkaç yerden takip etmek önemli.. Zaten genelde yaklaşımlar ortak oluyor.. Kaynaklarda fikir ayrılığı başladığı yerde bu defa görev size düşüyor.. Çocuğunuzu en iyi tanıyan kişi sizsiniz ve ona nasıl yaklaşılması gerektiğini yine en iyi siz biliyorsunuz.. En doğru yaklaşım da böylece belirlenmiş oluyor.. Yine bu dönemde bebek günlüğü tutmak anı olması açısından da önemli.. " Dikkat Bebek Var" adında aldığım günlüğe heyecanla yaşadığı ilkleri kaydetmek, gün gün günlüğünü doldurmak gerçekten çok keyifli süreç oldu.. Bu sürece destek için aldığım diğer iki kitap ise " Bilinçli Bebek" ve "Bebek Bakım  Sorunlarına Mucize Çözümler" aralarda takip ettiğim, farklı yaklaşımlar ve bunların sonuçlarını içeren özellikleriyle ufkunuzu genişletecek kitaplar.. Benim destek aldığım kitaplar bunlar olsa da bu dönmdeki genel kaidelere internet üzerinden de rahatlıkla ulaşabilir, hafta hafta süreçleri takip edebilirsiniz..Kaynağınız ne olursa olsun önemli değil ama mutlaka okuyun.. O güne kadar duyduğunuz kulaktan dolma bilgilerin ne kadar yanlış olduğunu göreceksiniz..

3 Ekim 2013 Perşembe

Ev Tipi Anakucağı Alınmalı mı??

Hamilelik sürecinde yaptığım alınması elzem alışveriş listeme ilk etapta ev tipi anakucağı eklememiştim.. Nasılsa araba tipi olacak, hem de sallanabilir özellikte, evde de onu kullanırız deyip almaya gerek görmemiştim.. Bu dönemde yaptığım araştırmalar ve kullanan kullanmayan akadaşlarımla yaptığım görüşmeler sonucunda gerekliliği konusunda hemfikir olup listeye ilave etmeye karar verdim.. Evde zamanlarını etrafını izleyerek geçiren bir bebek için rahat hareket ettiği, içine fazla gömülmeden maksimum düzeyde etrafı gözlemleyebileceği, uyuyup kaldığında yatağına alma telaşı olmadan orada bırakacağınız ergonomide bir anakucağı şart.. Oto tipi olanlarda uzun süre bebeğin uyuması önerilmiyor, ayrıca çocuk fazlaca gömülü oturduğu için rahat hareket edemiyor.. Almaya karar verdim de peki hangi anakucağını tercih edecektim?? Piyasada o kadar çok ve farklı özellikleri olan model mevcut ki.. Yine kullananların ve başka model alıp aklı kalanların tavsiyesiyle Nuna marka ev tipi anakucağında karar kıldık..


Bu anakucağının müzikti, titreşimdi gibi öyle albenili özellikleri yok.. Ama iki özelliği var ki tamam dememde etkili oldu.. Birincisi anne kucağı mantığında bebeği sallıyor.. Sallama özelliği benim bu tip ürünlerde en son sorduğum özellik aslında, bebeği sallamaya alıştırmamak ve sürekli bir sarsıntıya maruz bırakmak istemediğimden.. Ama anne kucağı mantığında sallanıyor olması kulağıma gerçekten hoş geldi.. İkincisi ise 80 kiloya kadar olan taşıma kapasitesi.. Bu özelliğiyle genelde play station oynayan çocuklar tarafından oturmak için tercih ediliyormuş.. Bu sayede de çok uzun vadede kullanım sağlayabilirdi bize.. Nunaya karar verdikten sonra almak için hiç acele etmedik, bebek doğduktan sonra ebebek internet sitesinden sipariş verdik, ertesi gün evimizdeydi.. Fiyatı da 400 TL'den 300 TL'ye düşmüş, indirime denk gelmiştik.. Kullandıkça da ne kadar doğru bir karar verdiğimizi her fırsatta gösterdi.. 

Ek Gıdaya Geçiş Tüyoları 3..

