11 Haziran 2015 Perşembe

Gelen Kardeşi Kıskanmayan Çocuk Mümkün mü?


Elbette mümkün.. Kıskançlık çok güçlü bir duygudur, bir çocuğun ruhunda derin yaralar açabilir, dahası olumsuz davranışlarla sonuçlanabilir.. Kıskançlık bu işin doğasında var, çocuk bunu da yaşamalı yaklaşımına da asla katılmıyorum, bu bana işin en kolay kaçışı gibi geliyor.. Oysa çocuğun bu süreçte yaşaması gereken daha da güçlü bir duygu var: Kardeşlik duygusu.. Anne babanın çocukta bunu ön plana çıkartacak bir yaklaşım sergilemesi gerekiyor sadece.. Biz bunu başardık, yaptığımız tek şey onu çok iyi gözlemleyip kendimizi onun yerine koyarak davranışlarımıza yön vermek oldu.. Biraz dikkat ile mükemmel sonuçlar aldık..
Hamileliğim esnasında kardeş ile ilgili herhangi bir söylemde bulunmadık kızıma.. Yaşının küçük olmasının avantajını da kullanmış olduk.. Kardeş geliyor konuşması yapmak kafasında farklı şeyler kurmasına, hayatında ciddi bir değişiklik olacağı konusunda kaygıya kapılmasına neden olabilir diye düşündük.. Kocaman karnıma birlikte sürdüğümüz kremler esnasında bile ne olduğunu anlamamıştı, sanırım onun gibi çok yediğimde karnımın kocaman olduğunu düşünmüş olmalı:) Aktif bir hamilelik geçirdiğim için kızımın hiç bir ritüelini bozmadan keyifle geçirdik hamilelik sürecini de, kızım hiçbirşeyin farkında değildi, benim istediğim de tam olarak buydu..
Hastanedeki doğum sürecini de iyi bir şekilde atlatabilirsek gerisi kolaydı artık..
Hastaneden kızım için ayrı bir oda talebinde bulunmuştuk psikolojinin olumsuz etkilenmemesi için, doğumun geceye gelmesi de şansımız oldu.. Kızım ayrı odada sevdiği aile büyükleri ile birlikte uyurken ben doğuma girip çıkmıştım bile.. O uyanana kadar ilk emzirme gibi bebekle geçecek tüm seramonileri de rahatça halletmiş olduk.. Ertesi gün kızım uyanıpta yanıma gelip beni yatakta serumlarla görünce hasta olduğumu, serumların ilaç olduğunu ve hemen iyileşeceğimi anlattım ona.. Onun yanında bebeğimizi hiç emzirmedim, kucağıma almadım.. Sepette olan bebeği gösterdik ona, ne kadar tatlı değil mi dedik.. Çok sevmişti, beybi adını taktı ona, gidip gidip dokunuyordu.. Aslında daha ilk anda kabullenmişti o, anne baba tavrı bozuyor aslında gidişatı.. Büyük bir olaymış gibi değil, usul usul aslında hep varmış gibi hayatına sokmak istiyorduk.. Hastane sürecinde eşimle çok iyi paslaştık, benim bebekle başbaşa geçireceğim emzirme gibi zaman dilimlerinde onlar oynamaya çıktılar hep, bebeğe ilginin çok olduğu o ilk ziyaretçi dakikalarında da hep dikkatini başka yöne çektik.. Hastane sürecinde tek üzüldüğü şey benim serumlarla yatıyor olmamdı, bunu hissettiğim an ayağa kalktım serumumu alıp babasıyla birlikte yatan kızımın yanına sokulup yattım.. Ertesi sabah hastane modundan çıkmaya kararlıydım, üzerimdeki gecelikleri çıkardım, güzel bir şekilde giyinip ayağa kalktım, serum da çıkınca tam olarak 1 gün bile yatakta yatmadan ayaklandığımı söyleyebilirim sezeryan ameliyat sonrası.. Eve gidişte bebeği yanımıza almamızı hiç yadırgamamıştı kızım, oysa ne tepki vereceğini çok merak etmiştim birlikte arabaya binince, beybi de bizimle eve gelecek dediğimizde mutlu olmuştu..
Eve geldiğimizde dikkat ettiğimiz dört önemli şey vardı artık, ilki yanında hiç bebeği emzirmemek.. İkincisi kızımın kardeşten önceki ritüelini hiç bozmamak.. Üçüncüsü abla kelimesini hiç kullanmamak.. Dördüncüsü ise bebeği severken ikili diyalog yerine büyük çocuğu da dahil eden üçlü diyaloglar kurmak..
İlk konu ile ilgili olarak şunu söyleyebilirim ki kızımı iki yaşı dolana kadar emzirdim ben, öyle ki hamileliğimin beşinci ayına denk geldi bırakışım.. Çokta iyi denk gelmişti, iki yaş ile beş ay durumu.. Beşinci aydan sonra erken doğumu tetikleyebileceği için önerilmiyor çünkü emzirmek.. İki yaşı tam da beşinci ayda doldurmuştuk.. Yani diyeceğim o ki daha dört ay önce bırakmıştı emmeyi, çok tazeydi daha, o nedenle yanında hiç emzirmeyeceğim kararı almıştım kendi kendime.. Oğlum şu anda 4 aylık, hala daha yanında hiç emzirmedim kızımın..
İkinci dikkat ettiğimiz şey ise ritüelini bozmamaktı..Bugüne kadar evin odağı oydu, parka çıkmak, oyun oynamak gibi gün içinde belli ritüelleriniz vardı.. Bir defa bunun devam etmesi gerekiyordu.. Kardeşten önce onunla ne sıklıkla vakit geçiriyorsak kardeşten sonra da aynı şekilde devam ettik ki kardeşin gelmesinin ondan birşey çalmadığı mesajını alabilsin.. Aldı da, keyfi çok yerindeydi..
Üçüncü dikkat ettiğimiz konu ise abla kelimesini hiç kullanmama kararını almış olmamızdı eşimle.. Abla ebeveyn rolünü üstlenmeye müsait bir kelime.. Kızım her ne kadar konum itibariyle abla olsa da, nihayetinde o küçükcük bir çocuk daha.. Birini sorumluluk anlamında ön plana çıkarıp abla yapmak yerine  ikisine de kardeş kelimesini vurguluyoruz sık sık..
Dördüncü olarak ise bebeğin ihtiyacı olan ilgiyi sevgiyi ona gösterirken büyük çocuğu kenara yanlızlığa itmek yerine onu dahil eden diyaloglar kurmak, bebeğe sen ne tatlısın demek yerine büyük çocuğa dönüp baksana bebek ne kadar tatlı demek büyük çocuğu çok olumlu yönde etkiliyor..
Doğasında var kıskanacak tabi sözlerinin aksine evde müthiş bir tablo var şimdi.. Neden göz göre psikolojisi bozulsun ki.. Sadece biraz dikkatle çok büyük sonuçlar aldık biz.. Öyle ki doğum öncesi tek tük başlayan konuşması sekteye uğramaz inşallah gelen kardeşle birlikte diye düşünürken, kardeşten sonra patır patır konuşmaya başladı kızım.. Tuvalet eğitimini gelen kardeş nedeniyle ötelemiş olmama rağmen kardeş sonrası kendiliğinden bezi bıraktı, şaşkınlıkla izler oldum artık evdeki gelişmeleri..
Bir çocuğu kazanmak aslında o kadar da zor değil.. Ama kaybetmek çok kolay.. Bunu unutmamak lazım..

