22 Mayıs 2018 Salı

Oyun Hamuru Yerine Kil..

Gün içinde yaptığımız herşeyi yazabilsem keşke buraya.. o kadar dolu dolu geçiyor ki zaman.. hele de bugünlerde.. Bloğa girip doğru düzgün yazı yazamaz oldum.. fırsat buldukça gelen sorulara cevap yazabiliyorum o kadar..
Her neyse uzatmadan konuya giriyorum..
Belli bir yaştan sonra hamurların yerini kil aldı bizde.. iki haftada bir yaptığımız kil çalışmalarında çok iyi şeyler yapar oldular..
Sizlere de fikir olması açısından işte birkaç örnek..
Kalemlik..

Kürdanlık..


Rengarenk Boncuklar..

Küçük prensin ellerinden "Dünya"..

Tencere/Kapak:)

Kalıplarla yaptıklarımız:


Biz genelde beyaz kil kullanıyoruz.. fakat bi dönem bir paketin içinden terrakota çıkmıştı, onunla da çalışma yapmak durumunda kaldık.. bu renkle çalışmak gerçekten çok zor, çok fazla boyuyor.. o nedenle beyaz kil tavsiyedir..

Çalışmalar esnasında biz..

Bazen aynı anda iki çalışmaya kaydığımız oluyor.. Bakınız: Deniz kabuğu boyama:)

15 Mayıs 2018 Salı

Gelişimi Destekleyen İlk Materyaller..

Bu konu çok fazla soruluyor.. çocuğun ilk zamanları için ne alınmalı, neyle başlanmalı diye.. ben dönem dönem hep gözden geçirip kullanmadıklarını kaldırıyorum ya da ihtiyaç sahiplerine veriyorum.. Ama bazı demirbaşlar var ki, yıllar geçmesine rağmen hala ellerinden bırakamadıkları.. Asla kaldıramıyorum bunları..Sorulara cevap olarak bunları yazmak istedim tekrar..
Küp puzzle:

Her yaşa göre her seviyesi mevcut.. puzzle olmanın yanında kule gibi değişik şekiller yaparak yaratıcı oyunlar oluşturmak mümkün..
Ahşap Taşıtlar Serisi:

Parçaları birleştirerek oluşturdukları iş makineleri ve diğer taşıtları hala severek kullanıyorlar..
Değişik Türde Yapbozlar:
Yapbozlar birçok açıdan geliştirici özelliğe sahip.. Bizde de bunlar uzunca bir süredir elimizde..

Aşağıdaki bu iki kutu en son hediye geldi, onları da sevdiler.. parça sayısı epey fazla..

Aşağıdakiler ise diğer çok parçalı yapbozlar arasında en sevdikleri.. çok fazla hediye gelen yapbozları var, çok sevdikleri için yapboz yapmayı.. Yaptıkça da çıta yükseliyor.. 300 parçaya kadar çıktılar.


Bu sonuncu dünya yapbozu favorileri.. ingiltereden gelirken almıştım..
Bizim salondaki masada her daim büyük parçalı bir puzzle açık durur.. Gelip geçerken bir iki parça koyarlar.. Şekil 1A:)

Aşağıdaki ise hem 3 hem de 5 yaşına hitap eden parça sayısında olduğu için almıştım..

Diğerleri:
Parmak kuklaları, kurmalı oyuncaklar, fasülye ve çubuklar..

Ahşap vurmalı/geçirmeli/dizmeli oyuncaklar, çilingir tahtası, kova içine zıplatılan kurbağalar, kurmalı balık tutma, içiçe geçen kaplar (özellikle bu oyuncak sıralama oyunları için harika)..

Manyetik oyuncaklar..

Tangram kutusunu alırsanız şekillerin çıktığı kartonları atmayın sakın, onların içine yerleştirmeyle ilgili çok güzel montessori oyunları kurabilirsiniz..


Sayma ve yazma ile ilgili olanlar..