Unutmayın bebeğinizin karnını doyurduğunuz bir dönem değil bu, yemek kültürünün temelini yani damak tadını oluşturuyorsunuz.. Yemek yedirme konusuna gelince, öncelikle yemek mutlaka yemek masasında yedirilmeli.. Erken falan demeyin, ek gıdaya başladığınız gibi mutlaka bir mama sandalyeniz olsun.. Ve yemek masasında bu sandalyenin sabit bir yeri olsun..Yemek kültürünün oturması için bu gerekli.. Onun da önünde mutlaka bir tabak ve kaşık olmalı, kendi yemeye teşvik açısından.. Parmak gıdalar dediğimiz besinleri sık sık eline tutuşturun.. Meyve, bisküvi gibi.. O kendi kendine yemeye çalışırken heryer batacak, oraya buraya atacak bırakın batsın.. Yedirdiğiniz öğündeki gıdaları ona isimlerini söyleyerek vermelisiniz.. Yemek yemek konusunda sıkıntılar varsa onunla birlikte siz de yemelisiniz, hatta ondan önce bir serviste kendiniz için açıp ona örnek teşkil ederek yemeğinizi yeyip sonra onu doyurabilirsiniz.. Daha önce de söylediğim gibi bebeğinizin masada bir yeri olmalı ve tüm ailenin yemek saatlerinde o aç olmasa bile masada aile ile birlikte olmalı, bu esnada eline sevdiği atıştırmalıklardan verilebilir..Herkesin yemeği bittiği zaman masadan kalkılmalı ve bebekte o zaman masadan kaldırılmalı.. Bu durum bebeğin kafasındaki yemek kültürünü ve aile bireyi olduğu olgusunu güçlendiriyor.. Diğer bir önemli konu ise bebeğinize yemek yedirirken tek odak yemek olmalı.. Yemek esnasında oyunlar oynanabilir ama odak yemekten çıkarılmamalı.. Yani yemek yedirmek için taklalar atılmamalı.. Yememe durumunda bırakıp yarım saat sonra tekrar denemek gerekiyor.. Bu süreçte ısrarcı değil,  kararlı olmak lazım,  sebze çorbasına bu kararlılıkla alışmıştık biz.. Yemeyeceğini bile bile hergün aynı saatte önüne koyduğum sebze çorbasını her yemek istemeyişinde ısrar etmeden ve onun kararına saygı duyduğumu hissettirerek önünden kaldırmış ama her gün aynı öğünde önüne koymaya devam etmiştim.. Bu durum sonunda meyvesini vermiş, zorlamadan ısrar etmeden yenmesi gereken birşey olduğu mesajını iletmemi sağlamıştı.. Bu reddetme süreci biraz uzasaydı yapılması gereken bir-iki hafta ara verip unutması sağlandıktan sonra tekrar denenmesi olacaktı.. O da olmadı diyelim sevdiği gıdalarla kamufle etmek son şans olacaktı.. İşin özünde hep onun bir birey olduğunu ve kararlarına saygı duyduğunuzu hissettirmek yatıyor.. Çok şükür ki durum bu kadar ilerlemeden sebzeye alışmıştık bile.. Şimdilerde ise hep yediği gıdaların farklı sunumları ile karşılaştıkça sebze çorbası eskilerden tanıdık bir öğün olması nedeniyle daha da bilerek ve severek içiyor.. Yemelisin şeklinde karşılıklı inatlaşmalar bu durumu pekiştirmekten, onu yemekten soğutmaktan, sizin sinirlerinizi bozmaktan başka bir işe yaramıyor.. Artı her inatlaşmada kazanan o oluyor.. Bu arada bir tüyo daha vereyim, ben herşeye dirençli bir bebek olması için meyve ve yoğurt vermeye başladığım o dönemde hiçbir zaman oda sıcaklığına gelmesini beklemedim, soğukta yeyip içmeye alışsın diye.. Başlarda buzdolabından az az verdiğim porsiyonlarla bebeğimi alıştırdım, sonrasında zamanla porsiyonları arttırdım.. Şimdi koca bir kase yoğurdu direkt olarak dolaptan çıkarıp yiyecek kadar alışık duruma.. Dilimi ısırarak paylaşmalıyım ki neredeyse yaşında olmamıza rağmen bir kere hastalanmadık.. Zorlamadan, diretmeden, onun bir birey olduğunu unutmadan, sevip sevmediklerini gözlemleyip saygı duyduğunuzu hissettirerek, doğru yaklaşımlarla çocuğunuza herşeyi yedirmek mümkün aslında.. Yeter ki yaklaşımınız doğru olsun..

Ek Gıdaya Geçiş Tüyoları 2..

