7 Aralık 2015 Pazartesi

Hoover WDXA 596 Kurutmalı Çamaşır Makinesi Artıları Eksileri

Uzun zamandır kurutmalı çamaşır makinesi arayışındaydım.. Evde çamaşır kurutmanın zorluğu, iki çocuklu bir hayatın zamansızlığında bunun getirdiği ekstra iş yükü ve tek kurutma makinesi için banyomuzda yeterli yer olmaması beni kurutmalı çamaşır makinesi arayışına sürüklemişti.. Üzerine bir de artık 10. yılında olan ve teklemeye başlayan çamaşır makinem süreci hızlandırmıştı..Açıkçası internet üzerinde okuduğum yorumlar beni umutsuzluğa sürüklese de neredeyse bir çamaşır makinesiyle aynı fiyatta olan kurutmalı makineyi tercih etsem ne kaybederim ki dedim.. En kötü kurutma özelliğini kullanmam yine, mevcut düzende devam ederim diye düşündüm.. Bu riski almam lazımdı.. Bu süreçte birçok markayı inceledim.. Bu anlamdaki tasarım kalitesi nedeniyle elimde en son Hoover ve Elektrolux markaları kalmıştı.. LG nin A sınıfı ürünlerinin yüksek fiyatı ve müşteri şikayetlerinin fazla olması bu markayı elimine etmeme neden olmuştu.. Bosch un yine yüksek fiyatının riskini almak istemedim.. Samsung ve Elektrolux yüksek fiyatı ve lastik kokusu şikayetleri sonucunda Hoover'da karar kıldım.. Fiyat olarak uygundu, 9646 modelinde yine çok fazla şikayet vardı, hav yaptığı, kırıştırdığı ve lastik kokusu olduğu yönünde.. 11746 modelinde de çabuk bozulduğu yönünde şikayetler vardı.. Carrefoursa dan kurumsal hediye kartımız olduğu için, oradan almaya karar verdik.. Artık hangi modeli varsa ellerinde alalım amacıyla gittik.. Dedim ya memnun kalmazsam sadece yıkama fonksiyonunu kullanırım diyordum kendi kendime.. Ürünü almaya gittiğimizde yeni çıkan model nedeniyle artık eski modellerin ellerinde kalmadığını, ellerinde tek kalan 9646 modelinin de ön panelinde kırık olduğu için satışını yapamayacaklarını söylediler.. Uzun süren konuşma sonunda samimiyet ilerleyince reyon görevlisi yetkili servisin bu modeli yenisiyle değiştirme sözünü verdiğini ama ne zaman olacağı konusunda herhangi bir fikrinin olmadığını, eğer beklemek istersek haber verebileceğini söyledi.. Tamam o zaman hafta bekleyelim dedik, açıkçası hiç umudumuz yoktu.. 2 gün sonra görevli yeni makinenin geldiğini haber verdi, istersek bizim için bekletebileceğini de.. Bu yeni model hakkında hiçbir fikrim yoktu, internette arama yaptığımda da alman siteler dışında hiçbir bilgiye rastlamadım.. Evet 2016 modeldi, türkiyeye ilk gelen makineydi, ve biz eskisinin fiyatında alacaktık.. Kurumsal hediye kartımızı kullanacak, ayrıca reyon görevlisinin verdiği tüyoyla haftada belli günlerde yapılan %5 para yüklemesi gününe denk getirirsek %5 daha indirimimiz olacaktı.. Risk aldık ve bu hiç bilmediğim makinenin satın almasını yaptık.. Hediye karttı indirimdi derken bize 1120 TLye geldi bu WDXA 596 modeli Hoover'ın..
Artıları:
İlk kullanım itibariyle makine tek kelimeyle mükemmel.. 9 kilo yıkama, 6 kilo kurutma özelliği var.. Her programa kurutma seçeneği ilave edip durmadan çalışmasını sağlayabiliyorsunuz.. Sanırım malzemeyi değiştirmişler, bu nedenle önceki modellerdeki lastik kokusu hiç olmadı.. Tambur hacmi genişletildiği için kırıştırma sıkıntısı yok, çok yükleme yaptığınızda makinede sıkışan çamaşırlar kırışıyor sadece.. Ben 2 çocuk olduğundan dolayı sık sık ama az çamaşır attığımdan dolayı hiç kırışma olmuyor, hatta direkt olarak katlayıp dolaba koyuyorum çamaşırları hiç ütülemeden.. Sadece gömlek vs gibi çamaşırları ütülüyorum.. Hav problemi de öyle abartıldığı gibi çok olmuyor.. İlk yıkamalarda biraz, zamanla hiç..
Kısacası aldığım için çok memnunum bu modeli.. Şimdi bakıyorum yeni yeni girmeye başladı mağazalara.. 3 yıl garantisi var, 90 küsür TLye 4 yıl daha ek garanti alabiliyorsunuz.
Eksileri:
Ürünün gözlemlediğim tek sıkıntısı su almada oldu, su almayı bir türlü kesmeyip sonunda hata vererek kendini kapatıyor.. Artık bizim evin su sistemiyle mi alakalı yoksa makineyle mi onu bilemiyorum, 14 dakikalık programı her çalıştırışımda hiç hata vermediğini gözlemlediğimden beri önce 14 dakikalık programda çalıştıyorum çamaşırları, sonra da istediğim programı ayarlıyorum.. Hem bi ön yıkama da olmuş oluyor.. Servisle tekrar uğraşacağıma böyle bi çözüm yarattım şimdilik.. Servis çağıracağım bunun için de tabi ama biraz zaman geçmesi lazım, hala başlangıçta sergiledikleri saygısız tutumu sindirebilmiş değilim çünkü..

