Uzunca bir yazı olacak, baştan söyliyim:)
Çocukluk, hayatımızın geniş zamanları olan tek dönemi.. Bol bol kayıtlar yaptığımız, özgüvenimizi oturttuğumuz, kişiliğimizi oluşturduğumuz çok önemli bir dönem.. Anılarımızın çok büyük bir bölümü bu döneme ait.. Olumlu ya da olumsuz yaşadığımız tecrübelerin çarpı 2 katsayısıyla karakterimize etki ettiği dönem yine bu dönem.. Böyle önemli adımlar atılırken çocukların en güvendiği kişilerin yanında olması ve onların ilgisiyle şekillenmeleri sağlam temelleri atmalarında en büyük etken oluyor.. Yoksa karakteri daha oturmamış bir çocuğun, çocukların o acımasız dünyasına salınması sosyalleşmesinden çok kalıpların içine sokularak farklılaşmalarına izin verilmemesine neden oluyor.. Disiplini öğrenme adı altında çocuk sessiz kalarak ortamın kalıbı neyse ona girmeye çalışıyor..
çocukların bu dönemde susturulmaları değil konuşturulmaları lazım.. Kalıplara sokulmak yerine farklı yönlerini gözlemleyip ön plana çıkarmak lazım.. Bakınız finlandiya eğitim sistemi:)
Kreş konusunda hep farklı düşünürüm başından beri.. Tam zamanlı kreşe zaten hep karşıydım.. Çocuğun bu kadar erken yaşta daha evinden kopması çok doğru gelmiyor bana.. Doya doya çocukluklarını yaşamaları lazım.. Bunun içindir ki ikinci çocuğumdan sonra, herhalde kimsenin feda edemeyeceği lüksteki işimden ayrılarak kariyerime ara verdim, gözümü bile kırpmadan.. iyi ki yapmışım..
Çevreme de beni mazur görün diyerek hayatımın en önemli mesaisinde olduğumu söylüyorum.. Hiçbir şey için onların bu güzel günlerinden çalamam..
Onların ikinci bir çocuklukları olmayacak, işe tekrar geri dönebilirim ama bir daha onların çocukluklarına dönme şansım peki ?? Sıfır.. Bu birkaç yıl dışında onlarla geçireceğim bu genişlikte bir zaman dilimi de olmayacak hiç bundan sonraki hayatımızda..
İlgiye sevgiye en aç oldukları bu dönemi kaçıramazdım.. Hem de anlam veremediğim bu kapitalist düzenin mantığıyla.. Çalış, parayı evine ve çocuğuna bakana ver.. Sen çocuğunu, çocuğun seni görmesin.. Sen ve çocuğunun arasına giren herkes kazansın.. Sen ve çocukların hep yarım.. Tüketim toplumunun kalıplarına göre, kazandığın parayı harcayıp tükettikçe mutlu olacağına inandırıl..
Kızımı bu kapsamda büyük şehrin dayatmalarından uzak büyüttüm.. Çocuklu aileler nereye koşuyorsa tam ters yöne götürdüm hep onu.. Şehir aktiviteleri yerine kimselerin olmadığı doğanın içinde aktiviteler yaptık hep.. Herkesin sırtsırta piknik yaptığı yerler yerine kimselerin bilmediği küçük bir köy bulduk hep gidip koşturup eğlenecek, uçurtma uçuracak.. Kalabalığın yozlaşmışlığın ticariliğin yemeksizliğin bol olduğu tatil köyleri yerine kamp alanlarında çadır kurarak yaptı tüm tatillerini.. Ateşte yaktı, üşüdü de, acıkıp yemeğin pişmesini de bekledi sabırla.. Cesareti, korkmamayı, hazıra konmamayı, elde etmek için çaba ve sabırın olması gerektiğini, denemezse asla yapamayacağını, bazen de bir denemenin yeterli olmayacağını buralarda öğrendi hep.. Bunca zorluğun üzerine bir de her kamp alanında "mutlu çocuk" etiketi yapıştırıldı hep üzerine.. Çünkü mutluydu, sen yapamazsın denilip kenarda oturtulan, herşeyin önüne geldiği bir çocuk değil, başaracağına inanılıp çabalamasına izin verilen bir çocuk oldu hep.. Öyleki bazen boyunu aşan yardımları oluyordu bize.. Üzerine bir de başarıyor olmanın getirdiği gözlerindeki o ışıltı ve mutlulukta cabası.. Yoldan alıp ormanın içine koyduğu kaplumbağa ile hayvanların gözünden bakmaya öğrendi dünyaya..