7. ay gibi kahvaltı ve ete başlanıyor.. Doktorumuz kahvaltı programını konuşalım deyip yumurta sarısı, peynir, pekmez, hipp bisküvi, milupa kaşık maması, zeytinyağından oluşan bulamaç önerdiğinde yaşadığım hayalkırıklığını anlatamam.. Kendim yiyemeyeceğim birşeyi çocuğuma yedirmeyi mantığım almamıştı.. Yemek kültürünün temelini attığımız bu dönemde kahvaltıyı böyle tanıtamazdım.. Kaldı ki sonrasında parçalı gıdaya geçişte yaşanan zorlukları düşününce bu durum hiçte hoş değildi.. Doktorun verdiği bu menünün içeriğini koruyarak farklı şekilde nasıl sunabilirim diye düşündüğümde benim çözümüm ayrı ayrı küçük reçel kaselerine yumurta sarısı, tuzsuz peynir, çayla ıslatılmış ev yapımı bisküvi, tereyağı, karışık meyve marmelatı, kuşburnu marmelatı, pekmez, kuru meyve püresini ev yapımı ekmekle vermek oldu.. Kahvaltı çaysız olmaz, bunun için de ıhlamur, rezene, papatya, anason, yabanmersini çayını dönüşümlü olarak her sabah verdim.. 10. aya varmadan peynirli/kıymalı tahıllı omletler eklendi farklı sunumlar yaratmak adına.. Et konusuna gelince de en önemli şeylerden ilki etin yağlı olmaması, hayvanın aldığı her türlü ilaç yağlı kısımlarında birikiyor çünkü.. Diğer şey de tavuk etinin mutlaka ama mutlaka organik olması.. Tavuk sektöründe neler dönüyor inanamazsınız.. Aslında yapılabilirse her türlü etin ve yumurtanın organik alınması sağlanmalı.. Ben eti irmik, bulgur yada pirinci kaynattığım suda kaynatıyor sona doğru az zeytinyağı ilave edip indirdikten sonra buharda pişmiş sebzeleri ekleyip eziyorum.. Bu dönemde şeker ve tuz eklemek yok menüsüne.. Bunlarla ne kadar  geç tanışırsa o kadar iyi.. Yetişkin olarak bunları ilave  etme sebebimiz kesinlikle ihtiyaç değil çünkü, tamamen damak tadı.. Siz çocuğun bu dönemde damak tadını nasıl oluşturursanız çocuk bundan sonraki hayatında ona eğilimli bir şekilde gidiyor.. Pekmez gibi alması gereken doğal tatlıları da öyle yediği herşeye ilave etmemek gerekiyor, tatlandırsın ve kolay yesin mantığı doğru değil.. Tatlıyı tatlı olarak bilsin, diğer besinleri de orjinal lezzetleriyle.. Pekmezi kahvaltıda ekmek batırıp verebilirsiniz veya meyvelerden de oluşan bir tatlı saati yapabilirsiniz.. Pekmezi 80 derece üzerine pişirmek yok ama.. Tatlı, kek, bisküvilerde marmelat ve kuru meyve püresi katabilirsiniz tatlandırmak için.. Diğer bir önemli şey de  bu dönemde tam tahıllar çok önemli.. Ben tam buğday, arpa, yulaf, çavdar, darı, pirinç, mısır unlarını karıştırıp omletinde, çorbasında, kek-bisküvi-erişte-tarhana yapımında kullanıyorum.. Nişasta ve beyaz pirinç unu boş kaloriler aklınızda olsun.. Kızartma gibi yanmış yağlar kullanmamaya çalışın, fırın ve buharda pişirme alternatiflerini kullanın.. Yemeklerine yağı en son ocaktan almadan ilave edin.. Yağ tercihi zeytinyağı ve tereyağından yana olmalı.. 8. ay gibi ceviz, badem, balık ekleniyor listeye.. Badem mutlaka çiğ alınmalı, yani kavrulmamış.. Badem kavrulduğunda besin değerini kaybediyor.. Balığın ise dip balığı olmaması gerekiyor.. Bundan sonraki dönem artık sizin yaratıcılığınıza kalmış..  Kefir, badem sütü gibi besleyiciliği yüksek, yabanmersini gibi beyin gelişimi ve idrar yolu enfeksiyonuna karşı koruyucu bir çok gıda ile tanıştırabilirsiniz.. Kuru meyveler ile vücut direncini arttırabilirsiniz.. Marmelatlar ile meyveye alternatif tatlar oluşturabilirsiniz.. Akşam üstü çay-kek partisi yapabilirsiniz.. Yemeğinin yanında ayranlar, cacıklar, meyve suları verebilirsiniz.. Yaşına kadar yasaklı gıda grubu dışında her türlü mevsim meyve sebzesini farklı sunumlarla çocuğunuza tanıştırabilirsiniz.. 3 gün bekleme kuralını da unutmadan ama.. Yeni bir yiyecek ile tanıştırdığınız zaman 3 bekleyip gözlemleyip öyle devam etmek gerekiyor o gıdayı vermeye.. Farklı sunumlarla menüyü zenginleştirmek, yemek saatlerini keyfe dönüştürmek size bağlı.. Zorlamadan zorlanmadan..

Devamı Ek Gıdaya Geçiş Tüyoları 3..'te..

2 Ekim 2013 Çarşamba

Ek Gıdaya Geçiş Tüyoları 1..