Mutlaka Bir İlkyardım Çantanız Olsun

Çocuklu bir hayatta olmazsa olmazınız bir ilkyardım çantası olmalı.. İlk müdahale anlarında elinizin altında tutacağınız, her yere giderken yanınıza alabileceğiniz büyüklükteki bir ilkyardım çantası panik anlarını krize dönüşmeden geçirmemizi sağlayacaktır.. Bunun için küçük bir makyaj çantasını ilk yardım çantası yapmanız işinizi fazlasıyla görecektir.. Benim yıllar önce avondan aldığım makyaj çantasını ilkyardım çantası yaptık biz ve nereye gidersek gidelim asla yanımızdan ayırmıyoruz.. İlkyardım çantasında olması gerekenleri paylaşmadan önce daha önceki bir yazımda da paylaştığım gibi dondurucuda bulunduracağınız soğuk ped vurma, çarpma gibi kazalarda ilk müdahalenizi yapmanızı sağlayacaktır..

Şimdi gelelim çantada olması gerekenlere:

Vurma, Çarpma, Morluk, Şişlik için: İlk olarak yukarıda bahsettiğim gibi ilkyardım çantasında taşıyamadığımız dondurucudaki soğuk ped ile müdahale yapıyoruz biz.. Soğuk pedi dokundurtmak istemeyen çocuk için, pedi dokundurup 10 a kadar sesli ve muzip bir şekilde sayıp işi oyuna çevirmek ve aralıklarla bunu tekrarlamak ilkyardımı kolaylaştırıyor.. Öyle ki bizim küçük prensesimiz ufacık bir yerini çarptığında bile "buuuz buuzz" diyerek dolaba gidip kendi alıp koyuyor buzu sayarak:) Soğuk ilkyardım gerçekten önemli.. Ardından gerekirse Arnica krem sürüyoruz biz.. Arnica yağı da kullanılabilir..

Kanama, Açık Yara için: Öncelikle kanama durmuyorsa suya kesinlikle tutmadan, ıslatılmış bir temiz bez yada disk pamukla baskı yapıyoruz biz ilk etapta.. Sonrasında antiseptik bir solüsyon ile o bölgeyi temizliyoruz..  Bunun için de çantamızda minik bir batticon ya da aynı sefa yağı bulunduruyoruz.. O bölgeyi kapatmak gerekebilir diye de bir küçük paket sargı bezi, gazlı bez, flaster, yara bandı her daim yanımızda.. Minik bir şişe kantaron yağı yaraların iyileşme sürecini hızlandırdığı için o da çantamızın olmazsa olmazı.. Bunun için Furacin merhem de bulundurulabilir..

Ateş için: Çocuğu soymaktan başka ve topuk ya da sırtını defne yağı ile ovmaktan başka hiç birşey yapmıyorum ben.. Ateş düşürücü de kullanmıyorum.. Piyasada kansorejen koruyucu içermeyen bir ateş düşürücü yok çünkü..Bu konu ile ilgili ayrı bir detaylı yazı da yazacağım.. Ateş için minik bir şişe defne yağı ilkyardım çantamızda olmazsa olmazımız..

Burun akıntısı için: Coldmix ve okyanus suyu işimizi görüyor..

Öksürük için: Ayakların altını ovmak için Vicks, çayını yapmak için minik bir paket hatmi çiçeği, ayva yaprağı olmazsa olmazımız.. Çok zorda kalırsak ki hiç kalmadık bi eczaneden masum içerikli prospan şurup alınabilir..