Yazdığımdan da anlaşılacağı üzere diğer sıkıntımız servis oldu.. Tam bir felaketti..
Maltepe servisi kurulumunu yaptı ama ben böyle minnetsiz, müşteri ile nasıl konuşması gerektiğini dahi bilmeyen, işini bu kadar kötü yapan, makineyi anlatırken bile yalnış bilgilendirme yapan bir başka servis daha görmedim.. Müşteri hizmetlerine şikayetimi hemen ilettim tabi ama o iki gün beni gerçekten çok yordular.. Defalarca telefon görüşmesi yapmak zorunda kaldım.. Servisin böyle olduğunu bilseydim almazdım bile dedim o günlerde, o kadar uğraştırdılar beni yani..
Bir daha bu servisten destek almak istemediğimi de özellikle belirttim merkeze..
Kısacası yaşadığım olumsuzluklara rağmen genel anlamda üründen memnunum diyebilirim.. Fiyat performans olarak oldukça iyi.. Benim hayatımı kurtardı iki çocuklu bu süreçte..

6 Aralık 2015 Pazar

3 Yaş Ev Aktivite Programımız..


Eğer imkanlar dahilindeyse bir çocuğun özgüveninin gelişmesi için 4 yaşına kadar kreşe verilmemesi gerektiğini düşünenlerdenim.. Çocuğun özgüveninin geliştiği bu dönemde ihtiyacı olan en önemli şeyin başta anne baba, sonrasında yakın akrabalar ile geçireceği geniş zamanlar ile bol bol hoplayıp zıplamak.. Sosyalleşme bence sonraki adım.. Kaldı ki özgüveni iyi bir şekilde oturmuş çocuğun sosyalleşme ile ilgili sorununun olacağını sanmıyorum ömrünün hiçbir döneminde.. Ama özgüven gelişmeden sosyal olsun düşüncesiyle çocukların acımasız dünyasına salınan çocuğun daha büyük problemler yaşayacağına inanıyorum.. Rutine binmeden, günlük belli bir disipline dahil olmadan belli aralarda kontrol altındaki oyun saatlerine karşı değilim ama, tıpkı parka yaşıtlarıyla oynasın diye çıkarıldığı zaman dilimleri gibi hadi biraz arkadaşlarla oynamaya gidelim denebilir çocuğa, farklı ortamlar tatsın amaçlı.. Ama bence bu yine haftada 2 günü geçmemeli bu dönemde.. Yani hergün rutini olmamalı..
Ben bu amaçla keyifli bir program hazırladım kızıma.. Sevdikleri ile vakit geçireceği, gün içinde rutin sorumluluklar alacağı, değişik ortamlar tadabileceği, yaşının yüklediği enerjisini atabileceği günlük aktivitelerin olduğu, oyunlarla kişisel becerilerini ve İngilizcesini geliştireceği güzel bir program yaptım..