Doktorlar her ne kadar ek gıdaya erken başlama yönünde dayatsalar da benim görüşüm ilk 6 ay sadece anne sütü olmasından yana.. 6. aydan itibaren ise anne sütü temel beslenmeyi oluşturacak şekilde  ek gıdaya  başlanarak beslenme düzeninin temellerini atıp, yeni tatlara alışmasını sağlamak doğru olanı.. Bu nedenle katı gıda yerine ek gıda tanımlamasını kullanmak çok daha doğru.. İlk etapta doktorunuz meyve suları ile başlangıç yapmayı önerecek.. Bu süreci uzun tutmamak gerek.. Posası ve lifi olmayan meyve suyu kan şekerini hızlı yükselttiği için çok sağlıklı değil, sadece tattırma ve alıştırma amaçlı meyve püresi öncesi bir kaç gün ile sınırlandırmak gerekiyor.. Ya da direkt olarak meyve püresi ile başlanmalı.. Meyveleri püre kıvamına getirmek için cam rende kullanmak gerekiyor.. Cam rende meyvelerin lif içeriğini bozmadan ezilmesini sağlıyor.. Metal rende, rondo, blender ise lif yapısına zarar veriyor.. Meyve püresi ile birlikte yoğurt, su ve sebze çorbası da menüye ekleniyor.. Meyve suyu sürecinin uzamaması sebzeyi kabul etmeleri için de şart.. Zaten ilk etapta tadını yadırgayacağı sebzeleri meyve gibi bir tada iyice alıştıktan sonra vermek sebze sürecini iyice zora sokuyor.. Biz bu dönemde anne sütü performansımız iyi olduğu için yoğurt ve suya 1 ay geç başladık doktorumuzun tavsiyesi ile.. Bunun yerine her ek gıda öğünü sonrası emzirerek devam ettik bu 1 aya.. Meyve olarak elma, armut, şeftali, havuç, muz  ilk etapta verilebilecek meyveler arasında.. Ayrı ayrı hazırlayarak ve tek tek adını söyleyerek vermekte fayda var, sonuç olarak bu bir doyurma periyodundan ziyade bir tanıştırma periyodu.. Kavun, karpuz, çilek, tropik meyveler, portakal gibi asitli meyveler yaşına kadar dikkat edilmesi gereken meyveler.. Püre olarak tatlara alıştıktan sonra püre şeklinde devam etmemek taneli gıdaya rahat geçmek için önemli.. Ben bu nedenle meyveyi kabul ettiği daha o ilk günlerde hep çatalla ezerek verdim, çatalla ezilemeyen havuç, elma gibi meyveleri cam rendeyi kullanarak hazırladım..Sebze konusunda ise mevsim sebzelerinden balkabağı, patates, pazı, semizotu, taze fasülye, kabak, bezelye, brokoli, yer elması, kereviz, enginar  ilk aşamada kullanılabilecek sebzelerden.. Patlıcan ve ıspanak nitrat içeriğiyle, domates asitli yapısıyla, bakla ve bamya da alerjen yapısıyla, lahana, karnabahar, pırasa, turp, kuru baklagiller gaz problemi nedeniyle 1 yaşına kadar dikkat edilmesi gereken gıdalardan..Çorbalarındaki sebzeyi de hep buharlı pişirme teliyle pişirip; irmik, pirinç, bulguru ayrı bir cezvede kaynattığım suya alıp çatalla ezerek verdim.. Sebzeleri kaynatmamak suda çözünen vitaminlerin besin değerini kaybetmemesi için gerekli.. Suda kaynattığınızda çok ciddi besin değeri kayıpları oluyor..

Devamı Ek Gıdaya Geçiş Tüyoları 2..'de..

22 Ağustos 2013 Perşembe

Kanguru Almak Gerekli mi??

Bizim gibi gezip tozmayı çok seven bir çiftseniz, evet kanguru şart.. Önemli olan bebek ve sizin için doğru kanguruyu bulmak.. Daha hamileyken alışveriş listemize ilk ilave ettiğimiz şey olması nedeniyle araştırmalarım daha o zaman başlamıştı.. Alıp efektif kullanan ve alıp kullanamayan birçok arkadaşım ile yaptığım görüşmeler ve internet üzerindeki forumlardan edindiğim bilgi sonucu ucuz yollu alınan kanguruların hem bebek hem de anne baba için bir süre sonra kenara atıldığına şahit oldum.. Ucuz yollu alınan bir kangurunun parasının çöpe gitmesindense bebeğin alışma ihtimalinin yüksek olduğu bir kanguruyu biraz daha para vererek almak daha mantıklı gelmişti.. Çünkü eğer alışırsa bizim hayatımızı gerçekten çok fazla kurtaracak, tüm gezip tozmalar hem onun hem de bizim için keyfe dönüşecekti.. Bu ihtimal denenmeye değerdi.. Bunun sonucunda kanguruya da iyi bir bütçe ayrılması gerektiği konusunda hem fikir olduk eşimle.. Bir defa bebek için kangurunun kumaşı çok önemli, delikli yapıdaki nefes alabilen kumaştan yapılmış olmalı, delikli olmayan kumaşlar pamuklu da olsa bebeği çok rahatsız ediyor, çok fazla yeri kapandığı için terletiyor, gömülüyor, hareket özgürlüğü kısıtlanıyor.. Anne baba için de olmazsa olmaz özelliği bel desteği.. Kangurunun efektif kullanımı için iyi bir bel desteği şart.. Bu bilgiler ışığında yaptığımız araştırmalar ve incelemeler sonuncu kararımızı babybjörn synergy black mesh ten yana kullandık.. Biz 324 TL ye almıştık.. Ama parasının karşılığını fazlasıyla verdiğini rahatlıkla söyleyebilirim.. Elimiz ayağımız oldu bu 10 ayda, dışarı çıkarken aldığımız sırtçantamızın demirbaşlarından da biri aynı zamanda.. Hala da bebeğimizin kilo alımına rağmen eşim de ben de çok rahat kullanıyoruz.. Minik pensesimizde rahat rahat onunla dolaşıp etrafı izlemekten çok keyif alıyor.. Hatta öyle rahat ki onda, arkadaşlarımızla gidilen bir Edirne gezisinde uyuyup kaldığına şahit olduk kanguruda dikey pozisyonda öyle bakınırken.. Kg limitine dayanıncaya kadar da rahatça kullanabileceğiz gibi duruyor.. Yani sözün özü doğru yaklaşımlarla kanguru vazgeçilmeziniz, olmazsa olmazınız, hayat kurtarıcınız olabilir.. Benden söylemesi :)

