29 Ocak 2016 Cuma

Ev Yapımı Gıda Boyasıyla Oyun Hamuru Hazırlamak

Oyun hamurları her çocuğun vazgeçilmezi.. Her ne kadar zararsız olduğu söylense de, en başta içeriğinde kullanılan boyalar çok tehlikeli.. Evde hamuru yapıp gıda boyasıyla renklendirmek de mantıklı değil o nedenle.. Herhangi bir pastacıda gıda boyalarının içeriğine bakacak olursanız, benim defalardır zararlı diye yazdığım kimyasallar olan Titanyum Dioksit, Eritromisin, Sunset Yellow vs den yapıldığını göreceksiniz.. O nedenle ev yapımı oyun hamurlarınıza renk vermek için de evinizdeki renkli gıdalardan doğal içerikli boyalar yapmak en sağlıklısı..

Aşağıda gördüğünüz hamurları biz evimizde kendimiz yaptık, boyasına kadar tamamen doğal içerikli.. Sarı rengi zerdeçal ile, kahverengiyi keçiboynuzu tozu ile, turuncuyu salça ile, yeşili kaynattığımız  ıspanağı blender dan geçirerek, moru da yine kırmızı lahanayı kaynatıp blender dan geçirerek elde ettik..



Hamurun tarifine gelince ben size net ölçü vermeyeceğim. Çünkü hazırladığınız boyanızın kıvamına göre hamurunuza koyacağınız miktarlar da değişecek..

UN
TUZ
SIVIYAĞ
HAZIRLADIĞINIZ GIDA BOYASI
GEREKİRSE SU

malzemeleriniz olacak.. Gıda boyanızı su ile kaynatarak hazırladıysanız bunun içine tuz ve sıvıyağ ekleyip, ardından istediğiniz kıvama gelene kadar un ilave edin..

Çok fazla miktarda gıda boyası hazırlarsanız hamurunuz da çok olacak buna dikkat edin..
Bir de kaynatarak hazırladığınız gıda boyalarında bazı kaynaklar suyunu süzüp gıda boyası yapın diyor ama bu metot yoğun renk vermiyor, boyanın renginin un ile açılacağını da düşünürseniz..
Bu nedenle ben hep kaynattığımız meyve ya da sebzenin kendisini de blender dan çekiyorum suyu ile birlikte.. Bu şekilde daha yoğun bir renk elde ediyorum.. Un ile birarada geldiğinde açılsa da istenen renk daha kolay yakalanıyor..

Son bir not kapalı kaplarda çok uzun süre dayanıyor bu hamurlar.. Açıkta bırakmayın oynanmayan zamanlarda..

Hazır oyun hamurlarına da taş çıkarır nitelikte bence yaptığımız hamurlar..

Diğer renk oyun hamurlarımızı da yaptıkça paylaşırım..

Kırmızı renk için şalgam, siyah için siyah havuç, mavi ve pembe için kırmızı lahana kullanacağım..


28 Ocak 2016 Perşembe

Hayatımı Kurtaran Ürünlerden: Electrolux Ergorapido Şarjlı Süpürge


Uzun zamandır dikey şarjlı süpürge arayışındaydım, küçük şarjlı el tipi süpürgelerin performans olarak bekleneni karşılamadığı tecrübelerimle sabitti.. Ve bu ürün hayatıma girdi gireli bana ciddi anlamda zaman kazandırdığını söyleyebilirim..
Benim aldığım model ERG103 modeli.. Aslında eski modellerinden biri bu, Carrefour'dan kurumsal hediye kartımız olduğu için ve orada da ancak bu modelini bulabildiğimiz için bunu aldım ben.. Bu modelin üzerine birçok yeni model de çıkarmışlar voltaj değeri daha yüksek olan.. Benimki son model olmasa bile piyasadaki aynı fiyatta olan son model birçok markaya taş çıkarır.. Bunca yıl neden almamışım dedirtti bana.. Boşu boşuna o küçücük şarjlı süpürgelerin kahrını çekmişim..

Özelliklerine gelince bir defa lityum iyon pil ile diğerlerinden hemen ayrılıyor.. Kafa kısmında bulunan döner motorlu turbo başlığı beni mesteden özelliği.. 10.8 volt.. Söylediğim gibi sonra çıkan modellerinde volt değeri dolayısıyla etmiş gücü artıyor.. Ben benimkinin bile etmiş gücüne bayıldım, böylesine bir performans beklemiyordum.. Turbo modda 12 dakika, normal modda 21 dakika süpürebiliyor.. Ben hep turbo mod kullanıyorum, şarj bitmeden tüm evin üzerinden geçmiş oluyorum.. Turbo fırçaya dolanan saç vs için elle temizlemek gerekmesin diye brushrollclean bıçağı var, ayağınızla süpürürken bir kere basmanız yeterli.. Filtresini temizlerken silkelemek kolay olsun diye yaylı çek bırak silkeleme mekanizması yapmışlar, çok iyi düşünülmüş.. 180 derece dönebilen başlık ile manevra kabiliyeti çok iyi.. Ön kısmındaki ışıkları alırken gereksiz gibi gözükmüştü ama acayip faydası varmış süpürürken.. Temizmiş gibi görünen yerlerin bile ne kadar tozlu olduğunu görmenizi sağlıyor.. Gövdesinde çıkabilen el tipi süpürgesi de var ama hiç gerek duymadım bugüne kadar.. Dikey saplı formu öyle pratik ki.. Saplı formunun şarj standı dışında da kendi başına ayakta duruyor olması da büyük bir artı..

