Şaka maka 35'ime girdim geçtiğimiz günlerde, sürpriz bir partiyle.. insan hep hissettiği yaştaymış ya, içimdeki çocuğun yaşıma dair bir fikri yok hala:)
Neler sığmadı ki bu 34 yıla.. Mutluluklar, mutsuzluklar, hayal kırıklıkları, hayatıma girdiği için şükrettiklerim, bazen yüreğim acıyarak bazen de arkama bile bakmadan hayatımdan çıkardıklarım.. kısacası herşeyin doğalını aradığım, doğalını yaşamaya çalıştığım, doğal gelmeyen herşeye de mesafemi koruduğum koca bir 34 yıl..
Çok erken yaşta idrak ettiğim çok değerli tecrübelerim oldu, bunları hayat felsefem yaptım, başucumdan hiç ayırmadım.. Bunları çok erken yaşta farkettiğim için de hep şanslı saydım kendimi, hep şükrettim.. Her geçen yılda da doğruluğunu perçinledim.. Sıralayacak olursam;
• İş amaç değil araçtır.. Araçtan amaca dönmeye başlamışsa dur demek lazım..
• Ailen herşey gittikten sonra geriye kalan tek şeyin olacaktır.. Birşeyler için ailenden çalıyorsan durup düşünmek lazım.. Bu işin olabilir, arkadaşların olabilir.. Hiçbirşeyin ailenle geçecek vakitten çalmasına izin verme.. Kim ne derse desin..
• Hayatında ne kadar az insan o kadar çok mutluluk..
• Teknoloji teslim olmak için değil, gerektiğinde nimetlerinden faydalanmak için var..
• Çocukluk bir insan hayatındaki en önemli dönem, gideceği okula kafa yorulduğundan çok daha fazlasının onların çocukluklarını en iyi, en mutlu şekilde geçirmeleri için yapılması gerekiyor.. onları bizim hayatımıza değil, bizi onların hayatına adapte etmek gerekiyor..
• Hayallerinin peşinden koş ve aralarda hayatın sana gönderdiği işaretleri görmezden gelme, dikkate al..
Kim ne derse desin, ne kadar eleştirirse eleştirsin, alman gereken risk büyükte olsa ne istediğini bil ve git.. Kimseler senin gibi yapmıyor olabilir, bu senin değil onların eksikliği.. Kararını açıkladığında seni eleştirenler sen gidince etrafına gururlana gururlana seni anlatacaklar emin ol, başaramazsan bile önemli değil, "en azından denedim" diyebilmenin vicdani hafifliğini yaşayacaksın bir ömür boyu, yapamadım demenin ağırlığındansa..
Bu bir insan da olabilir, o duyguyu ilk kez hissettirdiyse sana, yüreğin değdiğine inanıyorsa git peşinden, kapıyı kapatsa bacadan gir.. Sürekli mazeretler koyuyorsan önüne gerçekten istemiyorsun demektir.. İstediğinde alırsın çünkü, bunu defalarca yaşadım ben..
Bir defa aşık olduğum adam hayatıma böyle girdi.. Onu tanımak için ona hiç şans vermediğim halde o bütün yolları denedi.. iyi ki de denemiş.. Ve sonunda onu tanıma fırsatım olduğunda gerçekten ilk kez aşık olmuştum bir adama.. İyi ki hayallerinin peşinden gitmiş diye şükrederim hala..
Ya çocuklarım.. Hayatıma giren iki meleğe kadar son sürat hızda devam eden hayatım birden durmuştu sanki ilk doğumumda.. Etrafımdaki sesler, gürültüler, koşturmacalar birden kaybolarak bir uğultuya dönüştü sanki, bir anda sessiz, slow motion bir boyuta geçtim.. İçimde yıllardır dışarı çıkmayı bekleyen bir annenin varlığına şahit oldum önce.. Bir de çocuk varmış meğer içerde, çocuklarımla birlikte büyümek için can atan.. Aslında yıllardır beklediğim istediğim şeymiş bu.. Egolardan maskelerden uzak bir canlının varlığına şahit olabilmek.. Tam da aradığım.. Sonrası tazelenme mi dersiniz meditasyon mu yeniden doğma mı.. Ne derseniz deyin.. Kendimi daha da bulduğum bir milat.. Gitgide insanlardan daha da uzaklaşarak bu iki melekle yarattığım saf bir dünya.. Yalan yok, maske yok, hayalkırıklığı yok, ego yok.. Sadece biz varız.. Toplumun dayatmalarından, dış dünyanın kirliliklerinden uzak büyüyen sadece güzelliklerle şekillenen, güçlenen, bir çocuktan ziyade birer birey olan iki küçük beden, iki kocaman yürek, iki mutlu kardeş.. Bir insanın böyle güzel şekillendiğini gördükçe daha bir bu kadar doğurmak isteği..
Şunu anladım ki hayatına giren insan sayısı arttıkça mutsuzlukta artıyor.. Az insan çok mutluluk demem ondan..
Düşününce baştan beri hep farklıydım aslında.. Birşeyi göstermelik yapma telaşında olmadım hiç.. Hep özümseyerek en iyisini yapma telaşında oldum.. Bu iş hayatında da böyleydi, okulda da, mutfakta da, din anlayışımda da, mesleğimde de, anneliğimde de..
Tam olarak yaptığımı hissetmediğimde o işi yaptım saymadım hiç..
İçime sinmediğimde, olduğu kadarıyla ortaya koymak varken sıfırdan başlayıp daha iyisini yapmaya çalıştım.. Yaptım da her seferinde.. Zaman en büyük rakibim olsa da üstesinden geldim onun da..
Toplumun peşinden koştuğu şeyleri hep reddettim.. Cep telefonuna hala alıştığım söylenemez, insanın özgürlüğünü kısıtladığını düşünürüm çünkü.. Hep duymak zorunda olduğun birşey.. Onsuz adım atmana izin verilmeyen bir dayatma.. Hep cevap vermek zorunda olduğun, isteyip istemediğin sorulmaksızın..
Sosyal medyada hiç hesabım olmadı.. Arkadaşlığın ve dostluğun bundan öte birşey olduğuna inanırım.. Görüşmek istediğimle zaten görüşürüm.. Emek ederek ulaşılan şeyler daha değerlidir hep bana göre.. Gerisi insanların hayatlarını birbirine gösterme çabası gibi geliyor bana.. Yani ana felsefem olan "doğal"lıktan uzak..
Bundan sonra nasıl bir yarı beni bekliyor bilinmez ama hayatın çok önemli tüyolarını erken yaşta idrak etmiş olmanın servetiyle geçeceği kesin yine..
Hedefler arasında çocuklarla dünya turu, 3. çocuk, yurtdışında yaşam gibi idealler olsa da bakalım hayat daha ne gibi sürprizler sunacak bize..
Bugüne kadar olduğu gibi hayallerimin peşinde koşmaya, denemeye devam..
Çocuklarıma hep söylediğim gibi:
"Denemezsen yapamazsın.."
Mutlu yaşlar diliyorum.Benimde bir bloğum var.Sizide severek takip ediyorum.İnstagramda var mısınız acaba? Paylaşım yapıyor musunuz?
YanıtlaSilÇok teşekkür ediyorum..
SilYazımda da belirttiğim gibi sosyal medyayı kullanmıyorum, inatla..
Evet okudum ama belki daha önceden bahsediyorsunuz diye düşünerek sordum tekrar☺ Açıkçası üzüldüm.Oradan da takip etmek isterdim.
Sil