Sivrisinek Saldırılarıyla Doğal Mücadele..

Yaz geldi, ortalıkta hiç sivrisinek yok diye sevinirken bir sabah kuzumun baş bölgesindeki 15 ısırıkla uyanınca bütün doğal yöntemler döküldü ortaya..İlk olarak ısırıkları kaşınmadan kontrol altına almak, sonrasında da sivrisinek saldırılarını önlemek için tedbir almak şarttı.. Sivrisinek ısırıklarında ilk kaşıntıyı engellemek önemli.. Sivrisineğin deri altına bıraktığı sıvı nedeniyle başlayan kaşıntı, kaşıdıkça deri altındaki sıvıyı dağıtıp yaydığından kaşıntıyı daha da arttırıyor.. O nedenle kaşınma başlamadan müdahale etmek gerekiyor.. En etkili yöntem ise ortasında kesilmiş bir soğanı o bölgeye sürmek..Soğan hem kaşıntıyı alıyor, hem de rahatlatıyor.. Bunun yanında rahatlatmak için dönüşümlü olarak karbonatlı ya da tuzlu su, sarmısak, kantaron yağı, muz kabuğunun içi, limon, sirke, buz, nane yağı kulanılabilir.. Saldırıları önlemek için alınacak en etkili önlem ise lavanta yağı ya da cibinlik.. Uyumadan önce bir pamuğa damlatılan birkaç damla lavanta yağı hem sivrisinekleri uzak tutuyor, hem de rahat bir uyku sağlıyor.. Bu yönüyle dışarı çıkarken bile bezi kadar dikkat ediyorum almaya.. Yalnız aktarlardan değil de organik ürüler satan bir yerden almak gerekiyor lavanta yağını.. Diğer bir yöntem ise cibinlik..Öyle alengirli modellere gerek yok, benim 2 parça tülüm var, biri büyük biri küçük.. İkea dan almıştım, iki büyük parça halinde.. Büyük olanı evdeki park yatağının üzerine atıyorum o uyuduğunda, küçük olan da her daim sırt çantamızda.. Dışarıda tehlike gördüğüm durumlarda atıyorum arabasının üzerine.. Anakucakları ve bebek arabaları  için piyasada satılan lastikli cibinlikler de var, tercih edilebilir.. Söylediğim gibi bu iki yöntemden hangisi o ortam için uygunsa onu kullanıyorum, sırt çantamızın demirbaşları lavanta yağı ve cibinlik tülümüz her daim yanımızda dışarıda.. Sonuç olarakta baştaki o 15 ısırık dışında başka bir ısırığımız olmadı koca yaz geçmesine rağmen.. Hem de göz göre göre sivrinekli ortamlarda bulunmamıza rağmen :)

16 Ağustos 2013 Cuma

Diş Çıkarma Dönemine Doğal Çözümler..