Kısacası herşey düşünülüp çok iyi tasarlanmış bir ürün.. Düşünüyorum da eksi bir yönü hiç mi yok, yok işte.. Şarjlı bir süpürgeden daha fazlası gerçekten benim için.. Fakirin bile el tipi şarjlı süpürgelerinin 300 tlyi geçtiğini gördüğümde inanamadım, eli yüzü düzgün bir şarjlı süpürge alacağım diyorsanız markalı bir süpürge 200 tllerde seyrederken ben bu ürünü 360 TL ye aldım CarrefourSA dan.. Diğer ürünlerden kat be kat önde performans olarak.. Biraz daha fazla verip hayat kurtarıcı bu ürünü almak daha mantıklı geliyor bana.. Dediğim gibi diğer şarjlı süpürgeleri ve fiyatlarını gördüğümde bu ürünü gerçekten çok içime sinerek aldım, kullandıkça da parasının hakkını fazlasıyla verdiğini gördüm.. Eğer şarjlı süpürge almayı düşünüyorsanız tavsiyemdir..

25 Ocak 2016 Pazartesi

Alternatif Sunumlar: Muzlu Krep



Karıştırma kabına 1 adet yumurta ve 1 su bardağı süt koyup, iyice çırpın.Ardından karışımın üzerine 4 tatlı kaşığı şeker, 3 tatlı kaşığı kakao, 1 paket vanilya ve 1 çay kaşığı kabartma tozu ekleyin. Son olarak 1 su bardağı un ilave edin. Hazırladığınız harcın topaksız akışkan bir kıvam elde edene kadar iyice çırpın.
Daha sonra tavayı hafifçe yağlayıp, ısıtın. Hazırladığınız krep hamurundan bir kepçe alın. Krebi tavaya döküp hemen yayın. Üzeri göz göz oluncaya kadar pişirin ve diğer tarafını çevirin. Krebiniz piştikten sonra kağıt havlu serilmiş tabağa alın. Soğumaya bırakın. Tüm krepler bitene kadar aynı işlemi tekrarlayın.
Krebiniz soğuduktan sonra içine bal dökün. Balı elinizle güzelce yayın. Krebin bir ucuna muz koyun. Ardından krebi sıkı bir rulo şeklinde sarın. 
Hazırladığınız muzlu rulo krepleri buzdolabında 1 saat kadar dinlendirin. Daha sonra istediğiniz kalınlıkla dilimleyin. Dilimlediğiniz muzlu rulo krepleri servis tabağına alın. Arzuya göre muzlu rulo kreplerin üzerine dövülmüş ceviz ilave edebilirsiniz..

Tarif http://ye-mek.net/ ten alıntıdır.. Fotoğraf benim yaptığım muzlu krebe ait ama..

17 Ocak 2016 Pazar

Aktivite Duvarımız..



Bir duvarı belirleyip, aktivite duvarı yapma isteğindeydim.. Bir duvarımızı buna ayırdık sonra.. Ama sanki derleyip toplayan bir çerçevemiz eksikti.. Açtık keçe sepetimizi, minik prenses ile yukarıda gördüğünüz yeşil dairelerle süslenmiş çerçeveyi yaptık.. Çokta güzel oldu..


13 Ocak 2016 Çarşamba

Sonbahar Kuru Yaprak Etkinliği..




Bilim Çocuk Kasım sayısından kartondan yaprak çanta eki çıktı.. Akşam çantamızı kesip yapıştırarak birlikte yaptık kızımla.. Çantayı o kadar sevdi ki, o akşam sabaha kadar yanından ayırmadı, küçük oyuncaklarını doldurdu içine, o odadan o odaya elinde dolaştırdı..
Ertesi gün ki bahçe etkinliğimizi yaprak toplamaya ayırdım.. Tek tek bahçede bulunan tüm ağaçları dolaştık, altlarına düşen yaprakları yaprak çantamıza topladık, ağaçlar ve yapraklar arasındaki farklılıklar üzerine konuştuk, sonbahar üzerine de tabii.. Ağaçlardan yaprak koparmama konusunda onu uyardım, sadece düşen yapraklardan toplamasını istedim.. Çok keyifli bir tur oldu.. Büyük, küçük, sarı, kahverengi, kırmızı değişik değişik şekillerde bir sürü yaprak topladık.. Eve ağzına kadar dolu bir çantayla dönmüştük.. Akşamında yaprakları oluklu mukavvalara yapıştırdık birlikte.. Sonbahar temalı aktivitemiz aktivite duvarındaki yeni almıştı.. Aşağıdaki sarı ve turuncu renkteki kartonlar bu etkinliğe ait.. Turuncu renktekini tamamen kendi hazırladı..