Yanık için: Madecassol krem ya da lavanta yağı.. Silverdin özellikle önermiyorum, paraben içeriğinden dolayı..

Böcek Isırıkları için: Lavanta yağı ya da karbonatlı su hazırlamak için minik bir paket karbonat ilk yardım çantamızın vazgeçilmezleri..

Bunların yanında batan cisimleri çıkarmak için cımbız,makasa ek olarak disk pamuk, termometre..

Kazalarda doğru malzeme ile ilk müdahale, sakin bir tutumla ilk yaklaşım oldukça önemlidir.. Bunun için çocuk sahibi bir insan olarak her an kazalarla karşılaşılabileceği gerçeğini göz önünde bulundurup ilkyardım eğitimi almamış olsanız bile mutlaka ilkyardım nasıl yapılır konulu yazıları okumak o en değerli dakikaları doğru bir yaklaşımla değerlendirmenizi sağlıyor.. Dahası bu yaklaşım ile çocuk üzerinde oluşturduğunuz güven sayesinde ilkyardım anlarında size karşı koymadan talimatlarınızı yetine getirmeye hazır sakin bir çocuk buluyorsunuz karşınızda.. Çocuklu hayatta kazalardan kaçmak mümkün değil elbette ama tüm dileğim telafisi olan, sizin müdahalenizin yeterli olacağı küçük kazalar olsun hepsi..


9 Nisan 2015 Perşembe

Kızımın Keçeden Yatak Örtüsü..

Küçük prensesin artık büyük yatağa geçme zamanı gelmişti.. Yatağın lansmanını iyi bir şekilde yapmak için son zamanlarda en çok sevdiği şey olan şirinler temalı bir yatak örtüsü hazırlamak için kolları sıvamıştım.. Hamileliğin son zamanlarına yaklaşıyordum, doğum iznine ayrılacağım için de işyerinde oldukça yoğun günler geçiriyordum.. Ama gece gece çalışarak ortaya umduğumdan daha güzel birşey çıkardım bu zamansızlıkta.. Zamansızlık diyorum, çünkü eve yeni bir kardeş geleceği için çok geç kalmamamız gerekiyordu, doğum zamanı yaklaşmadan yatağın tanıtımını yapmalıydık.. Yeni yatağa geçiş kardeşle birlikte olursa şayet, kafasında farklı olgulara neden olabilirdi.. Diğer taraftan prenses nedensiz bir şekilde bu yeni yatağa yatmak istemeyedebilirdi.. Eğer böyle bir durum olursa, hiç zorlamadan yatağı kurduğumuz gibi kaldıracak, ilerleyen zamanlarda tekrar deneyecektik.. O büyük gün geldiğinde yatağı birlikte kurduk, örtümüzü yaydık ve prenses içinden hiç çıkmak istemedi.. Yatak öyle beğenilmişti ki küçük prenses tarafından sadece uyku saatlerinde değil aklına geldikçe gidip gidip yatıyordu yatağına.. Bir geçiş sürecinin daha başarıyla üstesinden gelmiştik.. Babasıyla kocaman bir çak yapmanın zamanıydı.. Ve işte yeni yatağımız:






Merak edenler için söyleyeyim, kumaşçıdan kestirdiğim polar örtü üzerine keçeden hazırladığım figürleri el ile dikerek monte ettim.. Yastıkları da polar kumaşın içine boncuk elyaf doldurarak hazırladım..



8 Nisan 2015 Çarşamba

Gaz Sancısız Bebek Mümkün mü?


Evet MÜMKÜN.. Kolik seviyesindeki oğlumun doğumundan 2 hafta sonra başlayan ağlama krizlerini yediklerime dikkat ederek neredeyse sıfırladık yine.. Kızımda olduğu gibi..
Dikkatten kastım ciddi bir gaz diyeti yapmak.. İnternette de ufacık bir araştırma yapacak olursanız minicik bebeğinizin sindirim sistemini rahatsız eden öyle çok gıda göreceksiniz ki.. Bazılarını biliyor olmakla birlikte bazıları gerçekten şaşırtıyor: Bakla, fasulye (özellikle kuru fasulye), soya fasulyesi, bezelye gibi baklagiller, erik, kayısı, elma, muz, karpuz, kuru üzüm, şeftali, armut, kabak, turplar, soğanlar, brokoli, lahana türleri, karnabahar, salatalık, pırasa, kuşkonmaz, enginar, patates, şalgam, kızartılmış gıdalar, yağlı yiyecekler, lahmacun, pizza, kremalı, soslu gıdalar, şekersiz sakız, tam tahıllı ekmek, yumurta, soda, süt ve süt ürünleri, dondurma, bira, mısır, tahin helvası, kuruyemişler, salça, çay, kahve, kola, çiğ sebze ve meyveler.. Gaz yapmayan gıda neredeyse yok gibi..
Bunların yanında kafeinli içecekler, baharatlı ve acı yiyecekler, fındık-fıstık gibi alerjenler, çikolata, süt ürünleri, tam buğday unu, buğday kepeği, balık; sucuk, salam, sosis, patates cipsi gibi katkı maddeli gıdalar bebeğin midesini rahatsız etmektedir.. Geriye ne kaldı diyorsanız, işte ciddi diyet dediğim durum tam olarak bu.. Ben sadece zeytin, pekmez, ekmek, kırmızı et ya da tavuk eti ve pilav ile besleniyorum.. Bol bol rezene, anason, kimyon, ısırgan çayı ve de bol bol su ile birlikte.. Köftem bol kimyonlu ve çörekotlu mesela.. Vücudumun direncini düşürmemek için de mutlaka vitamin alıyorum.. Bunların dışında ne zaman kaçamak yapıp birşeyler yesem, ağlama krizlerine giriyor oğlum hemen.. Kızımda da durum aynıydı.. Bazı doktorların yediklerinizle alakası yok kaçışına inat ben kızımın da oğlumun da yediklerime dikkat ettiğim sürece rahatladıklarına öyle net şahit oldum ki.. Kimse beni gazla annenin yediklerinin bir alakası yok cümlesine inandıramaz, buna inanmayı seçmek kolaya kaçmak gibi geliyor bana.. Bu diyeti yapmak kolay değil evet, ama çocuğumun o kıvranan halini görmemek için çok daha fazlasını yapabilirim ben.. Sonuç olarak 3 ay gibi bir zaman dilimi sadece dişinizi sıkmaya yetiyor.. Bebeğin hareketleri artıpta dönmeye başlayınca karın kasları iyice gelişiyor, gaz da problem olmaktan çıkmaya başlıyor.. Ayrıca gıda kaynaklı oluşan her türlü alerjinin özellikle de cilt alerjilerinin (atopik dermatit gibi) önüne geçmiş oluyorsunuz böylece dikkatli beslenerek.. Bunun yanında gazsız bir karna sahip olmanın hafifliğine alışıp "ne kadar şişkinlikle yaşamışım yıllarca, meğerse yediğim herşey ne kadar gaz şişkinliği bırakıyormuş vücutta " cümlesini de kuracaksınız diğer taraftan..
Olası kaçamak durumlarında bebeğin gaz sancısını rahatlatmak için de karın ve topuğa elma yağı ile masaj yapmak, yine ayak ve karına sıcak su torbası koymak, emzirme öncesi tane kimyon, anason, rezene, çörekotu, papatya çayından bebeğe vermek gibi yöntemler bebeği rahatlatıyor bilginiz olsun..