Miniyup:

İlk Kutu Oyunları:

11 Mayıs 2018 Cuma

Yazmak ya da yazmamak..

Uzun zaman oldu.. Ne zaman akşam çocuklar uyuyunca yazmak için girsem bloğa, gelen sorulara dönebilir oldum sadece.. yazacak çok şey birikti evet.. bahçe ekim-dikimleri, toprağın hazırlanması, tohumların fidelere dönüştürülmesi, çocukların dinamik programları, hergün yeni araştırmalar ve öğrenme süreçleri derken önceliklerimiz değişti bir süredir..
Yazmaya nereden başlamalı bilemiyorum.. Ya da yazmalı mı..
Artık insanların içine çıkmayı daha az tercih ediyorum..Çünkü biz öyle güzel bir dünya kurmuşuz ki yalansız, dolansız, şeffaf, bencillikten uzak, saygıyla ve sevgiyle.. çevremizdeki birkaç insan bize fazlasıyla yetiyor.. Sosyalleşsin yanılgısıyla daha kendini ifade edemeyen çocukların akran zorbalığının içine atılması benim felseme ters oldu hep.. Her geçen gün bu kararımın ne kadar doğru olduğunu gördüm, hem çevremdeki örneklerden, hem de araştırıp okuduklarımdan.. özgüvenleri yüksek, vicdanlı ve mutlu çocuklar yetiştirmekti amacım.. Evet bunu başardım diyebilirim artık.. hayatlarına kreş hiç girmedi desem yalan olmaz, benimle aynı kafada bir annenin kreşinde çok minik bir süre branş derslerine girdi sadece kızım, ondaki olumsuz değişimi görmeye başladığım anda çektim.. hayatımın en doğru kararlarından biridir.. sonrasında herşeylerini ben üstlendim.. sabahlara kadar araştırdım, ilgilerini çekecek, onları yönlendirecek, rehber olacak şeyler konusunda.. sanattan doğa aktivitelerine spordan ilgi alanlarına kadar herşeyi denemeleri ve keyif aldıklarında daha fazla ilerlemeleri konusunda çok fazla çalıştım.. Hal böyle olunca evimiz küçük bir anaokuluna dönüştü.. Ama bu defa tam anlamıyla bir "anne"okulu.. çok şey bilsinler, çok şey yapsınlar hırsında olmadım hiçbir zaman.. Herşeyi oyunla sundum önlerine.. onlar keyif aldıkça o yolda daha fazla ilerlemek istediler.. Daha fazla oyun, daha fazla farklı sunum için hep araştırma halindeyim hergece.. E böyle olunca halı dokuyan, kolyeler yapan, taş boyayan, killerden heykeller yapan, satranç oynayan, bulaşık yıkayan, saati söyleyen, hem ingilizce hem de türkçe okuyup yazabilen, paten kayan, iki tekerlekli bisiklet kullanan, yüzebilen, matematik 4 işlem yapabilen, dağıttığını toplayan, döktüğünü birşey söylemeden süpüren, toprak kazan, tohum diken, bitkilerini sulayan, onlarla konuşan, koşulsuzca paylaşan, elindeki son parçayı verecek vicdanda olan, müthiş hayvansever, empati kurabilen daha önemlisi bunların herbirini yapmaktan acayip keyif alan iki çocuk çıktı ortaya..