4. ay gibi kaşınmaya başlayan dişler çıkana kadar periyodik olarak atak yapmakta.. Bizim gibi geç diş çıkaran gruptaysanız dönem dönem gelen bu atakları sıkıntısız geçirebileceğiniz basit çözümler mevcut.. Dişlerin atak yaptığı bu dönemlerde bebek elini daha bir iştahla ağzında tutup hırsla kaşıma denemeleri yapıyor, bunların yanında çekiştirilen kulaklar, keyifsizlik, ateş, ishal, ağlayarak birden uyanma, açılmayan ağız ve iştahsızlıkta cabası.. Bir defa dişlerini kaşıyacağı ve rahat tutabileceği mümkünse soğuk gıdalardan eline tutturmak iyi bir yaklaşım olacak, plastik yapay kaşıyıcılar yerine.. Havuç, salatalık, taze soğan, taze sarmısak, pırasa, bisküvi gibi.. Pırasa ve soğanın rahatlatıcı etkileri bulunuyor.. Bunun yanında sarmısak ve karanfil yağı ile bebeğiniz izin verirse diş çıkaracağı bölgeye masaj yapmakta çok iyi geliyor.. İçine soğuk meyveler ya da buz koyacağınız meyve filesi de iyi bir fikir olabilir.. Lakin önce bebeğinizin meyve filesini sevmesi lazım, bizimki bir türlü sevememişti.. Emziklerini suyun içinde sıkarak içine dolduracağınız su ile dondurucuya koyup içinde donmuş su ile bebeğinize vermekte iyi bir kurtarıcı olabiliyor.. Bu yöntem bizde çok işe yaradı, öyleki 4. ayda kendiliğinden bırakılan emzikle soğuk olarak karşılaşılınca öyle hoşumuza gitti ki, elimizle tutup tutup bir ileri bir geri dişlerimizi kaşımayı çok sevdik.. Emmeme konusunda kararlıydık yine.. Soğuk su ile ıslatılmış temiz bir ağız bezi ile diş etlerine yapılan masaj da iyi geliyor.. Bunun yanında Avrupa'da sık kullanılan ve diş çıkarma döneminde bebeğin tenine temas ederek rahatlatıcı etki veren kehribar taşından yapılmış diş kolyeleri de bu dönemde imdadınıza yetişebilir.. Biz rahatlatıcı etkisine şahit olduk.. Bu gibi basit metotlarla biz bu dönemi rahat geçirdik diyebilirim..

Evde Bebek Bisküvisi Yapımı..

Doktorların ek besine geçiş döneminde markalarıyla önerdikleri hazır mamalara inat bebeğimin herşeyini evde kendim hazırlamaya çalıştım keyifle.. Hazır mamaların içeriklerini inceledim, bu dönemde neler yemesi gerektiği konusunda bol bol okudum, üstüne bir de yaratıcılığımı ekleyince doktorumun bile tarifini istediği bir bisküvi çıktı ortaya..
Tarife gelince:

2 yemek kaşığı tereyağı
2 yemek kaşığı zeytinyağı
Yumurtaya geçiş dönemine göre miktarını ayarlayacaığınız yumurta sarısı ( yumurta sarısına başlamadan önce hiç, başladığımız dönemde 1, sonraki dönemlerde 2 yumurta sarısı ilave ettim ben)
Yine miktarını siz belirleyeceğiniz tuzsuz peynir ( ben lor peyniri kullanıyorum)
Yarım havuç rendesi
1 yemek kaşığı kuşburnu marmelatı (şekersiz olanından)
1 yemek kaşığı karışık meyve marmelatı (kayısı, şeftali, elma, armut, mürdüm eriği, üzüm gibi aklınıza gelecek tüm meyveleri ezin, şeker ve su ilave etmeden suyunu çekene kadar kaynatın)
2 yemek kaşığı kuru meyve karışımı (kuru kayısı, kuru kan üzümü, kuru kırmızı erik, kuru incir, kuru elma, kuru armut, kuru yabanmersinini yıkayıp, küçük küçük doğruyorum, bir cezveye az su koyup kaynatıyorum, sonra blenderdan geçiriyorum)
Çekilmiş badem yada ceviz
Varsa az keçiboynuzu tozu
1 yemek kaşığı irmik ( fazlası çokça çıtırdıyor yerken)
Aldığı kadar 7 tam tahıl unu ( arpa, yulaf, buğday, darı, mısır, pirinç, çavdar ununu ben kendim karıştırıyorum evde)
Ve daha birçok şey ekleyebilirsiniz, yaratıcılığı size kalmış..

Bu malzemeleri bir kapta sert bir hamur olana kadar yoğuruyoruz, sonrasında bir merdane yardımıyla açıp, uzun uzun kesiyoruz ki diş kaşıma amaçlı da bebeğimizin eline rahatça tutturabilesiniz..


Tepsiye dizdiğimiz bisküvilerimizi 175 derecede 15 dakika pişiriyoruz, kontrol ederek bu süreyi uzatmak veya kısaltmak mümkün.. Kestiğiniz kalınlık ve fırınınız süreyi etkileyebilir.. Ben yarın parmak kalınlığında kesiyorum..


Ve işte ev yapımı bisküvileriniz hazır.. İsterseniz diş kaşıma amaçlı tuttturun bebeğinizin eline, ister kahvaltısında ezip çayla ıslatıp verin.. İsterseniz ara öğün yapın.. Sonuç olarak anne eli değmiş bebek bisküvisi:)



Bebek İçin Kuru Meyvelerden Püre Yapımı..