1 Nisan 2015 Çarşamba

Doğum Sonrası Hemen Forma Girmek ve Bol Bol Süt İçin Yapmanız Gereken 2 Şey..


2 yıl arayla yaptığım 2 doğumda da uyguladığım bu yöntem ile çocuklarım daha 1 aylık olmadan hamile kaldığım kilonun altına düşmüştüm.. Yapmanız gereken sadece
1- Günde en az 2 litre su içmek : Anne sütü su ve yağdan oluşuyor.. Vücudunuz süt yapmak için hamilelikte depoladığı yağları kullanmak isteyecek, onun için sütüm olsun diye ekstra birşey yemenize gerek yok.. Aksine siz süt olsun diye kalorili şeyler yedikçe vücut süt yapımında onları kullanacak, depodaki yağlarınız öylece kalacaktır.. Ne kadar çok su içerseniz, vücudunuz bu suyu depodaki yağlarla birleştirerek süt yapacak ve siz de eski formunuza daha kolay ulaşacaksınız..
2- Göğüsleri Süt Sağma Makinesiyle Boşaltmak: Göğüslerinizi ne kadar boşaltırsanız o kadar çok sütünüz olur.. Vücuttan ne kadar çok süt çekerseniz "benim süte ihtiyacım var süt yap" mesajı göndermiş olursunuz.. Vücudunuza süt yaptırdıkça hem eski formunuza daha çabuk kavuşursunuz hemde sütünüzün azalacağı dönem olan 3-6 ay arası için süt stoklamış olursunuz.. Kızımda her emmeden sonra boşaltmaya çalışıyordum, bu da çok yorucu olmuştu benim için.. Oğlumda sabah ve akşam olmak üzere günde 2 keze fixledim.. Bu yöntemle oğlumun 40. Gününde 20 litre süt stoğu vardı dondurucumda.. Hem de sürekli emen ve kontrollerde olması gerekenin üzerinde kilo alımı olan  bir bebekle birlikte.. Sakın "bebeğe sütün kalmaz" gibi sözleri dinlemeyin, 2 defadır aynı yöntemle çocuk büyüten, iki yaşına kadar da kızını emziren canlı bir örneğim ben.. Ben genelde bebeği emzirip öyle boşaltıyorum göğüslerimi sabah ve akşam.. 3 saatte bir acıkan bebek için zaten vücut 3 saate yani bir sonraki öğüne boş süt kanallarını hemen doldurmuş oluyor.. Emziremeden sağmam gerektiği durumlarda ise hemen bir biberona dolduruyorum sütünü sağma sonrası, bir öğünü biberonla geçiriyor, sonrasında yine emmeye devam.. Süt sağma makinesi olarakta Philips Avent kullanıyorum..
Lütfen bu dönemde bu son derece basit 2 yöntemi kullanın.. Hem bebeğiniz sütsüz kalmasın, hem de siz gereksiz kalorilerle hamilelik kilolarını atamayan mutsuz annelere dönüşmeyin..

Bebeğin İlk Günlerinde Olmazsa Olmazlarımız..