Son dönemlerde artık herkesin şikayet ettiği bir konu var, yıllardır trafiği konuşuyorduk, bu artık yerini insanların yozlaşmasına bıraktı.. büyükşehir insanı artık daha bir tutunma telaşında olduğu için her yol mübah.. metrekare başına milyon kişi düştüğü için bencillik, saygısızlık, ezme duygusu zirvede.. çocuklara bakıyorsunuz, büyüklerin minyatürü, hep kapma telaşı.. başkasının elindekini isteme..paylaşım yok, vicdan yok.. en önemlisi de gözlerinden okunuyor mutsuzlar.. Büyüklerin yarışının küçük somut hali olmuşlar.. şimdi bu kitlenin sunduğu sosyal ortam benim çocuklarımı nasıl sosyalleştirir?? Ya onlar gibi olan ya da içine kapanan iki tek tip kalıptan biri yapmaz mı?? Dahası özgüvenlerinin en çok sevgiye ihtiyaç duyduğu, sevgiyle şekillendiği şu dönemde, en mutlu ve güvende geçmesi gereken çocukluk dönemlerinin mutsuz ve güvensiz geçirmelerine neden olmaz mı??
O nedenle işte sadece onların keyif aldığı birkaç ortama girip kaçıyoruz arkamıza bakmadan, onların dışında ego savaşlarının havalarda uçuştuğu kalabalık görüşmeler, toplanmalar falan bunları asla tercih etmiyorum ben çocuklarımla.. Vaktimiz çok kıymetli çünkü bizim, boşa laklakla geçecek vaktimiz yok.. bi teklif geldiğinde "çocuklar ne kadar keyif alır bu işten" bizim değerlendirme kriterimizdir..
Bunlar dışında çocuklarımın keyif aldığı için rutin olarak girdiğimiz ortamlarda yaşananlardan birkaç örnek vereyim mesela..
cumartesileri jimnastiğe gideriz.. çok sever ikiside.. kurum da koçları da çok iyi, egosuz ve çocuğa sevgiyle yaklaşıp oyunla sevdirme mantığında..tam da benim felsefem de biryer.. bundan önceki koçla çok sıkıntılar yaşansa da, kızım orayı sevdiği için devam ettik.. olumsuzlukların onun jimnastiği sevmesine engel olmaması, bu konudaki özgüvenini kaybetmemesi için de ebeveyn olarak çok çaba harcadık ve onunla sürekli konuşarak bunu tolere edebildik.. ve bu yıl, olması gereken değişikliğe gittiler nihayet.. koç değişti..
ilk zamanlar oyun odası yoktu salonda, gelen küçük kardeşler ortalıkta bekliyordu.. veliler şikayet şikayet.. sonra kurum güzel bir oyun odası yaptı bekleyenlere.. anneler kendi aralarında rahatça muhabbet edebilsin diye çocuklar oraya salınıyor, muhabbete devam ediliyordu.. biz son saat dersine katıldığımız için oyun odasını her seferinde enkaz altında bulur olduk..top havuzundaki köpükler koridorlar dahil her yerde.. basacak tek bir yer yok.. dahası köpükler ısırılıp ısırılıp parçaları etrafa saçılmış.. oyuncaklar kırılmış, çadır ters dönmüş.. çocuğunu bir kez bile uyarmayan, insanlara ve çevresine zarar vermesini izleyen o annenin babanın basacak yeri olmayan o cocuğun düştüğünde ortayı velveleye veren tutumu neyi açıklayabilir sizce.. dahası kodlama dersinden çıkan neredeyse ergen çocukların ortalığı savaş alanına çevirirken o odada oynamaya çalışan küçüklere verdiği zararı izleyen ve birşey demeden yandakiyle muhabbetine devam eden annede mi yanlış yoksa çocuklarda mı??
o sürekli şikayet ettiğimiz zihniyet var ya, trafikte senin hayatına kasteden, sırada pişkinlikle önüne kaynayan falan işte onlar kendi neslini yetiştiriyor bunun farkında olun..,