Bu Programa Göre Hergün:

İNGİLİZCE EĞİTİMİ
Başta Brainy Baby serisinden ya da youtube üzerinden İngilizce indirdiğim çocuk şarkılarından bir bölüm izliyoruz hergün yarım saat kadar.. Beyni bu dönemde öylesine açık ki öğrenmeye, şu anda ingilizce 20ye kadar sayıyor, renk, şekil, hayvanlar gibi çoğu kelimenin İngilizcesini söylüyor, harfler şarkısını, baby finger şarkısını söylüyor.. Asla sıkmadan, zorlamadan, gün içinde oyunlar oynarken diyaloglarımıza da ilave ediyoruz, daha doğrusu o ilave ediyor.. Gün içinde boşluğumuz olursa ya da o bakmak isterse Collins Cobuild'in First English Words kitabına bakıyoruz biraz.. İngilizce öğrensin hırsı olmadan, sadece beynin öğrenmeye en açık şu dönemini boş geçirmemek mantığıyla..

BAHÇE
Dışarıda fırtına da kopsa her ikisini de mutlaka dışarı çıkarıyorum.. Zıplama topumuzu, scooter, top, balon ya da bisikletimizden birini alıyoruz yanımıza.. Bahçede bazen arkadaş oluyor, bazen olmuyor.. Ama biz her daim oynanacak oyun buluyoruz, saklanmaç,  sek sek, balon düşürmeme, kollarımızı pota yaparak basketbol oynama gibi enerjimizi atacak oyunlar oynuyoruz.. Mevsim geçişleri hakkında konuşuyoruz, doğayı inciliyoruz, öğrendiğimiz şarkıları söylüyoruz, bazen baloncuk tabancamızı alıyoruz yanımıza, baloncuk yakalama oynuyoruz.. İsterse trambolin ya da salıncağa biniyor.. Yağmurlu günler sadece sıkıntı oluyor, öyle zamanlar için belki dışarı çıkmasının engellenmemesi için oyun grubu düşünebilirim.. Haftada 1 ya da 2 kez..

TÜRKÇE KAVRAM EĞİTİMİ
Bu konuda birçok eğitim seti inceledim, kitap ve vcd den oluşan setlerin hep zayıf bir tarafını gördüm.. Bu nedenle internet üzerinden araştırma yapıp indirdiğim şarkılı eğitim videoları ile D&Rda saatlerce içeriğini inceleyerek aldığım aktivite kitaplarıyla ve  Tübitak'ın Meraklı Minik ve Bilim Çocuk dergilerine abone olarak, mega hafıza setini alarak yola devam etmeye karar verdim.. Çokta iyi yapmışım..

  • Youtube üzerinden dil becerisi için klasik şarkılar (Mini mini bir kuş, Postacı, Ali babanın Çiftliği gibi birçok şarkı) ile kavram becerisi için sayı, şekil, alfabe, gündelik yaşam kurallarıyla ilgili şarkı videolarını indirdim, hergün izliyoruz  bir yarım saat kadar.. Böylece toplam televizyon izleme süremiz 1 saati geçmiyor.. Şimdiden birçok şarkı ve gündelik yaşam ile ilgili birçok şey öğrendi, hapşırırken ağzımızı kapatmamız gerektiği gibi mesela..

  • Aktivite kitaplarımızdan da hergün birkaç sayfa etkinlik yapıyoruz.. Bazen boyama, bazen kes yapıştır, bazen uzun kısa gibi kavramlarla ilgili..

  • Pazartesi akşamlarına dergilerimize ayırdım.. 15 günde bir gelen dergileri bazen geldiği gibi açıp heyecanla açıp incelediğimiz de oluyor..