İlk günler için çok fazla şeye ihtiyacınız yok aslında.. Öyle önceden çok fazla alışveriş yapmayın.. Gereksiz şeyler alıp evinizi boş yere kalabalıklaştırmaya çalışmayın.. İlk çocukta belki ilk heves diye bir sürü şey almak istiyor insan ama lütfen durdurun kendinizi.. Dışarıda size bir dünya şey aldırmak için bekleyen müthiş bir ticari sektör var.. Ben ihtiyaçlar oluştukça alışveriş yapmayı öneriyorum.. Zaten artık e-bebek gibi internet üzerinden satış yapan mağazalar sayesinde dışarı çıkmadan rahat bir şekilde alışveriş yapabiliyorsunuz, hemen de geliyor siparişiniz..
İlk etapta park yatak ve ana kucağı (araba tipi) na ihtiyacınız olacak.. Bebeği sert yerde yatırmak gerektiği için en az 7 cm kalınlığında sert bir yatak alın mutlaka park yatak için.. Mobilyaya gerçekten hiç gerek yok, park yatak öyle pratik ki.. Biz kızımınkini kaldırıp dolaba koymuştuk, öyle az yer kaplıyor ki.. Mobilya olsaydı bu bebeğe kadar onu muhafaza etmek sıkıntı olacaktı.. Fiyat olarakta çok avantajlı..
Bunların yanında chicco living marka portbebe, nuna ev tipi ana kucağı, koltukta falan uyuyakaldığı durumlar için başını yüksek tutması ve sert bir zemin oluşturması için Baby Jem reflü yastığı sürekli elimizin altında.. Bebeklerin mide kasları daha tam oluşmadığı için ilk günlerde başını sürekli yüksek tutmak gerekiyor reflü sıkıntılarına karşı..
Tekstil olarak ihtiyacınızı birkaç badi, tulum, battaniye, çorap, şapka, ağız bezi, omuz bezi, patik karşılayacaktır..İlk günlerde göbek bağı daha düşmediği için pantalonlu kıyafetler tercih etmeyin.. Özellikle ilk günlerde başı ve ayaklarını sıcak tutmak gerekiyor.. Başı için şapka yeterli olurken, ayaklarına tulum altına çorap, tulum ve üzerine de patik giydirin mutlaka.. Çorap ve patiklerin bilek kısımlarının sıkı olmamasına dikkat edin.. Bebeğin altına yaydığınız battaniye mutlaka pamuklu penye olsun, yüzüyle teması açısından önemli.. Diğer kumaşlar cildini tahriş ediyor.. Polar türü kalın battaniyeleri de üzerini örtmekte kullanın.. Yine hem hijyen hem de cilt tahrişlerini önlemek için kucağınıza aldığınızda mutlaka pamuklu bir omuz bezi kullanın.. Çok fazla kusma sıkıntınız yoksa ki başını sürekli yüksek tutarak olmayacaktır ilk günlerde önlüğe ihtiyacınız olmayacak..
Yine ilk günlerde göz kanallarına masaj yapmak çok önemli.. Göz pınarından buruna doğru dairesel hareketlerle her emzirmede hangi göz yukarıdaysa ona masaj yapın, her iki göze de gün içinde masaj yapmış olursunuz böylece sık sık.. Bir de bebeğin ağzını suyla ya da karbonatlı suyuyla ıslatılmış ağız bezi ile silinmesi gerekiyor ara ara..
Alt bakımı için olmazsa olmazlarımız organik seventh generation ya da bambo natura marka bebek bezi ( sünnet olduğumuzdan dolayı biraz daha bekliyorum yıkanabilir bezleri kullanmak için), alt temizliği için ılık içme suyuyla ıslatılmış kare veya disk organik pamuk, alt temizliğinden sonra poposuna sürmek için zeytin sütü veya ısılarak asidi alınmış güvendiğiniz bir zeytinyağı, pişik durumları için de töpfer ya da ipek hanım çiftliği pişik kremi.. Bezdi, pamuktu, ıslak mendildi bunların klorla ağırtılmamış organik ürünler olması çok önemli.. Piyasadaki organik olmayan diğer tüm ürünler klorla ağartıldığı için kansoregen dioxin içermekte.. Biz sünnetimizi doğduğumuzun ertesi günü olduk, tam da istediğimiz gibi.. Bir haftada normale döndü herşey.. Hastaneden çıkmadan sünneti şiddetle tavsiye ediyorum, bebeğe hergün biraz daha bağlandıkça sünnet kararı almak daha da zorlaşıyor.. O ilk gün hengamesi içinde anlamadan olmuştuk bile ameliyatı..
Gaz için başucumuzda olmazsa olmazımız sıcak su torbamız, kimyon çayımız ve elma yağımız.. Ayağa ve karna konan sıcak su torbaları bebeği müthiş rahatlatıyor.. Elma yağı ile yine topuk ve karna yapılan masaj bebeğin gaz kaynaklı ağrısını alıyor.. Emzirmeden önce verilen kimyon çayı da bebeğin rahat gaz çıkarmasını sağlıyor.. Ama en önemlisi annenin yediklerine dikkat etmesi..Bununla ilgili ayrı bir yazı yazacağım..