Aslında öyle önemli değerlere sahipler ki kalıpların içine sokarak bunları unutturuyoruz onlara, sonrada bu kalıpları, ötekiler gibi olmasını normalleştiriyoruz..
Onların yüreklendirilmeye, bitip tükenmek bilmeyen enerjilerini doğru yönlendirmeye ihtiyaçları var, dur sus yapma ile durdurulmaya değil..
Sosyalleşsin diye çabam olmadı hiç.. Sosyal olması onunla ilgili en son kaygı duyacağım şeydi.. Buna rağmen girdiği her ortamın en rahatı oldu, düşüncelerini korkusuzca dile getireni, her kamp alanında sayısız arkadaş edineni.. Öyle ki çoğu yerde nereye kreşe gönderiyorsunuz sorusunu hep aldım.. Göndermiyorum dediğimde şaşkın bakan o gözlerle çok karşılaştım.. Biliyordum ki özgüveni oturtulan, farklı yönleri ön plana çıkarılan, yaratıcılığının önü diğerleri gibi olsun diye kesilmeyen, ailesinin maddi değil manevi olarak arkasında durduğu çocuk zaten sosyal de bir çocuk olacaktı.. Peki diğerleriyle aynı kalıplara sokulmaya çalışılarak farklılıkları törpülenen, uyum sağlasın diye sindirilen hep uyarılma korkusu taşıyan çocuğun sosyallik anlayışı ne olacak.. Sadece o ortamda durmayı kanıksayacak, ama düşündüklerini o kadar da kolay dile getiremeyecekti kabul görmeyecek korkusuyla.. Artı orada kendini dizginlemeye çalıştıkça akşam anne baba yanındaki ilgi çekme çabaları da artacak.. Buna da çok şahit oldum..
Gelelim bizim kreş üzerine yaşadıklarımıza..
Sitede kendi yaşıtı hiç olmadığı için hergün bahçeye çıkarmak yerine yaşıtlarının yanına götüreyim onu bahçe saatlerinde fikriyle çıktı kreş.. Hemen evin karşısındaydı çünkü.. Sadece branş derslerine haftanın 3 günü ikişer saat gitmeye başladık.. Kreşin kadrosu da ticaretten ziyade bu işe gönül vermiş insanlardan oluşuyordu.. Ona rağmen velilerin birbiriyle yarışan gösterişteki doğum günü partileriyle ya da hergün değişik bir şaşalı oyuncak ya da kıyafetle gelen çocuklarla özendirilmeye teşvik edilen ve maddiyatçılığın, bencilliğin pekiştirildiği bir düzen var maalesef genelde.. Dur sus yapma larla kalıplara sokulan, susmanın öğretildiği bir sistem..