5 Ocak 2016 Salı

Deprem Çantanız Hazır Olsun..


Çok uzun zamandır evimizde bir deprem çantası bulundururum.. Son aldığım AFAD eğitimiyle kendi eksiklerimi de tamamlayıp sizinle de paylaşmak istedim.. Ufacık bir bilgi hayat kurtarıcı olabiliyor çünkü..
Deprem ihtimalini oldum olası önemsemiş bir insan oldum.. Evin düzenini hep bu ihtimale göre kurdum.. Yatak, dolaplar vs.. Tabi eve minik bir bebek geldikten sonra daha da dikkatli oldum bu konuda.. Çünkü gündelik hayatta alacağınız küçücük bir önlem ailenizin hayatını kurtarabiliyor acil durum anında.. İşyerinde aldığım AFAD Güvenli Yaşam 1 eğitimiyle de iyice bilinçlenmiş oldum bu konuda..
Başta bir ebeveyn olarak acil durumlar için aşağıdaki önlemlerin alınması gerekiyor:
  •  Evde tehlike avına çıkın. Devrilebilecek dolapları sabitleyin. Sarsıntı ile açılabilecek dolap kapaklarına kilit takın. Ağır ve yüksek eşyaları size zarar vermeyecek alanlara taşıyın. Sürekli oturulan koltukları ve yatakları camdan uzak alanlara yerleştirin. Düşebilecek dekoratif eşyaları çift tarafli bant ile sabitleyin.. Camdan kaynaklanan risklere karşı kalın perde, film kullanın. Raflı mobilyalarda ağır eşyaları alta, hafif eşyaları üste koyun.. Yatağın yanına bir el feneri ve önü kapalı kalın terlik koyun..

  • Aile afet durum planınızı hazırlayın. Acil bir durumda evin içinde, binanın dışında (Bölgenizdeki acil durum toplanma alanlarını belediyenizden öğrenin) ve mahallede dışında (çocuğun okulu, yakın bir akrabanın evi olabilir) buluşacağınız yerler belirleyin.  Buralarda toplanma ile ilgili tatbikatlar yapın, mesela herhangi bir anda "depreem"diye bağırın, evin içinde toplanmanız gereken yerde toplanın.. Sonrasında Çök, Kapan,Tutun ile çömelip, sabit bir eşyaya bir elle tutunup diğer elle başı koruyarak sarsıntının geçmesini bekleyin.. Çocuğunuz ile bunun tatbikatını yapmanız önemli.. Toplanma yerine gelemeyeceği durumlar için her odada güvenli bir yer belirleyin ona ve çömeldiğinde bir şarkı söylemeyi öğretin.. Böylece deprem anında farklı odalarda yakalansanız bile onun şarkı söylediğini duymanız onun güvende olduğunu hissettirecektir.. Bölge dışı irtibat kişisi belirleyin, bu kişi büyükşehirlerden uzakta yaşayan biri olmalıdır, kriz anında tüm büyükşehirler, liman şehirleri durumdan etkilenecektir. Bu kişiye acil durum anında sizden haber almak isteyecek kişilerin isim ve numaralarını verin. Deprem anında bu kişiye mesaj atın, asla aramayın.. Sistem kilitlenecektir çünkü. Ama gönderdiğiniz mesaj sistemde askıda kalacak, sistem normale döndüğünde o kişiye ulaşacaktır. O kişide haber vermenizi istediği kişilere haber verecektir. Bölge dışı gibi şehir içinde de bir irtibat kişisi seçmek gerekiyor, çocuğunuz okula gidiyorsa ona bir "Çocuk Acil Durum Bilgi Kart" hazırlayarak okuldan bu şehir içi irtibat kişisinin alacağını belirtin bu kartta.. Ayrıca bu kartta Çocuğun Adı Soyadı, Fotoğrafı, Doğum Tarihi, TC Kimlik No, Kan Grubu, Okul Adı, Okul Telefonu, Ev Adresi, Sürekli Rahatsızlığı, Alerjisi, Kullandığı İlaçlar, Geçirdiği Ameliyat, Afet Halinde Aile Buluşma Noktası, Diğer Bilgiler ile Acil Durumda Ulaşılacak 1. ve 2. Yakın Kişinin Adı Soyadı, Yakınlık Derecesi ve Numarası bilgilerinin çocuğun sürekli olarak okul çantasında, acil durum anında da boynunda olması gerekiyor.. Ayrıca önemli telefon numaralarını da bu kartın arkasına yazın (AFAD:122, Acil Yardım:122, İtfaiye: 110, Polis İmdat:155, Jandarma:156 ve sizin için önemli diğer telefon numaralarını)..Şehir içi irtibat kişi bilgilerini de şehir dışındaki kişi ile paylaşın. Çocuklarınıza da acil durum anında okuldan bu kişi dışında kimse ile gitmemesi gerektiğini öğretin. 