pazar günleri resim ve tiyatro günümüz.. belediyemizin kültür merkezi bu konuda çok iyi.. bugüne kadar özel kurumlarda arayıp bulamadığım resim ve drama öğretmenlerini buldum burada.. çocuğu seven, çocuğa oyunla sevdiren.. bu ikisi gerçekten çok önemli.. Başlarda istediği için bale de bu listedeydi fakat sonrasında gitmekten keyif almadığını söyleyince şimdilik yapmamız gereken şey kararına saygı duymak oldu.. resim ve tiyatro onu çok mutlu ediyor..ne yapıyorsa severek yapmalı.. bale konusunda farklı bir ortam daha denetip baleden mi yoksa ortamdan mı hoşlanmadığını bi çözmemiz gerekiyor sonrasında..eğer sorun ortamsa baleden bu yüzden soğumamalı, sevdiği bir şeyi ortam için kaybetmemeli.. birlikte üzerine eğilmemiz gereken bir dönem var yani önümüzde.. Onun sevmediği istemediği hiçbirşey olmamalı hayatında.. zorla yaptırılan herşey birgün patladığıyla ve onlara işkence olduğuyla kalır..oyunla da sevmeyecekleri hiçbirşey yok bunu unutmadan tabi.. ev işleri bile..
bu ders günlerinde de kapıda bekleşen annelerin hırs muhabbetleri.. annesini sevdiği için çocuğunu çocuğuna arkadaş yapma çabaları falan.. o bi türlü anlam veremediğim ve her seferinde inatla uzak durduğum annelerarası whatsapp grupları..
Başka bir örnek.. çocukları at binmeye götürüyoruz çatalcadaki bir binicilik klubüne, son gidişimizde oğlumu taşıyan at ürktü ve attan düştü askıda kaldı bir süre, tekrar binene kadar yüreğimiz ağzımızda sakince bekledik ve tekrar bindirilince onu yüreklendirmek için yanına gitmeye çalışırken oradaki eğitmen durdurdu, "gitmeyin yoksa korkusunu pekiştirmiş olursunuz".. herkes çok biliyor konuşmaya gelince, ama oğlumu birtek ben tanıyorum.. "Ben oraya tüh tüh vah vah ne oldu sana demeye gitmiyorum, öyle yapacak olsam zaten düştüğü ve sizin bindirmeye çalıştığınız o uzun zaman dilimi içinde koşar giderdim.. ben oğlumu yüreklendirmeye gidiyorum, kimsede bana engel olamaz" dedim ve gittim.. bilmiyor ki yanında güvendiği kimse olmadığında bir çocuk korkusunu saklamayı öğreniyor sadece, yanındakilerden çekindiği için ata tekrar binmiş olabilir ama bu onun üstesinden geldiğini göstermez..ve o korku sonrasında sakladığı yerde hep duruyor siz farketseniz de farketmeseniz de..ama yanında güvendiği birileri varsa ve onlar tarafından destekleniyorsa o korkuyu saklamayı değil üstesinden gelmeyi öğreniyor..
kendi hatalarını örtbas etmek için bize otorite koyan bu adam sonrasında oğluma olan yaklaşımımızı, verdiğimiz gazı görünce "iyi ki gittiniz yanına"dedi.. ve devam etti: "yalnız çok cesur yetiştirmişsiniz, başka bir çocuk olsa bu kadar sakin olmazdı" dedi!!!!
Peki sonuç???
Çok büyük bir olay aslında bu, çok farklı yerlere gidebilirdi.. özür dilenmesi gereken bir yerde (ki özürle telafi edilemeyecek çok büyük sonuçlara neden olabilirdi) fırçalanarak gönderildik..
zihniyet bu..
Başka bir örnek..
Benim çocuklarımın paylaşım konusunda sınırı yoktur..
sosyallik konularında da..
hemen birini görsün seninle oynayalım mı arkadaş olalımmı diye sorar ve hemen olaya girer.. cevap aldığı çok azdır onu da söyliyim..