İşte işlevselliği çok olan bir tarif daha.. İster kahvaltılarda ekmek banarak, ister muhallebileri çeşitlendirmek için.. Yaratıcılığı size kalmış.. Ben bunu haftalık hazırlıyorum, Philips Avent'in gurme kaplarına koyuyorum, 1 haftada tüketiyoruz hazırladığım miktarı.. Daha fazla da dayanır diye düşünüyorum.. Tarife Gelince:
1 adet Kuru Kayısı
3-4 adet Kuru Kırmızı Erik
3-4 adet Kuru Kan Üzümü
1 adet Kuru İncir
3-4 dilim Kuru Elma
3-4 dilim Kuru Armut
5-6 adet Kuru Yabanmersini
Bu kuru meyvelerin hepsini yıkayıp küçük küçük doğruyorum, bir cezvede az su koyarak iyice kaynatıyorum. Sonrasında blenderdan geçirip ağzı sıkıca kapanan bir kaba alıyorum.. Ve işte süper karışım hazır :)


Bebek İçin Marmelat Yapımı..


Bebeğin kahvaltısını çeşitlendirmek, acil dışarı çıkışlarda hem kolay bozulmayan hem de ısıtma soğutma gerektirmeyen alternatif yiyecek yaratmak, yiyeceklerine farklı bir tat katmak, muhallebilerini tatlandırmak amaçlı kullanacağınız marmelat çok iyi bir seçenek bence.. Özellikle evdeki fazla meyvelerden aklınıza gelebilecek her meyveden hazırlayabileceğiniz çok basit ama işlevselliği çok fazla olan bir tarif bu.. Tarife gelince:
Kayısı, mor ya da beyaz üzüm, şeftali, elma, armut, mürdüm eriği gibi meyveleri iyice ezin (ister kabuklarını soyarak cam rendede rendeleyin isterseniz bir süzgeç üzerinde elle sıkın) şeker ve su ilave etmeden suyunu çakinceye kadar kaynatın. Soğuyunca kavanozlara alın.. İşte çok amaçlı kullanacağınız marmelatınız hazır.. Buzdolabında uzunca bir süre saklayabilirsiniz..

15 Ağustos 2013 Perşembe

Taze Annelere Tavsiyeler (Bebeğinizle İlk Günler 1)..