  • Bunun yanında aldığım Mega Hafıza setinden hergün 1 sayfa aktivite yapıyoruz, 5 dakikayı geçmiyor.. Gerçekten çocuğun dikkat gelişimi için hazırlanmış profesyonel bir set..

MONTESSORI
Hergün standart olarak:
Kendi yüzünü yıkama
Kendi dişini fırçalama
Kendi giyinme
Sofra hazırlama
Kendi yeme
Ev işlerinde sorumluluk alma
Sıranı bekleme
maddelerini yerine getirmeye çalışıyoruz.. Bunlara ek olarak her güne ek olarak bir Montessori eğitimi seçiyoruz; havlu katlama, bağcık bağlama, düğme ilikleme, sıralama, su/bakliyat aktarma, birlikte yemek hazırlama, eşleştirme yapma, ipe boncuk dizme, yapboz yapma, fotoğraflara bakma, kukla konuşturma gibi.. Bir liste yaptım onun üzerinden gidiyoruz..

OYUN:
Enerjisini boşaltması için hoplamalı zıplamalı oyun listemizden hergün bir oyun seçip oynuyoruz; Müzikle sandalye kapmaca, koltuk minderlerinden yerde zıpzıp yapma, dans et heykel ol oyunu, balon düşürmeme, saklambaç, sek sek, basket, renkli istop gibi oyunlar..

DİĞER AKTİVİTELER:
Mega hafıza setinin 99 aktivite önerisinden hergün birini seçip yapıyoruz, tenis maçı izleme, elle ritim oyunu, tahmin oyunu gibi..
Kitapla uyuyoruz
Anne ve babayı gün içinde kitap okurken görmesini sağlıyoruz

Buraya kadarki kısım günlük rutinimizdi.. Bir de haftanın hergünü farklı olarak eklenen aktivitelerimiz var:

PAZARTESİ
Bir harf Öğrenme
Postayla gelen Meraklı Minik ve Bilim Çocuk dergilerini inceleme, Kes yapıştır aktivitelerini yapma
İsterse Mutfak Oyuncakları ile oyun kurma

SALI
Çiçeğimize su verme, onunla konuşup bakımını yapma
İsterse Boya ve Lego ile oynama, resim çizme

ÇARŞAMBA
Babayla Havuza gitme
Basketbol, voleybol, tenis vs spor dallarına ait maç ya da yarışları izleme
İsterse kitaplarına bakma

PERŞEMBE
Oyun hamurlarıyla oynama
İsterse bebek ya da arabalardan oyun kurma

CUMA
Babayla Havuza gitme
İsterse Kes yapıştır yapma

CUMARTESİ& PAZAR
Akrabalar ile vakit geçirme
At sevmeye&beslemeye&binmeye gitme
Tiyatro ya da sinema etkinliği
(Aslında buraya jimnastikte ilave etmişim ama uzun araştırmalarım, bu işi layıkıyla yapan insanlarla görüşmelerim sonucunda 4ten önce başlanmaması gerektiği konusunda hemfikir oldum.. Sonuçta onun da bir disiplin işi olduğunu düşünürsek, erken başlayan çocuklarda daha erken yaşlarda kopmaların olduğu istatistiği gerçeği ile karşılaştım.. Ben bunu öğrensin amacıyla değil tamamen enerjisini boşaltacak bir ortam olması ve spor yapılan bir atmosferi koklayarak büyümesi açısından istemiştim, ama sonuçta o da disiplin gerektirecek bir rutin bunu unutmamak lazım..Şimdilik 4 sonrasına erteledik..)