  • Acil Durum çantanızı hazırlayın.. Bu çanta en az 3 günlük olmalıdır.. Enkaz altında kalmanız durumunda 3 gün hazırlıklı olun deniyor..  Bu çantanın içinde olması gerekenlere gelirsek:
Her bir aile üyesi için günlük 3 litre su
Konserve, tuzsuz kuruyemiş, tahin-pekmez, meyve suyu gibi gıda malzemeleri
Islak mendil, tuvalet kağıdı, sabun, dejenfektan jel, diş fırçası ve macunu, hijyenik ped, çocuk bezi gibi hijyenik malzemeler (ped ya ada çocuk bezine ihtiyacınız yoksa bile koyun, enfeksiyon hastalıklarını önlemek için kriz anlarında çok değerli malzemeler olacak)
Tüm aile bireyleri için iklime uygun birer takım giysi, iç çamaşırı, altı kalın ayakkabı ya da terlik, çorap, yağmurluk gibi giysiler
Mama, emzik, biberon, bebek bezi, oyuncak, boyama kitabı gibi çocukların ihtiyaçları
İlkyardım çantası, örtü ya da uyku tulumu, çadır, çakı, düdük, kulak tıkacı, kağıt kalem, pilli radyo, el feneri ve yedek piller
Önemli Evraklar veya fotokopileri (Mutlaka poşet içine koyun): Aile üyelerinin son , ayda çekilmiş fotoğrafları, Nüfus cüzdanı, Ehliyet,Tapu, Sigorta, Ruhsat Belgeleri, Zorunlu Deprem Sigortası, Diplomalar, Pasaport, Banka Cüzdanı
Nakit Bozuk Para
Evin ve mahallenin krokisi
Acil Durum Aile Kartı Hazırlayın: Bu karta Önemli telefon numaraları (AFAD:122, Acil Yardım:122, İtfaiye: 110, Polis İmdat:155, Jandarma:156), Ev telefon numaralarınız, Ev adresiniz, ZDS Poliçe No, Ev içi-Bina dışı-Mahalle Dışı Acil durum buluşma noktalarınız, Acil Durumda Bölge Dışı ve Şehir İçi Kişilerinin Ad Soyad Telefon Adres Bilgileri, Aile Üyelerinin Kişisel Bilgilerini (Ad Soyad, TC Kimlik No, Telefon, İşyeri Adres-Telefon, Kan Grubu, Sağlık Durumu Bilgileri, Okul Bilgileri ve diğer evrak numara bilgileri)
Çanta hazırlığınızı tamamladıktan sonra ev içindeki toplanma yerine koyun. 6 ayda bir çantanızı gözden geçirin, çantadaki malzemelerin son kullanma tarihlerini kontrol edin.. Unutmamak açısından eğitimde bize saatlerin ileri ya da geri alındığı günlerde bu gözden geçirme işlemini yapın dendi, gerçekten çokta mantıklı geldi, unutmak mümkün olmuyor böylece..
Yukarıdakilen hepsinin bir çantaya sığması mümkün olamadığı için ben şöyle bir yöntem belirledim, gömme bir portmantomuz var tamda toplanma yerimizin önünde.. Üst rafını tamamen boşaltıp, riskleri elimine edip, alt kısmına da deprem çantamızı, ona sığmayan montlarımızı, ilkyardım çantamızı, örtümüzü koyduk ve orada bulunduruyoruz her daim.. Acil durum dolabımız oldu yani bizim..
Acil durum anında geçici hafıza kaybı yaşayabilirsiniz, bu nedenle kendiniza ait bilgilerin de hep üzerinizde olması isteniyor..
Uzun bir yazı oldu ama hazırlanmak yazmak kadar uzun sürmüyor söyliyim, sonrasında 6 ayda bir kontrol edeceksiniz sadece.. Bir hayatı kurtarmak için bile değmez mi.. Hele hele o hayat ailenizden biriyse..

4 Ocak 2016 Pazartesi

Tam da Anlatmak İstediğim..