Kızımın da değer yargılarının değişmeye başladığını, eski özgüvenini yitirdiğini, artık girdiği ortamlarda eskisi kadar rahat olmadığını gözlemlemeye başladıkça kreşin verdiği deformasyonu anlamıştım.. Son olarak parkta gördüğü çocuklarla tanısın tanımasın sorgusuz sualsiz oyun kuran çocuk "niye yanlarına gitmiyorsun dediğimde "ya beni istemezlerse" cevabını verdiğinde nokta koymanın zamanı geldi diye düşündüm kreş olayına.. Karar aşaması aslında çok kısa da bir zaman dilimi değildi, çok uzun süre gözlemledim, defalarca kreşe gittim gizli gizli izledim, evde dışarıda da bol bol .. Kreşte bir kez bile uyarı almamış, kurallara en riayet eden çocuktu.. Ama mutlu değildi.. Burada şunu diyebilirsiniz, okulda da aynı şeyleri yaşayacak, o zaman ne yapacaksınız?? 6 yaşına kadar ki dönem milat niteliğinde.. 6 yaşına kadar özgüvenli, kendini ve duygularını iyi ifade edebilen, her anlamda doyurulmuş bir çocuk yetiştirmeyi başardıysanız sonrasında o çocuğu hiçbir ortamın yıkacağını düşünmüyorum.. Ama daha özgüvenini oturtamadığı ve kendini iyi ifade edemediği bir dönemde o ortamın içine girerlerse o ortamla birlikte şekillenecek herşeyleri.. Bunu çevremde de çok gözlemledim..Bir de kreşte gözlemlediğim bir başka şey de çocukların gerçekten özlerinde mutlu olmadığı yönünde, yüzlerinde gizlenen orada olma mecburiyeti gerçekten hissediliyor derinde.. Ki benim götürdüğüm kreş çokta ilgili bir yerdi.. Aslında hepsinde kızımdaki durum vardı.. Ben kızımı çok iyi tanıdığım ve çok iyi gözlemdiğim için farkındaydım durumun.. Ama diğer anne babalara göre farklı bir durum yoktu.. Çünkü büyük şehrin çarkı bu, herkes bunun içinde adapte olarak çocuklarını da adapte ederek dönmeye çalışıyor.. Normal olduğuna inanılan şey buydu, çocuklar kreşe gidiyor sosyalleşiyor birlikte yaşamaya alışıyorlar.. Peki mutlulular mı?? Sabahları uyandırılmak yerine kendi istedikleri zaman kalkmak hakları değil mi?? Kaldı ki sürekli erken kalkmak zorunda olacakları bir hayatları olacak zaten önlerinde.. Anneyle, o en güvendiği insanla sıcacık bir kahvaltıyla güne başlamak.. Gün boyu canlarının istediğini yapacakları geniş çocukluk zamanları peki.. çocukluk haricinde bir daha hiç böyle geniş zamanlarının olmayacağını düşünürsek.. Bize en çok ihtiyaç duydukları bu dönemde yanlarında olamamak..
Mutlaka bir yolu var bunun.. Sadece büyük şehrin çalışan anne üzerindeki dayatmasından çıkıp düşünmeyi deneyin.. Çocuğa bakıcı bakması ya da kreşe gitmesi dışında başka bir alternatif düşünülmüyor olması ve normal olanın artık bu olması çok acı geliyor bana..
Bir çocuğun iyi yetiştirilmesi için öyle çok müthiş imkanlara gerek yok.. O kurstan buna koşup, herşeyle donatılıp iletişim bile kuramayan çocuklar gördüğüm gibi sadece taş üstüne taş koyarak etrafında birsürü insan toplayan çocukta gördüm.. Önemli olan sunulan imkanların fazlalığı değil mutlu ve özgüvenli çocuk olmaları.. Onlara imkan sunmak için para kazanmak odağında değil mutlu olmaları için vakit yaratmak odağında olmak gerekiyor..
Kreşten sonraki dönemimiz tam bir özüne dönme dönemiydi.. Yine eski rahatlığımızı, özgüvenimizi, maddiyatçılığın o şıpsevdi mutluluğundan uzaklaşarak doğalımızın keyfini yakalamıştık.. Yine aynı soruları duymaya başlamıştım: Hangi kreşe gönderiyorsunuz??"
Göndermiyorum diyorum göğsümü gere gere..
Ama her konuda da oyun odaklı iyi bir eğitim veriyorum evde.. Sihirli kelime "oyun odaklı".. ingilizceden müziğe spordan dansa el becerilerinden sorumluluk almaya tiyatrodan belgesele kadar keyifli ama dolu dolu bir programımız var.. Akşamları babamızı da dahil edip devam ediyoruz yatana kadar.. Programımızı da bir ara paylaşacağım..
Evde bir kardeşin olması da çok önemli, mümkünse yaş farkı çok açılmamış..
biz kardeşin lansmanını hep "küçük arkadaş" diye yaptık, evde abla , kardeş kelimesi hiç kullanılmadı.. Doğduğu günden itibaren de her aktivitemizde boyuna göre bir rol verdik ufaklığa, hem arkadaş olarak kabul görmesi hem de çabucak ekibe dahil olması için.. Aralarında tam iki yaş var, ufaklık şu anda 2 yaşında olmasına rağmen kızımın en iyi arkadaşı, acayip oyun kuruyorlar, bir üçüncü kişi arayışında olmuyorlar hiç.. Bazen dışarı çıkmasak evde oynasak olur mu sorusu bile geliyor..
ufaklığın şansı da çocuk olan bir eve gelmesi oldu, herşeye dahil etmemle gelişimi yaşının çok üzerinde şu anda..