daha bugün yaşanan olay taze taze..
boya yapan bir kıza "bende seninle boya yapabilir miyim" diye sordu.. kız zaten asık surat, "hayır tabiiki, çünkü bu boya kalemlerinin hepsi benim" dedi.. kızım da şunu söyledi " benim kalemlerim yanımda olsaydı ben hepsini seninle paylaşırdım, paylaşmadığında hep yalnız olursun" dedi ve döndü..
bu bir hayat dersi ama kim anlayacak bunu.. birazdan da kız bütün kalemlerini topladı bize sert sert bakarak gitti.. kalemlerini alacağımızdan korkmuş olmalı..
şimdi bu dünyaya çocuğunu salarak, sosyalleşşin yanılgısı içinde akran zorbalığına dahası buna eklenen şehir yozlaşmışlığına bırakılan çocuktan onlar gibi olmasından başka ne beklenebilir..
şimdi bu zihniyetin avuntusu da şu soru: eninde sonunda girecek onların içine..
Girecek ama sen onda sevgiyle kendi doğrularını özgüvenini oturttuktan sonra.. işte burayı kaçırıyoruz.. tutturmuşuz bi sosyalleşme, akran zorbalığından haberimiz yok, en sevgiye ilgiye ihtiyaçları olduğu dönemde atıyoruz onları bu acımasız ortama.. onlar o ortamda ya sinmeyi öğreniyorlar yada hiperaktif olup dikkat çekmeyi.. ama asla sosyalleşmeyi öğrenmiyorlar, siz öyle sanıyorsunuz, gardlarını almayı öğreniyorlar, hem de kendi başlarına deneyip yanılarak.. ruhlarında kapanmaz izler açılarak.. özgüvenlerinin oluşması açısından en mutlu geçirmeleri gereken dönemi gereksiz bir baş etmeyle geçirmeye çalışıyorlar, hem de özgüvenlerini zedeleyerek..
Bu yazının başlığını özellikle yazmak ya da yazmamak yaptım.. çünkü şehirin doğurduğu ve herkesin basmakalıp uyguladığı bir ortam içinde büyür oldu çocuklar.. ben dışarıdan içlerine girip çıktıkça ne kadar mutsuz olduklarını, maddiyata bağlı ne kadar yapay mutlulukları olduğunu o kadar net görüyorum ki.. o dünyanın içinden bakan için herşey normalleşmiş.. ben birşeylerin düzelecğine dair umutlarımı kaybetmiş durumdayım.. çünkü mutlu çocuk göremez oldum, gözlerinin içi parlayarak birşey yapan çocuk yok.. tüm mutlulukları maddiyata bağlı, birşey alınırsa mutlular.. o da yandakinde başka birşey görene kadar sürüyor..o yüzden yazmakta gelmiyor bazen içimden.. yazıyorum yazıyorum ne değişiyor ki diyorum bazen..
biz istanbuldan kaçarak çocuklarımız için müthiş bir yaşam kurduk, evimiz, bahçemiz, haftalık programımız bile onların mutluluğuna göre düzenlendi..
evimizde her ağırladığımız arkadaşımız hayran olarak ve takdir ederek ayrıldı bugüne kadar bu yeni hayatımızdan, bravo size müthiş bir hayat yaratmışsınız diye..
"ama biz yapamayız çünkü iş, çünkü ev vs" ile başlayan cümlelerle ayrıldılar hep.. herkesin istisnasız bir "ama"sı bir mazereti vardı vicdanını rahatlatacak.. Bizim de vardı, belki de herkesten fazla hemde..yani bizim imkanlarımızı çok daha fazla zorlamamız gerekti.. ama başardık, değdi mi.. fazlasıyla.. adeta bir aydınlanma süreci oldu bu bizim için..
son olarak çocuk yetiştirmek zor iş, lütfen hakkını verin.. kolaycılığa kaçan anne baba olmayın..