Beslenme konusunda olmazsa olmazım avent marka süt sağma makinem (sabah ve akşam boşalttığım göğüslerim ile süt üretiminin artmasını sağlıyorum) ve makine parçaları, biberon, bebeğin emziği gibi şeyleri steril etmek için kullandığım weewell marka sterilizatör.. Sütlerimi dondurucuda saklamak için de avent gurme kapların yanında avent süt saklama poşetleri.. Kızımda lansinoh marka süt poşetlerini kullanmış, köşeleri delindiği için çok fazla sütüm çözündürürken helak olmuştu.. O nedenle bu defa bu markadan uzak durdum.. Aventin süt poşetleri gerçekten çok sağlam ve kaliteli geldi lansinoha göre.. Her emzirme öncesi ve sonrası göğsümü silmek için karbonatlı su ve organik disk pamuk yine başucumuzdakilerden.. Bu şekilde bebeğin ağzında pamukçuk olmasını da engelliyorsunuz.. Göğüslerde çatlak olursa diye elimin altından garmastan pomad ve e vitamini kapsülü eksik etmiyorum.. Çok şükür ki oğlumda olmadı, henüz 4 ay önce kızımı emzirmeyi bıraktığım için de olabilir göğüslerdeki direnç.. ( kızım 2 yaşını doldurana kadar yani hamileliğimin 20. Haftasına kadar emzirdim prensesi) Biberona gelince o da yine Avent marka.. Emzik de öyle.. Emzik konusunda eklemek istediğim şey vermekten asla çekinmemeniz yönünde olacak.. Sürekli emmek isteyen küçük meleğin emme dürtüsünü gidermek için kullanılması gerektiğini düşünüyorum.. Yoksa annenin göğsünden ayrılmak istemeyen bebek hem  anne hem de bebek için tehlikeli bir durum oluşturuyor, sürekli emiyormuş gibi dursa da ne kadar süt aldığını bir türlü anlayamıyorsunuz, bu da kilo problemlerini beraberinde getiriyor .. Kızımda da kullanmıştım.. 4. Ayda kendiliğinden bıraktı..
Banyo için olmazsa olmazlarımız bebek küveti, file, başlıklı kare havlu (içine pamuklu bir omuz bezi koyarak kuruluyorum ben, hem daha yumuşak oluyor hemde ıslaklığı aldığı gibi hemen alıyorum havlunun içinden ki üşümesin diye), suyun sıcaklığını ölçmek için çubuk termometre (dirsek gibi yöntemler göreceli olduğu için böylesi daha garanti oluyor, 37-38 arasına ayarlıyorum sıcaklığı), doğal sabun (ipek hanım çiftliğinin bebek sabunu) ve urtekram baby şampuan (cildi alışmasın diye dönüşümlü kullanıyorum), sadece ama sadece kulak kepçesini kurulamak için organik pamuklu kulak çubuğu (kulak kepçesinin kurulanamayan kıvrımlarında mantar oluşumunu önlemek için kullanıyorum, asla ama asla kulak içine sokmuyorum, kulak içlerinin zaten temizlenmeye ihtiyacı yok, dışarı doğru akıntı yaparak kulak kendini temizliyor zaten), banyo sonrası için lavera kokusuz nemlendirici krem veya ipek hanım çiftliğinin yağ karışımı (dönüşümlü kullanıyorum) kullanıyor veya birşey sürmüyorum.. Kızımda atopik dermatit olduğu için o dönemde farklı ürünler de kullanmıştım.. Banyoda unutulmaması gereken bir bez yada sünger kullanılması bebeğin cildi üzerindeki koruyucu tabakaya zarar verdiğinden ilk günlerdeki tüm banyoların elle yapılması ve her seferinde köpüklü banyo yapılmaması, haftada bir yada iki kez köpüklü banyo bebek için yeterli.. Fazlası cildine zarar vermeye başlıyor.. Bir de kurularken tüm boğumlarının iyice kurulanması çok önemli.. Kulaklarına su kaçmasın diye hiç boş yere bebeğinize işkence etmeyin banyoda, onların kulak yapıları içeri su girmesine pek de izin vermiyor.. Daha önce de yazdığım gibi akşam 8-10 arası yapılan banyo bebeğin gece uyuma alışkanlığı edinmesini sağlıyor.. Bebeğin kendini güvende hissedeceği şekilde, onu temizlemekten çok psikolojisine odaklanarak ve tercihen babanın tutarak annenin yıkadığı banyo bebeğin kendini güvende hissetmesini sağlayacaktır.. Ve son olarak saçlarını elle kurulanması gerekir, kurutma makinesi gibi sıcak veya soğuk hava akımı yaratacak herşey bebeğinizi rahatsız edecektir..

