Birkaç hafta içinde karar verip terkettik İstanbul'u..Şimdi her gidişimizde üzerimize basıyor sanki, meğer nefes almaya başlamışız kaçtık kaçalı.. Kapitalist çarkı arasında varolma mücadelesi veren ebeveynlerin çırpınışlarını görüyorum net bir şekilde her girdiğim ortamda.. Marka giyinebiliyor olmanın, şehirli ve çalışan ebeveyn olabilmenin egosunun onlara yettiğini ama çocuklarına yetmediğini görüyorum her seferinde.. Dış dünyadan girip bakınca bu havalı haller çok anlamsız gelmeye başlıyor..
Bize gelince hayatımız çok basit.. Öyle plazalar, AVMler, bilmemne anneleri gruplarıyla haftasonu toplanmalar, sosyalleşsin diye kapalı mekanlardaki aktiviteleri kaçırmama telaşı, dahası o her istanbullunun üzerine çökmüş olan benim çocuğum daha iyi olmalı rekabet kafası falan yok.. Sabahtan akşama kadar bahçedeyiz, günlük planda olan aktivitelerimizin çoğunu bahçede yapıyoruz.. Serbest zamanlarda da bahçe işleri yapıyor, yaprak süpürüyor, meyve sebzelerimizi topluyor, bitkilerimiz ve hayvanlarımızla ilgileniyoruz.. Kapımızın önündeki sokakta dilediğimizce koşup oynayıp bağıra çağıra şarkı söyleyip dans ediyoruz.. Hafta sonları sevdiklerimizi ziyaret ediyoruz bol bol, at binmeye, tiyatroya, yüzmeye gidiyoruz ailecek, bir iki de tutkunu olduğumuz çalışmalara katılıyoruz tiyatro dans resim gibi..
Kızım 5 yaşına girdi geçenlerde..
İstanbulda bulunduğumuz dönemde küçücük bir süre kreş deneyimi dışında hiç kreşe gitmedi.. Sosyalleşsin diye akran zorbalığına maruz bırakılan, kalıplara sokulan çocukların aksine özgürce bir çocukluk yaşıyor, kreş annelerinin sürekli dilinden düşürmediği bilinçsizce kullanılan o sosyalleşme tabiri var ya en büyük örnektir buna.. Acayip sosyal, acayip özgüvenli, tanıdığı tanımadığı herkesle konuşan laf atan müthiş bir kız oldu.. 2 yaş küçük olan kardeşinin de idolü.. Müthiş bir ilişkileri var, kıskançlığın ne olduğunu bilmiyorlar mesela..Bu noktada 2 önemli şey vardı dikkat ettiğimiz,
1-Aralarındaki yaş farkı az olsundu ki arkadaş gibi yetiştirebilelim
2-Genelde yapılan en büyük yanlışın aksine küçük çocukla değil hep büyükle ilgilenip ona ayıracaktık büyük zaman dilimini..Küçük zaten büyüğün arkasından gidiyor..
Bu konuda imkanlar diyeceksiniz belki ama net olarak şunu söyleyeceğim size, benim sahip olduğum pozisyonda, şirkette, maaşta ve eve olan yakınlıkta bir işte çalışan başka biri o lüksteki işini asla bırakmazdı.. Bırakmayı düşünmeyi bile aklından geçirmez, çok iyi bir işte çalıştığı için balandıra ballandıra anlatır dururdu..
Ama ben bıraktım.. Ve bugüne kadar da birkez bile aklımın ucundan bir keşke geçmedi.. Aksine her bir dakika şükür ettim Allah'a bu doğru karar için..
Herbir dakika çocuklarımın gözlerindeki mutluluğa şahit olmak, onları istediğim gibi eğitebilmek, bir anını kaçırmadan her bir saniye yanlarında olmak aslında en büyük lüks.. Çok iyi işlerde çalışmak, çok iyi yerlerde oturmak falan değil lüks olan..
1.5 yıl oluyor neredeyse İstanbul'dan kaçalı..Bu süre zarfında gönlümüzce ektik biçtik yedik içtik eğlendik koştuk coştuk zıpladık yüzdük sokaklarda doyasıya bisiklet sürdük..
Söyleyin şimdi imkanları için İstanbul'da yaşadığını söyleyen insanlar, hangimizin imkanları daha fazla!!!
16 Kasım 2017 Perşembe
İstanbul'da mı İstanbul Dışında mı Yaşamanın İmkanları Daha Fazla??
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
sizle aynı düşünceler içindeyim bir kez daha doğru karar olduğuna emin oldum yazınızdan sonra. merak ettim nereye kaçtığınızı?:)
YanıtlaSilTrakya tarafında Silivri yakınlarında deniz kenarında ahşap bahçeli bir eve taşındık biz.. İstanbullular çıksın birbirilerinin üzerine o sahip olduklarını düşündükleri imkanlarına ulaşmaya çalışırken, biz Cennetimizi yaşıyoruz:)
Sil