3 Nisan 2018 Salı

Müzik Köşesi..

Çocuklarımı yetiştirirken sanat, müzik ve spor hep İlk üçte oldu.. Çok fazla nedenim vardı bunun için..
En başta hayal dünyalarını en iyi şekilde ifade etme şekli bunlardı çünkü.. Diğer taraftan o küçücük beyinleri bunlarla destekleyerek algılarının daha da açılmasına, kendilerini keşfetmelerine, neleri yapabileceklerini görmelerine yardımcı olabilmek mümkün..
Sanat ve spor konusunu başka bir yazıma bırakarak müzik konusuna geçmek istiyorum..
Eminim müziğin çocuk gelişimi üzerindeki etkileri konusunda çokça şey okumuş, çokça şey duymuşsunuzdur..
Belli yaş gruplarındaki çocuklar üzerinde yapılan araştırma sonuçları falan çokça örnek bulmak mümkün internet üzerinde de..
Bebekliklerinden bu yana müzik konusunda hep doyurmaya çalıştım onları bu yüzden.. Bazen dinleyerek, bazen söyleyerek, bazen ritim tutarak, bazen çalarak, bazen dans ederek.. Müzik hep günlük rutinlerinin bir parçası oldu..
Gündüz evde fonda ya dünya müzikleri ya da mozart çalar mesela.. haftada bir gün müzik saati yapar, dilediğimiz enstrümanı seçerek ritim tutar, yeni şarkılar öğrenir, bağıra bağıra söyleriz.. Bazen onların kendi bestelerini dinleriz bu müzik saatinde.. kocaman bir orkestra(yani biz) onun için çalarken doğaçlama bir şarkı üretiyor olmanın keyfini görürüm o parıldayan gözlerde.. Bu çokça teşvik ettiğim ve önemsediğim birşeydir.. Hayal dünyalarının en güzel dışa vurumu.. ikinci bir defa söylenmesi mümkün olmayan o şarkı sözlerinde neler yok ki.. İnanamazsınız..
Bir diğer keyif aldıkları şey de ritim oyunu.. Ellerinde hangi enstrüman varsa onunla, benim verdiğim ritimi tekrar etme çabaları görülmeye değer.. Artık çok uzun ve zorlu ritimleri bile sekmeden yapabiliyorlar.. Gözlerindeki parıldamayı görmeniz lazım..
Haftada bir gün de orff ve dans saati yapıyoruz.. Burada da müziğin ritmi o küçük bedenlerde canlanıyor bu defa..
Müzik hayatımızın hep içinde demem ondan..
Müzik aletleri de hep hayatımızdaydı bizim, her dönem yeni bir tanesi eklendi.. Genelde çocuklar için yapılan oyuncak olanları değil orjinallerini almaya özen gösterdim, gerçek bir müzik aletini yakından görüp dokunabilsinler diye.. Çünkü bunun çok özel olduğunu düşünüyorum..
Zamanla küçük bir müzik köşemiz oldu evde.. Bir de müzik dolabımız.. Müzik aletlerimiz oyun odasındaki en değerlilerimiz diyebilirim tabii kitaplarımızla birlikte..

Dolabın içi de yine perküsyon ağırlıklı.. Bagetler, marakaslar, ziller, kastanyetler, ksilafon, mızıka, flüt vs.. Bunlara ek olarak bir de babamızın gitarı tabii..
Yakın zamanda eklenecekler de var: Metalafon, bongo, bar chimes, kokiriko, kahun..
Bir de piyano küçük prenses için.. O da ayrı bir hikaye konusu gerçi..
Uzunca bir süredir piyano araştırması içindeyim..
Daha önce aldığım iki piyano kitabını kızım çok sevmiş ve içindeki parçaları gözleri parlaya parlaya çalar hale gelmişti..

Ondaki bu heyecan bizi piyano konusunda araştırmalara itmiş, lakin aradığımız özellikte bir piyano bulamamıştık.. Aradığımız şey taburesini çekip oturabileceği yani kendini başında özel yani bir müzisyen gibi hissedeceği, plastikten bir oyuncak değil orjinale yakın bir piyanoydu.. Çok ciddi profesyonellikte birşey alma taraftarı da değildik, çünkü eğer ileride bu yolda devam etmek isterse zaten profesyonel iyi birşey alınırdı düşüncesindeydik..
Lino piyanolar ilk etapta dikkatimizi çekti, görmeden almayalım diyerek İstoç'ta ürünü inceleme fırsatı yakaladık.. Fakat bu piyanonun çıkardığı ses bir piyano, org ya da klavyeden çok farklı, çok yapay bir sesti.. Sonrasında imaginariumda gördüğümüz piyano kasası ilgimizi çekti, piyanodan ziyade elektronik bir klavyeydi aslında bu ve ekranında ders modu da vardı, zorluk derecesi biraz yüksekti gerçi bizim yaş grubu için.. Bir de kızımın boyu piyanoya sığmayınca onu da elemek durumunda kaldık..
Araştırmalar hala devam ediyor, piyano kasasında birşey bulamayacağız gibi gözüküyor şimdilik..imaginarium esnek piyano hem ses, hem de kalite olarak bizi etkiledi.. Bir de kuzenlerinin klavyesini alacağız bakalım deneme amaçlı.. Yaklaşımlarına göre araştırmalarımızı şekillendireceğiz..
Yani diyeceğim o ki, çocuklarınızı besleyin müzikle.. Mutlaka ekleyin günlük rutininize..