26 Mart 2015 Perşembe

Bir Doğum Hikayesi Daha..


Kocaman keyifli bir koşturmacanın ardından ancak yazabiliyorum..  Yine bir sürü güzel anıyı arşive dahil etmenin keyfi ve belirsizliklerle dolu sürecin en iyi şekilde yaşanmış olmasının verdiği rahatlık var üzerimde.. Bir de iki çocuklu kocaman bir aile olmanın getirdiği uykusuzluk tabii :) Kızımda 40+2 ye kadar beklemelerimize cevap vermeyen prensesi almak zorunda kalmışken, oğlum hiçbir plan yaptırmadan 38+6 da bir akşam çıkageldi.. Hamilelik, doğum ve anne olma sürecinin bir bayan bedenini daha da güçlendirdiğine oldum olası inanmışımdır.. Bu nedenle ne hamilelik döneminde bir hamile gibi, ne de lohusa döneminde bir lohusa gibi davranmayacak kadar güvendim bedenime.. Kızıma 6 aylık hamileyken araba ile 2 haftalık balkan turu yapmış, dağ tepe demeden hiçbir anından geri kalmamıştım.. Öyle ki doğuma 1 hafta kala Trakya'dan İstanbul'a taşınacak kadar hamile muamelesi yapmamıştım kendime.. Oğluma hamileliğimde de  yine hiç gerisinde kalmadım hayatın, bulantılarımın tavan yaptığı dönemlerde önce isviçre seyahati ve 3 aylık hamileyken 1.5 yaşında bir de bebekle benelux turu yapacak kadar güvendim kendime.. Her öğlen karda kışta işten eve yürümekten hiç vazgeçmedim, iş arkadaşlarım "bu havada sen neden evden çıkıyorsun ki" diye sorarken.. Şirket yemeğinden dönerken trafik kazası geçirdim, üstelik eşim de şehir dışındayken.. Aynı gece annem rahatsızlandı, falan filan.. Çok şükür ciddi sağlık problemleriyle sonuçlanmadı hiçbiri.. Daha neler neler yaşandı.. Doğum akşamımıza kadar ne misafirlerimiz eksik oldu soframızdan, ne de biz eksik kaldık dost sofralarından.. Hamile olduğum için hiç kenara çekilmedim bu defa da..Evimdeki her sofrayı keyifle hep ben hazırladım son anıma kadar dostlarımıza, servis için hep tetikte bekledim yine başlarında.. Hamileliğimden çekinip "gelmeyelim şimdi hamile hamile" diyen olduysa da başta, ayrılırken hep şaşkınlık cümleleri döküldü ağızlarından.. Bir hamile için paha biçilmez kıymette şeyler bunları duyabilmek, her gün büyüyen bir bedene sahipken.. Ben bedenimi hayattan çekmedikçe o da kendini çekmedi.. Son anıma kadar ne öyle fazla kilo aldım, ne haraketlerim kısıtlandı, ne de 13 kg olan kızımı kucağımda taşıma zevkinden mahrum kaldım.. Öyle ki akşamında doğum yapacağımı bilmeden 19 şubatta yağan karın tadını çıkardık 2 saat boyunca kızımla dışarıda.. Başta 24 şubat olarak gözüken doğum tarihi son kontrolde doktorumuzun bebek erken gelecek gibi duruyor, 20 şubatta bi daha bakalım demesiyle seyir değiştirmişti.. O son bir hafta gerçekten zorlandığımı söyleyebilirim, çünkü dikkat etmem gerektiği için hareketlerimin kısıtlandığı duygusu hiç alışık olmadığım birşeydi ve çok rahatsız etmişti.. Uzanıp doğumu beklediğimi tabii ki söyleyemem bu bünyeyle, ama zorunlu olmayan çok haraketimi kısıtladım.. Oğlumun doğum şekerlerini keçelerden ben hazırladım yine, kızımdan hiç çalmadan ama, o uyudukça geceleri çalıştım hep..Bebeğin erken gelme ihtimali taşımama rağmen, kendimi çokta iyi hissettiğim bir hafta geçirdim.. Hatta o gün kardan eve gelince kendimi öylesine iyi hissediyordum ki akşam üzeri doktoruma yarın gelmesek mi acaba diye telefon bile açtım.. İpek hanım çiftliği kolimiz geldi sonra, eski kaşar ve tost ekmeği söylemiştim.. Babamız işten gelince canımın çekmesi üzerine o dillere destan tostundan yaptı bize.. Aslında bir tanesi bana ait tostların üçünü birden gözüm dönmüş şekilde götürdüm.. Saat 7 gibi masadan kalktığımda ufak ufak sancıları hissetmeye başladım.. Tuvalete gidişimle şiddetlenen sancılarımın yanında suyum da gelince  hemen alarm durumuna geçtik.. Önceden hastane için tüm çantaları hazırlamış, bir de check list yapmıştım bir post it e, evin girişine yapıştırdım.. Eşime de acil bir durum olursa mutlaka bu listedekileri aldığını kontrol ederek çık evden diye görev atadım.. Aslında benim ve bebeğin valizi küçücük birşeydi ama kızımın eşyaları, oyuncakları, hastanede yiyecekleri, babamızın eşyaları, fotoğraf makinesi çantası, anakucağı, oda süsleri, kapı süsleri, bebek şekerleri, bebek kurabiyeleri derken uzun bir liste olmuştu bu.. Kızımın hastanede yiyeceği tüm yemeklerini önceden küçük kaplara hazırlayıp dondurucuya atmıştım, yoğurt ve kefiri  çıkarken alınsın diye belirttim check liste, kahvaltılıkları, meyveleri, kuruyemişleri ve kompostosunu da buzdolabında bir rafa hazırlamıştım,  küçük elektrikli ısıtıcımız ve kaşık çatal cezvelerimizi de valizine koymuştum.. Kendim için de iç çamaşırı, elbise gecelik, sabahlık, terlik, göğüs pedi, hastaneden çıkarken giymek için kıyafet, makyaj malzemesi, lahusa tacı, ped ve göğüslerdeki çatlama ihtimali için de karbonat, e vitamini kapsülü ve garmastan pomad hazırlamıştım valizime.. Bebek için de hastanenin vermiş olmasına ve hiç kullanmamamıza rağmen sadece bir set kıyafet ve birkaçta organik bebek bezi, organik ıslak mendil koymuştum.. Ama dediğim gibi hiçbirini valizden çıkarmadan