Küçük meleğinizi hayata hazırladığınız bu ilk günlerde, hayatı sizin önderliğinizde tanıyacak.. O nedenle hayata bu ısınma turlarında fiziksel ihtiyaçlarını giderirken sergilediğiniz tavır çok önemli.. Onu korkutmadan, ürkütmeden, kendini hep güvende hissettirmeniz gerekiyor.. Hiçbirşeyin farkında değil, anlamaz gibi görünselerde bomboş beyinleri kayda başladı bile..  Geldiği bu yabancı ortamda bildiği, önceden tanıdığı bir tek siz varsınız..Tek tavsiyem bol bol okuyun.. Neler hissediyor, sizden neler bekliyor bilebilmek için.. Derdini anlatabilmek konusunda ağlamaktan başka bir yol bilmeyen bu meleği daha iyi anlayabilmek için.. Ben uykusuz geçen bu günlerde bulduğum her fırsatta okumaya gayret ettim.. Sonuçta ortaya o güne kadar küçücük bir bebeği değil kucağına almak, dokunmaya bile korkan birinden ilk andan beri bebeğiyle yalnız kalmayı ve bebeğinin herşeyiyle sadece kendi ilgilenmeyi isteyen özgüvenli bir anne çıkmıştı.. Gördüğüm bu manzara karşısında ben bile şaşırırken bazen, onunla sanki yıllardır biraradaymışım gibi, herşeyini zaten önceden biliyormuş gibi hiç paniklemeden, bütün anlarımızı özel bir anıya çevirerek geçirdim prensesimle günlerimi.. Olumsuz zamanlar hiç mi olmadı, oldu tabi olmaz mı.. Okuduğunuz tüm bilgileri bebeğinizi iyi bir şekilde gözlemlemeninde verdiği eminlikle kriz anlarını minimize edebiliyorsunuz paniklemeden.. Kurallar koymadan, öğrendiklerinizi bebeğinize göre uyarlayarak o da siz de strese kapılmadan rahat zamanlar geçiriyorsunuz böylece.. Daha önce de söylediğim gibi her hamilelik gibi her doğum gibi her bebekte kendine özel.. Bu nedenle tek bir doğru yok.. Bebeğinizi iyi gözlemlemek ve öğrendiklerinizi ona uyarlamak esas olan..
Göbek Bağı Bakımı: Göbek kordonu düşene kadar yapılması gerekenleri her kaynak farklı veriyor, biz hastanemizin önerilerine uyup göbek kordonu düşene kadar ne bir bakım ne de banyo yaptık.. O bölgeyi kuru tutmak çok önemli, bu süreçte banyo yapılırsa çok iyi kurulanması geriyor sonrasında.. Bu nedenle biz o bölgeyi fazlaca kurcalamayalım, doğal sürecinde kurumaya devam etsin diye, banyo sonrası iyi kurulama yapılamayabileceği ihtimalini de göz önünde tutarak banyo yapmadık, bölge sürekli kuru tutulduğu için de ekstra alkol gibi temizleyicilere de ihtiyacımız olmadı.. 8. Günde sabaha karşı bez değiştirirken gözümün önünde düşen göbeği karşısında gözlerim dolmadı değil.. İşte şimdi başlıyoruz dedim hayata.. Bu arada dikkat edilmesi gereken göbek bağı düştükten sonraki 3 gün kesinlikle banyo yapmamak, enfeksiyona en açık olduğu dönem bu çünkü.. Biz de 3 gün sonra periyodik olarak hergün devam eden banyo dönemine girmiştik bile, kışın ortasında:)
Banyo: Göbek bağımız düştükten 3 gün sonra başlayan banyo maceralarımız prensesimizin suyu çok sevmesi nedeniyle hala aynı sıklıkla devam etmekte.. Bir defa banyo uyku düzenini oturmak için çok önemli..Anne karnında gündüz sarsıntıyla uyuyup, gece uyanık geçiren bebek dünyaya geldiğinde aynı düzeni devam ettirmek istiyor, bu nedenle akşamların artık uyku vakti olduğunu ona öğretmeniz gerekiyor, bunu da en iyi banyo sağlıyor.. Akşam 20:00-22:00 arasında yaptıracağınız banyo sonrasında bebeğiniz iyiyce gevşemiş ve uykuya hazır hale geliyor.. Bunu da her akşam yaparsanız bebek artık geceleri uyuması gerektiğini öğreniyor, belli bir süre sonra bu onun düzeni haline geliyor.. Gelelim banyo konusunda dikkat edilmesi gerekenlere.. İlk günlerde esas olan banyoda kendisini güvende hissetmesi.. Biz bu nedenle anne ve babanın olduğu bir banyo ile başladık.. Babasının güçlü kollarında tutulan, annesinin yumuşak dokunuşları ile yapılan ve sürekli gülümseyerek, konuşularak, fonda yumuşak bir müzikle yapılan banyo ilk andan itibaren acayip keyifli gelmişti bizim prensesimize.. Başta biraz küvetine su doldurup orada suya alıştırıyorduk, sonra filesini takıp önce vücudunu zeytinyağlı sabunla köpürtülmüş elim ile yıkayıp duruluyor, sonra saçlarını (ilk günlerde gözleri yanmasın suya alışsın diye göz yakmayan şampuan ile ( atopik dermotit nedeniyle başlarda Linola, sonrasında Topfer), iyice alştıktan sonra da durulamaya çok dikkat edilerek yani geriye doğru su döküp durulanarak zeytinyağlı sabunla) iyice köpürtüp durulayarak üzerine ince bir bez konmuş havluya sararak banyomuzu bitiriyoruz.. Banyo bezi kullanmaya daha ilerleyen zamanlarda geçmekte fayda var, cildindeki koruyucu tabakaya zarar vermemek için..Kulaklar için de ne banyo da ne de banyo sonrasında özel bir işlem yapmaya gerek yok, çünkü bebeklerin kulak yapıları bizden farklı olduğu için su kaçma gibi bir tehlike yok.. Kurulama konusunda da boğumları, boyun, kolaltlarını yumuşak dokunuşlarla kurulamak önemli, kulakların sadece kepçelerini kurulamak gerekiyor herhangi bir mantar durumu olmaması için.. Bebek yağı gözenekleri tıkadığı için onun yerine ocakta biraz ısıtılarak asidi alınmış zeytinyağı ya da içeriğine güvendiğiniz bir nemlendirici (zeytinyağı ile dönüşümlü olarak atopik dermatit nedeniyle excipial kids serisinin ürünlerini kullanıyorum ben) kullanabilirsiniz.. Giydirme konusunda da baş ve ayağı sağlama aldınız mı olay bitiyor ( bebekler en fazla baş ve ayaklarından üşüyorlar, kaka rengi yeşile dönüyorsa baş ve ayakları sıcak tutmak gerekiyor) vücut için de her zaman sizin giydiğinizin bir kat fazlası deniyor.. Saç kurutma makinesi yasak, sıcak soğuk her türlü esintiden bebeği korumak şart.. Bebeği hergün köpürtmeye gerek yok, haftada bir ya da iki kez köpüklü banyo öneriliyor, diğer günler sadece duş..Bebeğinizde eğer konak gibi bir durum varsa banyodan bir süre  önce başına zeytinyağı sürüp deriyi iyice yumuşatmak ve banyo öncesinde tarayarak temizlemek iyi bir yöntem..Banyoda odağınız bebeği temizlemek yerine onun banyoyu sevmesi üzerine olmasıdır.. Vücutlarında ne kadar kir var ki zaten, aman çok iyi temizlensin diye bebeği banyoda ürkütmeyin, ona güven dolu yaklaşarak banyoyu hem onun hem de sizin için keyfe çevirebilirsiniz..Biz hala banyo hazırlığı başladığında evde, çıldırıyoruz mutluluktan..
Devamı 2 numaralı yazıda..


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...