Rengarenk Takvimler..



Zaman kavramını temelden öğrenmelerini sağlayabilmek için mevsim, ay ve günleri tek bir materyalde topladığım mevsim posterleri hazırladığımı daha önceki yazımda paylaşmıştım..
Bu sayede birbirinden bağımsız olarak çocuklara ezberletilen günler, aylar, mevsimlerin aslında birbirinin içinde ilerlediğini rahatça kavrayıp, kafaları karışmadan neyin ne olduğunu öğrendiler..
Buna ek olarak D&R da gözüme takılan hayalperest takvim sabahları günümüzü işaretlediğimiz ve özel günse üzerine konuştuğumuz zaman kavramı sürecini daha da keyifli hale getirdi..
Üzerinde farklı bir yaklaşımda belirlenmiş olan önemli gün ve haftaların ( mesela dünya mutluluk günü, dünya fasülye günü gibi) yanı sıra her bir sayfasındaki eğlenceli aktiviteleri çocukların her sabah kahvaltıdan sonra koşarak gittikleri takvim köşesine renk katıyor..
Herşey "OYUN" ile mümkün, bunu unutmayın..

30 Mart 2018 Cuma

Çocuğa İngilizce Öğretmek, Peki Ama Nasıl?? 2

Daha önce yazdığım yazıya eklemeler yapmak istedim..
•Brainbox Serisi:

Bu seri hem görsel hafızayı güçlendirmek hem de ingilizce için çok keyifli bir seçenek.. Kutu içerisindeki kartlardan herhangi birini seçiyorsunuz, kum saati kadar yani 10 sn karta bakıp zarı atıyorsunuz.. zarın üzerinde gelen sayının sorusunu kartın arkasından soruyorsunuz.. Baktığınız resimden aklınızda ne kalmış.. ilk seviye My First Pictures, Mr. Men Little Miss, Abc and Math.. My First Abc ve My First Math benzeri materyallerimiz olduğu için ben bunları almadım ama tercih edilebilir.. özellikle my first picture çok sevildi bizde.. Çok fazla seçeneği var bu serinin, önemli olan çocuğunuzun zevkine ve seviyesine göre seçim yapabilmek.. Ha bu arada bu serinin türkçe versiyonları da mevcut.. İngilizce olarak sonraki seviyeler My firts science, Once upon a time, Sport vs.. Sport serisi özellikle her hafta inceleme yaptığımız bir spor dalı için bize rehberlik ediyor.. Çocuklar kendileri seçiyor o hafta hangi spor dalını inceleyeceğimizi,sonra da o spor dalına ait videoları açıp izliyoruz internet üzerinden..
Brain Quest Serisi: Bu serinin hem kartları hem de kitapları çok güzel.. Türkçeye "Eğlen Öğlen" olarak çevrilmiş versiyonlarıyla da karşılaşmışsınızdır mutlaka.. Türkçeleri arabada durur, yolculuk oyun kartlarımızdır kendileri..