Bu program bana  "şimdi ne yapsak" diye gün içinde kafa yormamı engelleyerek iyi bir rehber oluyor.. Bazen hepsini tamamlamaya zamanımız yetmiyor, bazen programda yer alan aktiviteyi değil başka birşeyi yapmak istiyor.. Hiç önemli değil.. Benim için önemli olan şey ne oyuncaklarını ihmal ediyoruz, ne de oyunlarımızı.. Her hafta garanti bir kez soruluyor oynamak istermisin diye.. Herşey taze kalıyor böylece, hiçbiri unutulmuyor.. Bu programda asla zorlama yok, bir aktiviteyi yapmak istemezse gün içinde tekrar tekrar sormuyorum.. Programda bir sonraki ne zamansa o zamana kalıyor.. Ama şöyle de bir gerçek var ki aktivitelerin hepsi ders gibi değil oyun şeklinde olduğu için genelde hep yapmak istiyor.. Her bir aktivitemize 9 aylık küçük prensi de dahil etmeye çalışıyorum boyuna göre sorumluluklar vererek, aralarındaki bağın kuvvetlenmesi açısından.. Bazen sadece izleyici oluyor, bazen malzemelerimizi tutan, bazen benim yardımımla topa vuran, bazen de benimle saklanan..
Bu sürece girdik gireli kızımın çok keyfi yerinde.. Ama şu detayı kaçırmamak lazım.. Onu da öğrensin bunu bilsin hırsına girerseniz bu keyifli süreç bir anda bambaşka birşeye dönüşür.. Onun öğrenmeye açık bir beyni var bu dönemde, yapacağınız tek şey oyunlarla önüne alternatifler sunmak.. Zaten neyi ne zaman yapmak ya da yapmamak istediğine kendi karar veriyor.. Hadi yapalım demeyin hiç bir zaman, yapmak ister misin diye sorarak başlayın her bir aktiviteye..
Sonuçlarına inanamayacaksınız..









Kırk Banyosu ve 40 Uçurması..



Annenin lohusalıktan çıktığı, bebeğin dışarı çıkacak kadar büyüdüğünün kabul edildiği 40. güne geleneklerimiz iyi dilekler içeren çok sayıda ritüel eklemiş.. Bunlar ister inanılsın, ister saçma bulunsun, güzel temennilerle geçen bir gün olması ve güzel anılar bırakması açısından hem bebek hem de ailesi için çok özel bence..
Önce 40 uçurmasından başlayayım.. Bebeğin ömrü güzel olsun, yüksek mevkilere gelsin maksadıyla yüksek katta oturan bir aile büyüğüne götürülmesi öneriliyor.. Aile huzuru yerinde, maddi açıdan iyi durumda ve yaşlı bir kişiye gidilmeliymiş ki bu kişi aynı zamanda gerektiğinde bebeğe göz kulak olabilecek biri olmalıymış. Evine ziyaret yapılacak kişi giderken bir torbaya un (uzun ömürlü olsun), tuz (ağzının tadı tuzu olsun), şeker (tatlı dilli olsun, ağzı tatlı keyfi yerinde olsun), yumurta (tok gözlü, gürbüz olsun, büyüsün adam olsun, döllensin çoğalsın), pirinç (bereketli olsun), pamuk (uzun ömürlü olsun), soğan (bereketli olsun) ve metal bozuk para (zengin olsun) koyar. Bir de ev sahibi bir hediye alır mutlaka kırkı çıkan bebeğe.. Bebeğin annesi de mutlaka altın bir takı takarmış kendine.. Bir de koltukların altına makas, kalem gibi meslekleri çağrıştıran nesneler konur, anne bebeği ile neyin üzerine oturursa bebeğin o mesleği seçeceğine inanlırmış..
40 banyosu için de yıkama suyuna 40 adet fasulye ya da kısmeti bol olsun diye 40 ayrı yerden toplanmış küçük taş atılırmış. Her fasulye veya taş için ihlas suresi okunur, üflenirmiş.
Kısmetli olsun diye altın,
Güzel koksun diye çiçek ve gül yaprakları,
Hayatının tadı tuzu bereketi olsun diye tuz, şeker, pirinç,
Nazarlardan korunsun diye de nazar boncuğu konurmuş.
Bebeğin başından aşağı bu sudan 40 tas dökülür, bu işlem bittikten sonra bebeğin eli son tas suyun içine batırılırmış.. 40 banyosu yaptırılan bebek yeni giysiler giyer. Ardından anne de banyo yapar, bu sudan bir tasta kendi dökermiş..
Bu banyo suyuna konan 40 tane taş ve 40 tane zeytin yaprağını ertesi gün bebeğin babası denize atar ve bebeğinin geleceği için 3 dilekte bulunur..