www.aksiyon.com.tr
isimli siteden alıntıdır..
"Evinde diş macunu, şampuan, sabun ve nemlendirici krem kullanmayan olmadığına göre bu haber hepimizi ilgilendiriyor. Sağlığını düşünen tüketicilere bu bilgiler iyi gelecek!
Hepimiz haftada bir kaç defa duş alıyor, her gün dişlerimizi fırçalıyor, yemeklerden sonra ellerimizi yıkıyor, cildimizi nemlendiriyoruz. Bunları yapmayan olmadığına göre; bu haber hepimizi ilgilendiriyor. Diş macunu, sıvı-katı el sabunu, şampuan, duş jelleri ve kremlerin kullanılmadığı bir dünyada yaşamak şimdilik mümkün gözükmüyor. Fakat bir yandan da onlarla her temasımız vücudumuza ciddi zararlar veriyor. Hem de beyin hasarından tutun kansere kadar. ‘İyi, güzel de şimdi ne yapacağız?’ diyenlerin, hangi üründe ne tür zararlı maddeler olduğunu öğrenip, ‘doğal’ yalanına inanmadan ‘kısmen’ daha sağlıklı ürünlere rotasını çevirmesi gerekiyor.
Normal şartlarda dişlerimizi günde üç kez fırçalamamızı tavsiye eder hekimler. Sağlıklı dişlerin yolu bu eylemin sıklığı ve niteliğine bağlıdır. Fakat gelin görün ki diş macunlarının içindeki bazı maddeler ve verdikleri zararlar umursanmayacak gibi değil. Mesela piyasadaki bildik diş macunu markalarının bir kısmı koruyucu olarak formaldehit kullanıyor. Bu kimyasalın kansere yol açtığı Avrupa ve Amerika’da yapılan araştırmalarda defalarca ispatlanmış. Tarımda, hayvancılıkta ve morglarda (cesetlerin çürümesini engellemek için) bu maddeden faydalanılıyor. Birçok ülke bu çok zararlı maddenin kullanımını yasaklasa da ülkemizde bu konuda herhangi bir kısıtlama bulunmuyor.
DİŞ MACUNLARININ İÇERİĞİNİ HİÇMERAK ETTİNİZ Mİ?
Diş macunlarında sık kullanılan bir diğer madde SLS şeklinde kısaltılmış sodium lauryl sulfate veya sodium lauryl ether sulfate (SLES). Cilt tahribatına, gözlerde kalıcı zarara ve mide ülserine yol açabilen SLS, genelde sanayilerde boru hattını temizlemek için tercih edilirken sıvı bulaşık deterjanı ve yüzey temizleyicilerin de deterjan aktif maddesi. Yine bazı macunların içerisinde koruyucu diye kullanılan paraben (methylparaben, ethylparaben, buthylparaben ya da benzylparaben bunlara örnektir) göğüs tümörü yaptığı için bazı Avrupa ülkelerinde yasaklanmış.
Diş macunlarında ‘çok sağlıklı’, ‘muhakkak bulunmalı’ denilen florür (florid) başka bir sorun. Bu madde dişlerimizin dış yüzeyi için önemli. Fakat vücuda alındığında beyin hasarına yol açıyor. Hatta işin kötü tarafı ‘çocuklara özel’ satılan diş macunlarında florür oranının yetişkinlerinkine oranla çok daha yüksek tutulması. Bunun sebebini Kimya Mühendisi Kudret Livaoğlu şöyle açıklıyor: “Çocuklar daha çok çikolata ve şeker tüketiyor. Florür miktarı artırılarak daha iyi bir koruma hedefleniyor. Oysa miniklerin ağızlarını bol suyla çalkalamaları yeterli. Veya büyükler için üretilmiş diş macunlarını kullanmaları ‘kötünün iyisi’ nev’inden.”
Prof. Dr. Mehmet Cihanoğlu, yıllar önce Sızıntı Dergisi’ne yazdığı makalesinde aynı noktaya dikkat çekmiş: “Florid dişlerde lekelenmeye (florosis) ve iskelet-kemik bozukluklarına yol açmaktadır. Bir araştırma sonucuna göre 2-6 yaş grubundaki çocuklar dişlerini fırçalarken macunun 1/3’ünü yutmaktadır. Böylece floridin kandaki miktarı artmakta ve toksik (zehirli) seviyelere çıkmaktadır. Diş macunundaki sodium lauryl sulfate (SLS) daköpürtme işlevini yerine getirir. Yüzde 1’in altında bile alınınca insan sağlığına zararlıdır. SLS; kan hücrelerinde toksik tesire, diş etlerinin şişmesine, diş eti hastalıklarına, dişlerin asitlere karşı direncini azaltarak çürümelere ve alerjik reaksiyonlara zemin hazırlar.”