Bu serinin bir de workbook kitapları var, preschool, kindergarden, grade1/2/3 vs için hazırlanmış.. İçerik çok keyifli, tam benim mantığımda..
Worksheet:

Daha önceki yazımda da belirttiğim gibi British Council/Learn English Kids web sitesi üzerinden çok sayıda keyifli worksheet indirmek mümkün.. Bunun yanında bir de çokça yararlandığım Rus bir web sitesi var ki derya deniz.. vk.com üzerinde özellikle seeds for kids kullanıcısının paylaşımları çok iyi.. ingilizce boyama ve aktivite sayfalarını indirip çıktı alıp kullanabiliyorsunuz..
Hikaye/Role Play:


dramanotebook.com websitesindeki hikayeler bugünlerde favorimiz.. tiyatro metinleri şeklinde yazılmış ingilizce hikayeler çok ilgilerini çekiyor.. bu arada dersimizingilizce.com da da çok sayıda başlangıç düzeyi kısa hikayeler bulabilirsiniz..
Şimdilik aklıma gelenler bunlar.. Geldikçe daha paylaşırım..
Yine söylüyorum herşeyin başı oyun.. Oyunla çocuğa herşeyi kazandırmak mümkün..
Videolar:
Bilenler bilir bizde televizyon açılmaz çocuklar uyumadan.. Gün boyu evde müzik çalar, ya dünya müzikleri ya da Mozart.. Hergün belli bir süre video izleme keyifleri vardır, onlar da internet üzerinden itina ile seçilmiş eğitici videolardır.. İşte bu video saatleri keyifle birşey öğrenmeleri için de çok iyi bir fırsat.. Teknolojinin doğru ve dozunda kullanıldığında gerçekten bir nimet olduğunu düşünüyorum ve çokta faydasını görüyorum.. Onun benden değil, bizim ondan almamızı sağlıyorum sadece.. Zor zamanlarda çocuk oyalayıcısı kolaycı bir kaçış değil, doğru zamanlamayla kullanılabilecek keyifli bir öğretici olarak görüyorum..
Ben ingilizce eğitiminde de çok fazla faydalandım internet üzerindeki videolardan.. Önceki yazımda da detaylıca paylaşmıştım.. Buna ek olarak youtube üzerinde "phonic/learn to read" olarak arama yaptığınızda çıkan videolardan içeriğini beğendiklerinizi indirip hergün belli bir süre izletirseniz resim ve kelimeyi eşleştirip okumalarını kolaylaştırıyor.. Bunu evde kartlarla da yapabilirsiniz.. Bu uygulamanın bir de adı var tabii, Glenn Doman.. Yani o havalı söylemlerde duyduğumuz ve peşinden koştuğumuz her metot aslında çocuklarımızın gözlerinin içinde.. onları iyi bir şekilde gözlemlersek, neyi en iyi nasıl öğrenir benim çocuğum diye sorgularsak zaten aklın yolu bir, bütün kapılar aynı yere çıkıyor.. Zaten o janjanlı isimlerle bulunan metotlar da bu çocukları gözlemleyerek yazılmadı mı?
Konuyu şuraya bağlamak istiyorum, son zamanlarda annelerin bu metotları özellikle birbirine üstünlük sağlamak amacıyla kullanmaya çalıştığını görüyorum ve çok üzülüyorum.. Kimsenin bilmediği bir metottan haberdar olmanın daha iyi anne yaptığına dair bir kendini kandırma durumu var.. Neyse şimdilik burada bırakayım, bu ayrı bir yazının konusu çünkü..

26 Mart 2018 Pazartesi

Oyun Kavanozu..

Her akşam tüm aile bireylerinin katılımıyla bir aktivite ve bir de oyunumuz olur..
Oyun için yukarıda gördüğünüz fanusu kullanıyoruz.. içinde kağıtlara yazılmış çeşit çeşit oyun var.. Her akşam ayrı bir çekiliş heyecanı yaşanıyor evde..seçilen oyun tekrar kavonozun içine atılmıyor..
Bu çekiliş uygulamasını her alana yaymak mümkün.. Ev içi sorumluluklar, çeşitli şeyler öğretme vs için..
Tavsiyedir..

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...