Okul zamanı için ne düşündüğüme gelecek olursam, ebeveynlerin ve çocuklarının maddi yarış içine girdiği o prestijli özel okullardan ziyade bir köy ilkokulu tüm isteğim ya da bir birey olarak kabul göreceği bir eğitim sistemi içinde yurtdışında olabilirse.. Aslında gönlümden geçen ise filmlere konu olmuş bir durum, okulsuz eğitim..
Diğer bir uyarım da:
6 yaşına kadar disiplinle eğitimi savunan her yerden uzak durun.. 6 yaşına kadar disiplin eğitimi olmaz, çocuğun daha dikkati, odaklanması dağınıktır.. Girdiği yeni bir ortamda önce keşfetmek isteyecektir, bu onun en doğal hakkı, dur sus yapmayla disiplin edemezsiniz.. Kaldı ki çocuk disiplin eğitimini yani neyi nerede yapması ve yapmaması gerektiği mantığını sadece ailede öğrenebilir.. Dışarıda disiplin adıyla öğrenilen şey korkudan başka birşey değildir.. 6 yaşına kadar tüm eğitimler oyunla olmalı.. Bu onların bir kaçışı aslında.. Çocuğu oyunla kazanmak zor geldiğinden, disiplin adı altında korkutarak kontrol etmek kolaylarına geliyor.. Bu yöntemi de "disiplin" adıyla pazarlıyorlar..
Bir de bilinçsizce yapılan "çocuğunuzun gelişimi çok iyi onu bir üst sınıfa alalım" yaklaşımı ebeveynleri cezbetse de sakın böyle bir yaklaşıma prim vermeyin.. Bırakın sınıfının yıldızı olsun, onun özgüveninde olsun.. Bir üst sınıfın içinde kaybolanı değil..
Çocuğunuzu gönderdiğiniz her yeri sorgulayın, gözlemleyin, çocuğunuzu nasıl işin içine çekmeye çalışıyorlar bu çok önemli, disiplinle otorite kurarak mı oyunla sevdirerek mi.. sevdirildiyse bir ömür ona yönelmek isteyecektir, disiplin adı altındaysa bir süre devam eder, sonra bir ömür o şeyin adını bile duymak istemez.. o nedenle götürdüğünüz yerin yaklaşımı önemli diyorum, ömrüne etki edecek çünkü.. Belki çok iyi bir jimnastikçi olabilecekken o bir daha gitmeyi istemeyecek.. onları nasıl uyarıyorlar.. Dur sus yapmalar ne sıklıkta.. Bunlarla ilgili çocuğunuzu emanet ettiğiniz yeri uyarmaktan lütfen sakınmayın.. Bugüne kadar ki gözlemlerim en prestijli yerlerin bile bazen işlerinin çocuklar olduğunun farkında olmadıkları yönünde..
Uzun bir yazı olacak demiştim.. Daha da sayfalarca yazabilirim konu çocuklar olunca.. Dünyaları küçücük olunca büyükler tarafından yapılan her yaklaşım çok fazla yankılanıyor içeride.. Özellikle onlarla ilgili bir iş yapan insanların bunun gerçekten farkında olmaları lazım..
Sözün özü sağlam çocuklar yetiştirmede en önemli şeyin aile özellikle de anne sevgisi ve ilgisi olduğuna inancım tam.. Bu uzun yıllarki gözlemlerimin de bir sonucu aynı zamanda.. Gönüllerince çocukluklarını yaşayacak bir ortam sağlayın onlara.. Bu hayatınız boyunca yapacağınız en önemli şey.. İnanın hayatlarının en büyük ve en unutamayacakları hediyesi olacak bu.. Zaten ömürleri boyunca okula gidecekler.. Okulla birlikte zaten istesenizde onlarla geçireceğiniz geniş zamanlarınız olmayacak bir daha hiç..
Çocuk eğitiminde çaresiz kaldığınız anlarda tek kılavuzunuz onların gözünden bakmak olsun dünyaya, onların yerine koyun kendinizi ve öyle düşünün.. Tüm soruların cevabı orada, çok yakınınızda aslında..