‘Alternatif ürün var mı?’ derseniz; büyük marketlerin ‘doğal ürünler’ reyonunda bahsettiğimiz zararlı kimyasallardan arınmış, yurt dışından getirilmiş diş macunları satılıyor. Fiyatları miktarlarına göre 9-15 TL arasında değişiyor. İnternet üzerinden satışları yapılıyor. Bir de Türkiye’de üretilen ve ‘doğal hayat’ sloganıyla raflardaki yerini alan bir marka var. Yalnız onların bu reklam girişimlerini zedeleyecek önemli bir ayrıntı dikkatimizi çekti. (Şirket yetkilileri görüşme talebimize ne yazık ki cevap vermedi.) Ürünün içinde az miktarda petrol türevi propilen glycol ve kanserle ilişkisi kanıtlanmış sodyum sakkarin ve SLS var. Fakat market raflarını süsleyen birçok diş macununa bakınca bu ürün ‘daha az zararlı’ statüsünde. Haberimizi yayına hazırlarken büyük marketlerde ‘yüzde yüz doğal’ şeklinde tanıtımı yapılan diş macunlarıyla karşılaştık. İlk etapta ‘bulduk nihayet’ diye heyecanlansak da ürünün içindekiler kısmına bakınca sevincimiz hüsrana dönüştü. Çünkü diş macununun doğallığını bir kenara bıraktık, içinde yukarıda sıraladığımız tüm zararlı kimyasallar bulunuyordu. Doğal olan tek şey; içindeki aleovera bitkisiydi. Bundan dolayı, alacağınız ürüne karar verirken muhakkak içindekiler kısmına göz gezdirin. Bu konuya fazla yoğunlaşıp zaman kaybetmek istemezseniz; organik, Ecocert sertifikalı tek diş macununu (Urtekram) alarak araştırma zahmetinden kurtulabilirsiniz…
BAZI ŞAMPUANLARDA DOMUZDAN ELDE EDİLMİŞ HAMMADDELER VAR
Çoğumuzun bilmediği önemli bir ayrıntı daha var. Kişisel bakım ürünlerinde etiketler düzenlenirken ürünün yapımında kullanılan kimyasallar fazladan aza doğru sıralanıyor. Dolayısıyla; doğal içerikli ürünlere ulaşamayanlar daha az florürlü, SLS’li ürün almak istiyorsa etiketlerdeki sıralamaya dikkat etmeli. Bir de içinde formaldehit, paraben çeşitleri bulunanları kesinlikle almamalı.
Reklamlardaki pırıl pırıl parlayan, dalga dalga savrulan, ahenkle dans eden saçlar herkesi etkiliyor ki bugün banyosunda şampuan bulunmayan ev yok. Saçları için sabunu tercih edenler ise nine ve dedelerimizden başkası değil artık. Zaman zaman çağa ayak uyduramamakla suçlasak da bugün en doğru tercihi yaşlılar yapıyor. Çünkü gerek kokuları gerekse şık tasarımlarıyla bizi etkileyen şampuanların içeriği hiç iç açıcı değil. En azından sağlığını düşünenler için...
‘Şampuanlar vücudumdan akıp gidiyor, ne zararı var ki?’ demeyin. Çünkü zararlı kimyasallar hızla ciltten emilerek kana karışıyor. Normalde gıdalardan aldığımız zararlı kimyasalların bir kısmı boşaltım sistemimiz sayesinde dışarı atılırken, direkt kana karışan kimyasallar vücudumuzda birikiyor. Şampuanların içeriğine gelince; mesela köpüğün kalıcılığını arttırmak için cocamide dietanolamin (DEA) kullanılıyor. Amerika’daki bir üniversite, DEA’nın anne fareden yavrusuna geçtiğini tespit etmiş, ciddi beyin hasarları gözlenmiş. Diş macunlarında karşımıza çıkan sıvıyı köpürtme özelliği veren sodium lauryl ether sulfate (SLES) Ammonium Laureth Sulfate / Sodium Lauryl Sulfate’ın (SLS) vücuttan emildiği, saçları zayıflatıp dökülme yaptığı bilimsel olarak ispatlanmış bir başka gerçek. Slikondan yapılmış dimethicone/cyclomethicone maddesi saçı dolgun, parlak gösteriyor. Silikon türevi olduğu için saç deliklerini, cildi tıkıyor, vücudun teneffüs etmesini engelleyip görünmez bir tabaka oluşturuyor. Üstelik saçlarınızın kısa sürede yağlanmasını yine bu madde sağlıyor. Piyasadaki şampuanları inceleyen Kimya Mühendisi Betül Şahin ürünlerin içeriğindeki kanserojenlere dikkat çekiyor: “Kepek şampuanları; kanserojen formaldehit, kresol ve polyvinilprolidon içerebilir. Bazı şampuanlarda kanserojen amin bileşikleri üremesini sağlayan 2-nitroprono-1, 3 diol ve polyethilen glikol kimyasalları kullanılabilir. Duş suyunun fazla sıcak olması saç derisinin emme özelliğini arttırır ve kimyasallar vücuda daha fazla nüfuz eder.”