Sakızdır deyip geçmeyin..


Titanyumdioksit'e Falım sakızlarda da rastlayınca yok artık dedim, tamam tatlandırıcı içeren janjanlı ambalajlı sakızlar çok fazla katkı maddesi içeriyordu da şekersiz sakızların daha masum olduğunu düşünüp içeriğine bakma gereği bile duymamıştım hiç.. Geçenlerde dikkat edip baktım Falım, Yıldız hepsi aynı.. Sakız mayası, aroma verici, renklendirici (titanyum dioksit), antioksidan (BHA ve BHT).. Titanyum dioksit, BHA ve BHT kanserojen katkı maddeleridir.. Onu yapar bunu yapar diye uzun uzun bahsetmeyeceğim, zaten internet üzerinde kolaylıkla bulabilirsiniz vücuda verdiği zararları..
Yani sözün özü hem şekerli, hem şekersiz her sakızı uzak tutun çocuğunuzdan.. Ayda yılda bir diğer çocuklardan gördükçe tabii ki çiğneyebilir ama elinizin altında bulundurmayın, aklında yokken teklif eden siz olmayın.. Her zaman söylediğim gibi gündelik yaşamında, rutininde yer vermeyin katkı maddeli gıdalara.. Yoksa çocuklar adı üzerinde, görüp istediği özel durumlar mutlaka olacaktır..
Aşağıdaki yazı açık açık anlatmış durumu..

www.ruhsalyasam.com isimli siteden alıntıdır.

Dikkat, Sakızdır Yutmayınız!
"2.5 gramlık küçücük bir sakız en az 18 tane katkı maddesi içeriyor. En az diyoruz, çünkü her bir katkı maddesinin 1-3 tane kendi koruyucu katkısı vardır.
Sakızın üzerinde "Laksatif etki (ishal) yapabilir" ve "Sakızdır, yutmayınız" uyarıları yer alır. Çocukların bu uyarıyı anlaması beklenemez ve tabii ki küçük çocukların hepsi sakızı yutar!
Basit bir sakızın içindekiler:
 Sakız mayası (sakızın ana maddesi): Ambalajda belirtilmeyen, sakız mayasının içindekiler şunlardır: Kauçuk, vaks, antioksidant, elastomer, reçine, venil polimer, parafin ve katkı maddeleri (hangi katkı maddeleri olduğu belirtilmemiştir)
Tatlandırıcılar (7 tane): Doğal olmadığı için, hepsi de hazmı bozar ve diyabete zemin hazırlar. Buna ek olarak aspartam gibi bazı tatlandırıcılar beyin faaliyetini bozar, baş ağrısı, baş dönmesi ve bayılmalara sebep olur. Dudaklarda, dilde ve ayaklarda şişme yapar. Aspartam, fenilalanin denilen bir amino asit içerir. Fenilalanin ve metabolikleri, kan ve dokularda birikir. Çocukların gelişmekte olan üreme organlarında ve beyinlerinde hasara yol açar. Bu hasar, kısırlığa, zeka geriliğine ve çocukların zihinsel özürlü olmasına neden olur.
Doğala özdeş aromalar (3 tane): Gen teknolojisi ve nanoteknoloji yöntemleriyle üretilenler beden-ruh dengesini ve hormonal dengeyi etkiler.
Nem tutucu (Gliserol): Büyük ihtimalle domuz ürünü ya da mezbaha atıklarından elde edilir. Gen teknolojisi ve nanoteknoloji yöntemleriyle de üretilebilir.
Emülgatör (Lesitin): Büyük oranda domuz ürünüdür. Bitkisel olanlarda "soya lesitini" yazar.
Parlatıcılar (2 tane): Onlardan biri, "şellak"tır ki, genetiği değiştirilmiş bir tür "bit"ten elde edilir. Alerjilere ve beklenmeyen yan etkilere yol açabilir. Diğeri "karnauba mumu"dur. Brezilya hurması mumuna benzeyen sentetik bir mumdur. Aslında kağıtçılık, mobilyacılık gibi sanayilerde kullanılan bir parlatıcıdır.
Renklendirici ve nem tutucu (Titanyumdioksit, E 171): Nanoteknolojide kullanılan ana maddelerden biridir. Bir süredir mineral şeklinde değil, nanoparçacıklar halinde kullanılmaktadır. Ağız yoluyla vücuda giren ve dokularda depolanan bu nanoparçacıklar, organik bir maddeyi su ve karbondioksite kadar parçalama özelliğine sahiptir. Kuvvetli nem tutucu olduğu için, vücudun su terkibi üzerinde çok etkili olabilir. Çok geniş bir kullanım alanı vardır: İlaçlar, vitaminler, şekerlemeler, sakızlar, un, şeker, tuz, karbonat, kabartma tozu ve küçük parçacıklar halindeki bütün gıdalara beyazlatıcı ve nem tutucu olarak katılır