geri getirdik.. Tüm bu listeyi evin içinde oradan oraya koştururken adım başı kontrol eden babamızın paniği hiç unutamayacağım bir kare olacak bende.. Bir de eşimin doktoru arayıp hastaneye gelecek vaktimiz var değil mi diye panikle soruşu.. Kurtköyden Bakırköye gidecektik çünkü..19:00 gibi kalkılan sofradan o kadar çok telaşı sıkıştırdığımız 45 dakika sonrasında yola çıkmıştık bile.. Allah bize hayatımızın en önemli anlarında hep yardım etmiştir, yine bunun bir örneğiydi o akşam hastaneye gidişimiz.. Normalde o saatlerde İstanbulda karşıya geçmek mucizedir hele de kar varsa.. Ama okulların o gün tatil olması nedeniyle bomboş olan yollarda dakika başı bastıran sancılarımla birlikte uçtuk gittik hastaneye.. Abimler gelene kadar kızım arabada yalnız kalmasın diye yanında kalan babasını da bırakıp tek başıma sancılarımla çıktım 6. Kata.. Yediğim tostların tadı damağımda iken hala, açlık süresinin bekleneceği söylendi.. Yani birkaç saat daha sancı çekeceğim anlamına geliyordu bu.. Olsun o tostlar herşeye değerdi.. Yine olsa yine yerdim..Anestezi kontrolleri, NST falan derken saat 23:15 gibi ameliyathaneye alındım.. Hastaneden kızım için ayrı bir oda talep etmiştik, hastane sürecinden psikolojik olarak etkilenmemesi için, hem de herşeyin gözünün önünde olmaması için.. Ameliyata girerken de kızımı özellikle görmemek istedim, çünkü ikinci doğumda özellikle "bana birşey olursa ona ne olur" duygusu hakim oluyor enterasan bir biçimde, o nedenle ne bende ne de onda olumsuz bir his oluşturacak herşeyi engellemeye çalıştım.. O zaten daha iki yaşındaydı ve farkında değildi zaten hiçbirşeyin.. Bu bizim için süper bir avantajdı.. Ameliyathane yine kızımı dünyaya getirdiğim ameliyathane idi.. Doktorum Özlem Hanım girdi içeri sonra.. Hayran olduğum ve sonsuz güven duyduğum kadın.. Ultrasonlarda bebeğe bakarken transa geçen, tüm öngörüleri doğru çıkan, profesörlüğünü sonuna kadar hakeden, doğum için kurtköyden bakırköye gelmeyi göze aldığım insan.. Onu gecenin bir yarısı hastaneye getirmek en son istediğim şeydi ama oğlum böyle istemişti bu defa.. Ufak bir anestezi anlaşmazlığından sonra tek doz spinal ile lokal anestezi yapıldı.. Anlaşmazlıktan kastım da benim anlamaya çalışma sürecimdi..Aslında odada gerekli bilgilendirmeyi yapmışlardı ama ben sancılarımdan dolayı çokta kendimi verememişim anlaşılan.. Tek doz spinali o anda ameliyathanede öğrendim, ben tüm belden uyuşturmalara epidural ismi verildiğini sanıyordum, oysa tek doz spinal de o yöntemlerden biriymiş.. Benim için tek kriter doğum esnasında uyanık olmaktı, o anı kaçırmak istemiyordum.. İlk doğumumda epidural sezeryan olmuş, süreçten çok memnun kalmıştım..Beni uyutmayın da hangi yöntemle anestezi yaparsanız yapın fikrindeydim yine..Belden yapılan iğne sonrasında uyuşan bel altim ile ameliyata hazırdım.. Tam o sırada aşık olduğum adam da girdi içeri.. Yine hayatımızın bu özel anında beni yalnız bırakmamıştı.. Ne olduğunu anlamadan yine, ameliyathaneyi saran ağlama sesiyle herkesin yüzünde bir gülümseme belirdi..Elimde aşık olduğum adamın eli ile karşıladık oğlumuz 'Alaz'ı, 19 şubat saat 23:39'da.. Hamileyken hiç durmayan hareketleri ile gümbür gümbür geliyor dediğim bebeğimin ağlama sesiyle hastane yıkılacaktı neredeyse, temizlenip yanıma verildiğinde o sesiyle ameliyathaneyi inleten bebeğin birden susuşu ve birden sessizleşen o ameliyathaneyi, duran zamanı, herkesin şaşkın bakışlarını, yüzüme soluyan o küçücük meleğin sıcacık nefesini asla unutamayacağım.. Sonrası odaya çıkış, ilk emzirme.. Sadece o gün yatakta geçirdim, aralarda kalkıp bol bol dolaşarak tabii..Akşamında kızımın beni o yatakta görmek istemeyişini hissetmem ile serumumu alıp babasıyla onun yattığı yatağa yattım, serumu göstererek elimin üstü uf olmuş, onun ilacı bu, sabah hepsi iyileşmiş olacak ve ilacı çıkaracaklar diye kızıma anlattım ve birbirimize sarılarak uyuduk.. Ertesi sabahta çıkan serumumla birlikte attım geceliğimi üzerimden.. Giyindim güzel güzel, çektim çizmelerimi.. Kurtuldum o hastane görüntüsünden..Öyle ki vardiya değişimlerinde odaya gelip gözümün içine bakarak anneyi soran tüm hasta bakıcıları şaşırtmayı başarmıştım.. Hastaneye ziyarete gelen dostlarımızı da tabii.. Yine çok çabuk toparlanmıştım, sezeryan olmama karşılık yine saatlerce doğum sancısı çekmeme rağmen.. Damar yolumun bir türlü bulunamayıp her yerimin delik deşik, mosmor olmasına rağmen.. Kafamda yeni doğmuş bebeğimin düşüncesinden çok kızımızın olumsuz etkilenmemesi için düşünce yoğunluğu olmasına rağmen..  Başta da dediğim gibi her doğumdan biraz daha güçlenerek çıkıyor insanın bedeni.. Dünyaları karşınıza alacak güçte hissediyorsunuz kendinizi.. Oğlumuzun sünnetini de yaptırdık o gün.. Özetle herşeyin yolunda ve yanımızda olduğu, kriz anlarının bile keyifli bir anıya dönüştüğü bir doğum sürecini daha geride bıraktık.. Kocaman güzel bir hikaye daha ekledik arşivimize:)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...