Şampuanlardaki kimyasalların zararları elbette çok fazla. Ama bir de İslam dinine göre kullanılması uygun bulunmayan domuz ve türevlerinden elde edilmiş hammaddeler konusu var. Genelde pahalı, birden çok özelliği bulunan şampuanlarda karşımıza çıkan bu sorunu Kudret Livaoğlu açıklığa kavuşturuyor: “Kullandığımız ürünün içinde myristic acid, stearik acid, jelatin, lesitin, biotin, L-cysteine ve collagen varsa dikkatli olmamız gerekiyor. Çünkü bunlar yumuşatma, akışkanlık, parlatma gibi özellikleri vermekle birlikte hem bitkisel hem de hayvansal olabilir. Eğer bitkiselse sorun yoktur. Fakat hayvansalsa domuzdan elde edilmiştir. Etikette maddelerin kaynağı ‘bitkisel’ diye belirtilmemişse ya da ‘ürünlerimizde domuzdan elde edilmiş hiçbir katkı maddesi kullanılmamaktadır’ açıklaması yoksa bu maddelere karşı dikkatli olmak lazım. Yahudi kökenli markalar buna özen gösterir. Onların ürünleri diğer zararlı maddeleri barındırmakla birlikte; domuz ve katkılarını içermez. Bir şampuan çok özellikliyse mesafeli yaklaşmak, ‘içindekiler’ kısmını ayrıntısıyla okumak gerekir.”
Zararlı Kimyasallardan Korunma Yöntemleriyle Sağlıklı Hayat kitabının yazarlarından Kimya Mühendisi Betül Şahin de Kudret Hanım’la benzer görüşte: “Genel olarak gelatine, bone phosphate, L-cysteine, Glycerin, glycerol hammaddeleri hayvansal kaynaklıdır. Aksi yazılmadığı takdirde domuz kaynaklı olma ihtimali fazladır.”
SABUNDAKİ ‘SODİUM/POTASSİUM TALLOWATE’İN SIRRI
Şampuan sektöründe ‘doğal’ ibareli sayısız ürün var. Fakat hepsi doğallıktan fersah fersah uzak. Sakın ‘ısırgan otlu doğal şampuan’, ‘yüzde yüz zeytinyağlı şampuan’ diye reklamı yapılan ürünlere kanmayın. Çünkü onların içindeki tek doğal malzeme zeytinyağı ve ısırgan otundan ibaret. Peki ne yapacaksınız? Saçlarınızı önce zeytinyağından ya da defneden yapılmış sabunlarla ardından, bitkisel gliserin, Hindistan cevizi yağı, mısır glikozu, ayçiçeği yağı, polysaccharid ve limon asidinden yapılmış Ecocert sertifikalı organik bebek şampuanıyla yıkayabilirsiniz. Piyasadaki şampuanlar kadar saçlarınız birden ahenkle dans etmese de kepek sorunu, sertlik, kırılma gibi yaşacağınızı düşündüğünüz problemlerle karşılaşmıyorsunuz. Bilakis; saçlarınız uzun süre yağlanmıyor, canlı kalıyor, sağlıklı görünüyor, kırıklar azalıyor, daha az dökülüyor. Yalnız alacağınız organik ürünlerde belli özellikleri gözetmeniz gerektiğini anlatıyor Betül Hanım: “Kozmetik ürünlerin tamamı değilse de bazılarının doğallığını kanıtlayan uluslararası özel logolar geliştirildi. Ecocert logosu bunların en önemlileri arasında. Bu, ürünün doğallığını gösteriyor. Bunun dışında geliştirilen bir diğer logo Cosmebio. Yani biyolojik kabul edilen kozmetik anlamına geliyor. Tüketiciler satın alacakları ürünlerde bulunması gereken bu logolara dikkat etmeli.”
Sıvı sabunların yapısı itibariyle bulaşık deterjanından bir farkının bulunmadığını bilen aileler ‘eski usül’e yani katı sabun kullanımına dönüyor. Genellikle de hoş kokan, nemlendirici özelliği bulunan ürünleri tercih ediyor. Oysa bilinenin aksine; bu tarz sabunlar içindeki maddeler itibariyle çamaşır deterjanlarına eşdeğer nitelikte. Üstelik katı sabunların bir kısmının içinde de domuz türevi hammaddeler kullanılıyor. Konunun ayrıntısını Kudret Hanım anlatıyor: “Katı sabunlarda Sodium/Potassium tallowate diye bir sabun yağı var. Bu hayvansal da olabilir, bitkisel de. Eğer hayvansalsa domuzdan elde ediliyor. Piyasada ‘İçinde domuz ve domuz katkı maddeleri kullanılmamıştır’ diye özelikle belirten markalar var. Eğer böyle bir ibare yoksa aldığımız üründe domuz katkısı olduğunu düşünebiliriz. İçinde gliserin de var. ‘Gliserin bitkisel mi hayvansal mıdır?’ derseniz Türkiye’de kullanılan gliserinlerin hayvansal olmayacağını düşünüyorum. Çünkü bu madde sabundan da elde ediliyor. Ülkemiz çok büyük bir sabun üreticisi. Ama tedbiri de elden bırakmamak lazım.” Özellikle soğuk baskı yöntemiyle elde edilen bitkisel yağlı sabunları tavsiye eden Kimya Mühendisi Betül Şahin el sabunlarına temkinli yaklaşılmasını tavsiye ediyor: “Sabunların sertliğini, köpüğünü artırmak için hayvansal yağlardan faydalanılıyor. Bunların içinde domuz yağı da var. Ayrıca bu tarz yağların içinde tarım ilaç kalıntıları bulunabildiği için toksik (zehirli) olma riski de mevcut.”