4 Aralık 2015 Cuma

Bezi Bırakma..


1.5 yaş gibi başladık ufak ufak oyunlarla eğitime.. En ufak bir baskı, en ufak zorlama, hadi şimdi oturalım çiş yapalım cümlesi olmadan.. Aslında bu bir eğitim de değildi, oyunlarla ufak ufak olayı anlatmaydı, gersini ona bırakma isteğindeydim, ne zaman isterse tuvalete o zaman yapacak düşüncesindeydim.. Zamanını ben değil, o belirlemeliydi.. Tam da istediğim gibi oldu..
Başlarda onun bez taktığının bizlerin ise külot giydiğinin farkına varmasını sağladım önce.. Sonrasında bizim çişimizi kakamızı tuvalete yaptığımız için bez bağlamadığımızı, o nedenle külot giydiğimizi anlattım.. Eğlenceli külotlar aldık ona da, uyanık olduğu zaman dilimi içinde ara ara bezi çıkarıp giydiriyordum evde.. Çok hoşuna gidiyordu bu iş.. Kazalar da oluyordu tabi, hiç ona hissettirmeden, suçluluk duygusu duymasına izin vermeden çaktırmadan temizliyorduk sonra, hiçbirşey olmamış gibi, üzerine konuşmadan devam ediyorduk oyunlarımıza kaldığımız yerden.. Fischer Price un klozetini aldık ona da tuvalete bizim klozetin yanına koyduk, çiş yaptığında müzik çalanından.. Biz tuvaletimizi yaparken o da gelip kendi tuvaletine oturuyor, bundan da çok keyif alıyordu.. Çaktırmadan tuvalet yapma üzerine konuşuyor, sevdiği karakterlerin çişlerini tuvalete yaptığını onun da birgün yapacağını ve hiç bezini bağlamayacağımızı ders gibi değil oyun diyalogları içinde anlatarak farkındalık yaratmaya çalışıyordum.. 2,5 yaşına gelmeden birgün kahvaltı sonrasında kahvaltı tepsisini mutfağa götürdüğüm sırada, salonda bulunan klozetinden gelen ses ile içeri koştum, gördüğüm manzara karşısında nutkum tutulmuştu.. Bizim küçük Prenses kendi kendine tuvaletini yapmış, kalkmaya çalışıyordu.. Benim mutluğumu görünce onun mutluluğu da katlandı..Bu mutlu tablo üzerine konuştuk biraz, normalde ödül ya da ceza uygulamamız olmamasına rağmen, teşvik etmek amaçlı "bir sürprizim var" dedim ve onun için alıp zulada tuttuğum eğlenceli kitaplardan birini hediye ettim ona.. O gün yatana kadar çişini hep tuvalete yaptı, teşvik olması açısından, her seferinde tuvaletine kolay yaptığını görebilmesi için elbise giydirdim ve altına da külot falan hiçbir şey giydirmedim.. Pantalondu külottu onu zorlayabilir, kendi başına yapma konusunda hevesini kırabilirdi.. O gece yatarken bez bağlamadık.. Bu gerçekten çok önemli, yoksa gece bezlenmeye devam eden çocukta kavram kargaşası oluyor ve bu da süreci daha zora sokuyor.. Yatmadan önce ona bezini bağlamayacağımızı anlattım,  gece çişimiz gelince tuvalete kalkacağımızı.. Uyuduktan 1- 1.5 saat sonra çişe kaldırdım, 1.5-2 saat sonra tekrar bir daha.. Sonra sabaha kadar çiş yapmadan sabahı ettik.. İyi bir şekilde gözlem yaparsanız uyuyan bir çocuğun çişinin gelip gelmediğini anlayabilirsiniz.. Sık kıpırdanmalar, sayıklamalar çişin baskısının bir sonucu.. Sonraki günler de bu kararlılıkla gitti.. Ara ara motivasyon amaçlı kitap hediyelerimiz devam etti, her tuvaletten sonra değil tabi.. Her bir ilkten sonra.. İlk bezsiz gecenin ardından, ilk kaka, dışarıda ilk çiş gibi.. Dışarısı demişken minik boy bi klozet alıp, arabada onun koltuğunun altına yere koyduk, böylece dışarıda nerede olursak olalım tuvaleti kriz olmaktan çıkardık.. Pocket tip taşınabilir klozetlere de ihtiyaç duymadım hiç.. Klozeti boşaltacak bir tuvalet bulduk her daim yakın bi yerde..
Evde bizim tuvaleti kullanmaya alışsın diye de klozet adaptörü alıp, kendi küçük tuvaletini basamak olarak koyduk altına, ki tuvaleti geldiğinde kimseye ihtiyacı olmadan kendi yapabilsin diye.. Merdivenli adaptörleri de araştırdım fakat çok kullanışlı gelmediler bana..
Mucize gibi bir geçiş olmuştu, tam da istediğim hayalini kurduğum gibi.. Bir sabah kalktık ve bir anda bırakıvermiştik bezi..

