Aşağıda okuyacağınız yazı yakın bir arkadaşım tarafından kaleme alındı ve benden de yayınlamamı rica etti, bu konuyla mücadele etmeye çalışan insanlara bir nebze de olsa yol gösterebilmek için.. Hiç beklemedikleri bir anda hayatlarına giren kalça çıkıklığına karşı verdikleri savaş, edindikleri tecrübeler ve sonunda kazandıkları zaferin hikayesidir bu..
“Evet, Eylül bize küçük bir sürpriz ile geldi ve biz bu sürprizi 1. ay kalça çıkığı ultrason kontrolü sırasında öğrendik. Yaşadıklarımızı paylaşmak istedim çünkü bu süreçte doktorların bilgilendirmelerinden daha çok aynı durumu yaşayan kişilerin bloglarını okumak iyi hissettirdi, çok faydalandım. 1. ay kontrolü sırasında Eylül’ün sağ kalçada tip3 kalça çıkığı, sol kalçada tip2c gelişim geriliği vardı. İlk anda sanki çocuğumuz sakatmış korkusuna kapıldık. Kendimi sorguladım, acaba yanlış mı tutmuştum ya da hamilelik sırasında ters bir hareket mi yapmıştım. Kesinlikle ilgisi yok, anne karnında gelişim sırasında oluşan bir durum, hemen bu düşüncelerden çıkıp Eylül’e odaklanmalıydım. Kalça çıkığında erken teşhis oldukça önemli, şanslıydık ki Eylül 1 aylıkken fark edildi, konunun uzmanını araştırdık ve alanına hakim doktorumuza karar verdik. 3 hafta Pavlik bandajı takılacak, gelişime göre nasıl ilerleyeceğimize karar verilecekti. Bu 3 hafta oldukça kritik, düz zeminde sırtüstü yatar pozisyonda olmalı, bacakların açık kalmasını engelleyecek otokoltuğu, anakucağı, bebek arabası, banyo yasak. İlk 3 gün Eylül oldukça huzursuzdu ama sonra alıştı. Bu 3 haftada en çok zorlandığımız kucağa alamamak oldu, sadece gaz çıkartmak için aldık o da birkaç dakika. 3. Hafta sonunda doktorumuz sol kalçanın yerleştiğini ancak sağ kalçanın istenen bölgeye ulaşamadığını, bu aşamada bandajla devam etmenin kemik deformasyonu açısından riskli olduğunu ve alçı ile devam edeceğimizi söyledi. Tabi ki çok üzüldük ama olsun bu durum geçiciydi ve Eylül hiçbirini hatırlamayacaktı, bu düşünce ile motive ettik kendimizi. Ve Eylül 2 aylıkken anestezi altında açık kalça ameliyatı oldu, göğüs hizasından ayak bileklerine kadar açıya alındı. Alçı bakımı oldukça kritik. İlk gün bakım konusunda endişeli ve tedirgindik ama ona da alışılıyor, önemli olan hızlıca kendi yöntemlerini geliştirmek. Kaka ya da çişinalçıya bulaşmaması gerekiyor. Önce bez kesip, kenarlarını flaster ile bantladık, ara bez olarak bezin içerisine yerleştirdik. Amaç çiş ve kakanın arabezde kalarak alçıya sızmasını engellemekti, öyle olmadı, tazikli kaka ön tarafa kadar yayıldı, arabezden vazgeçtik. Kullandığımız bezin 2 beden büyüğünü (biz 3 beden kullandık) kenar bariyerleri sıkıca içeride kalacak şekilde bağladık. Ön ve arka alçı kenarlarına da günlük ince pedlerden yapıştırdık. Arkaya sızan kaka alçıya değil pedebulaşmış oldu, kakalarda pedleri değiştirdik. Bezdeki polimerler çişi tuttuğu için çişin bulaşması gibi durum olmadı, önemli olan sızdırmayan markadaki bezi kullanmak. Diğer konu, çocuk büyüdükçe alçı dar geliyor, sık sık ayaklar kontrol edilmeli, morarma ya da şişme olabilir. Evet alçı özel bakım gerektiriyor ancak olumlu tarafı alçıdan tutmak şartı ile artık Eylül’ü istediğimiz kadar kucağımıza alabiliyorduk. Bu süreci normalleştirip gelişimine odaklandım. Hikaye kitapları, oyunlar, zeka kartları, sesli oyuncaklar derken zaman geçti. 2 ay sonunda doktorumuz kemiğin yerine yerleştiğini ve artık alçının çıkartılabileceğini söylediğinde dünyalar bizim oldu:) Bir süre daha bandajla devam. Ohh Eylül rahatlayacak alçısı çıktı derken çok huzursuz bir hafta geçirdik, sürekli bacaklarına bakıp ağlıyordu, bacaklarını yeni tanıyor hareket ettikçe korkuyordu. Bandajlı dönemimiz yeniden başladı. Bu sefer özel tutma şekli ile tutulduğu sürece kucak serbest, haftada bir banyo hakkımız var. Bacaklar içe kapanmadığı sürece sorun yok. Eteğimdendokulenler.blogspot.com’dan oldukça faydalandım, çocuk arabamızı değiştirdik(arkadaşımızdan ödünç aldık), doktorumuzundan onay aldığımız kanguruyu aldık. Altdeğiştirme minderini salıncağına koyduk ve düz zeminde yatar şekle getirerek kullandık, bir şekilde Eylül’ün oyalanması gerekiyordu. Alçılı dönemde dezavantaj olan yaz sıcakları bandajlı döneme geçince avantaj oldu, altını sadece bezle bıraktım, hiçbirşey giydirmedim çünkü bacak hareketlerini gözlemlemek gerekiyor. Dışarı çıkarken de müslin beze sardım. Sık sık şampuanlı su ile kafasını ve vücudunu sildim, alçının kirlenmemesi için gazlı bezle alçıyı sardım ve haftada bir gazlı bezi değiştirdim. Güneş D vitamini ve kemik gelişimi için çooook önemli, günde 10 dakika güneşleniyoruz. Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Bu süreçte hiç saklanmadım, saklamadım. Bol bol video, foto çekip paylaştım, sadece Eylül’e yazdığım günlükte bu durumundan ona hiç bahsetmedim. Uzun bir yol ama en önemlisi çözümü olması değil mi :) Unutmayın bebeğiniz bu günleri hiç hatırlamayacak..”