‘Doğal’ diye satılan ürünler ne kadar doğal, sağlıklı; bunun kontrolü Türkiye’de ne yazık ki yapılmıyor. Sadece Sağlık Bakanlığı ‘sağlık’ ibaresinin kullanılmasına izin vermiyor. Ama isteyen herkes imal ettiği ürününe ‘doğal’ diyebiliyor. Dolayısıyla benzer sorun katı sabunlarda da karşımıza çıkıyor. ‘Doğal Zeytinyağlı’, ‘Yüzde yüz zeytinyağlı’ yazan ürünlere de mesafeli durmak lazım. Çünkü bu şekilde tanıtımı yapılan sabunlar tam bir kimyasal harikası. Tabi, içeriğinde kullanılmış zeytinyağını saymazsak! Peki, alacağımız bir sabunun doğallığını nasıl anlayacağız? Cevap Livaoğlu’ndan: “Doğal bir sabunun etiketinde okuyabileceğimiz maddeler; su, doğal yağlar (badem, defne, papatya ve benzerleri), NaOH (sabunlaştırıcı), tuz (NaCl) ve gliserin olabilir. Doğal sabunun tek sorunu PH’ı 9’dur. Suyla durulandığında bu 7-7,5’e iner. Cilt biraz uyum sorunu yaşar, hafif kurur. Ama kısa zamanda nem oranı dengelenir. PH’ı ayarlanmışsabunlar var; ama onlar bunu zararlı kimyasallarla yapıyor.”
Kudret Livaoğlu:
Kremlerdeki petrol, kanserojen ve domuz türevi maddelere dikkat!
-Yaz-kış nemlendiricili el ve yüz kremleri kullanıyoruz. Bunlarda durum nedir?
İçlerinde çok fazla petrol türevi madde var. ‘Petrolatium, mineral oil, paraffinium liquidum’ diye ifade ediliyor. Direkt petrolden elde ediliyorlar. Bunları ‘çok iyi’ diye tanınan, pahalı ürünlerde de görüyorum. Onlar değişik ham maddeleri de ihtiva ediyor tabi. Mesela hayvansal ve bitkisel olabilen collagen son zamanlarda pahalı bir yöntem olmasına karşın kadavra ve ceninlerden elde edilerek kullanılıyor. Collagen, cildin gerginliğini sağlıyor. Yaş ilerledikçe bu maddenin üretimi vücutta azalıyor ve deride sarkmalar meydana geliyor. Plasenta (Phosphatasealkalineplacenta) yıllardır kullanılır. Ama şimdi koyun cenini ya da sentetik cenin kullandığını söyleyen markalar var. Anti-aging kremlerinin sperm içerenleri bulunuyor. Çünkü hücreler canlı ve vitaminli. Kimyasal isimleri ise ‘Cetyl palmitate 15 (cetylesters wax), cetaceum, spermaceti’ şeklinde. Mesela Türkiye’de bir firma sentetik sperm satıyor. Ucuz ürünlerde bunları bulmak mümkün değil ama. Yine hemen her çeşit kozmetik üründe koruyucu olarak kullanılan parabenler kremlerde var. Methylparaben en kuvvetlisi ve en zararlısı.
-Domuzdan elde edilmiş hammaddelerin kullanımı yaygın mı? Alacağımız ürünlerin içeriğinde bu açıdan nelere dikkat etmemiz gerekir?
Domuz türevi maddelerin kullanılması çok önemli bir konu. Hiçbir kozmetik ürünün hammaddesi Türkiye’de üretilmiyor. Kozmetik yurtdışına bağımlıydı. Şimdi yeni yeni ülkemizde üretime geçildi. Yalnız bu alanda çok ilerleme kaydetmiş değiliz. Bir ürün alırsınız ‘doğal’ derler. Hayvansal katkılar da doğaldır bu unutulmamalı. Eğer etiketinde bunun kaynağı açıklanmamışsa sığır da olabilir domuz da. Jelatin, lesitin gıdada da kullanılır kozmetikte de. Soyadan da elde edilir, domuzdan, sığırdan da. Bundan dolayı soya lesitin veya sığır jelatinini ararız alacağımız ürünlerde. O yüzden jelatin, lesitin, sorbitan oleat, myristic acid, biotin ve L-cysteine bunlar bitkisel de olabilir hayvansal da. Eğer sığır diye açıklanmamışsa bu büyük ihtimalle domuzdan elde edilmiştir. Jelatinin yazar ama myristic acid, sorbitan oleat yazdığında parantez içinde açıklaması yazmaz. Bunda ya üreticiden bilgi alacaksınız veya o firmanın domuz katkı maddesi kullanmayacağından emin olacaksınız. Jelatin ve lesitine şüpheli bakmak lazım. Bunlar olmadan da el kremi yapılabiliyor. Bunu araştıracak olan üreticiler. Hammaddeyi sağlayanlar yurt dışı firmaları sonuçta. Böyle bir hassasiyet beklemek çok doğru değil. Üreticinin araştırması, muadillerini bulması şart.
-Peki anti-aging kremlerinde durum nedir?
Collagen dediğimiz madde sentetik de olabiliyor, doğal da. Ama biz bunun kadavradan mı yoksa hayvandan mı yani domuzdan mı elde edildiğini bilemiyoruz. Belirtilmiyor çünkü. Bu kremlerde daha önce bahsettiğim zararlı koruyucular da kullanılıyor. Gerçi bu tarz ürünlerde koruyucu kullanmak zorundasınız. Yoksa ürün en fazla bir ayda bozulur. Ama koruyucuların çeşitleri var. Biraz daha pahalı satılıyor; fakat daha az zararlı ya da zararsız oluyor.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...