İlaçlarda Bu Katkı Maddelerine Dikkat Edin..


Bir ilacın içinde etken maddesinin yanında birçok yardımcı madde bulunmaktadır.. Bu yardımcı maddeler dolgu maddesi, renklendirici, pH ayarlayıcı, tatlandırıcı, koruyucu gibi etkileri nedeniyle kullanılmaktadır.. Aldığınız ilaç katı, likit ya da pomad formda olabilir, içeriğine baktığınızda bir ya da birden fazla etken maddenin yanında çok sayıda yardımcı madde olduğunu göreceksiniz.. Farklı ilaç firmaları tarafından birbirinin muadili olarak piyasaya sürülen ve çoğunlukla eczacınızın "o yok yerine şunu verelim" dediği ilaçlarda etkenler birbirinin aynıdır, fakat yardımcı maddeler firmadan firmaya değişiklik gösterir.. Bebekler ve çocuklar için piyasada bulunan ilaçların neredeyse çoğunun likit formda olduğunu görürsünüz.. Bu durum da beraberinde koruyucu kullanma gerekliliği getiriyor ilaç firmalarına.. Likit formdaki ilaçlarda mikrobiyoloji üreme çok daha kolay olur çünkü.. Kullanılan bu koruyucuların da maalesef çoğu kanserojen.. Likit formdaki ilaçlar için koruyucular ön plana çıkarken, renklendirme, tatlandırma gibi işlemler için çok sayıda katkı maddesi kullanılır tüm formlarda.. Bunlardan bazıları zararsızken bazıları maalesef sağlığı tehdit ediyor..
İşte bunlardan bazıları:
- Parabenler ( metilparahidroksibenzoat,etilparahidroksibenzoat, Prenses opilparahidroksibenzoat, butilparahidroksibenzoat, etilparaben, metilparaben, propilparaben, butilparaben, Nipagin, Nipazol gibi ifadeler ile yer alır)
- Sodium Benzoate
- Benzoik Asit
- Tartrazain
- Ponceau 4R
- Sunset Yellow
- Carmoisine
- Quinoline Yellow
- Allura Red AC
- Aspartam, Sakkarin
- Jelatin
- Modifiye Mısır Nişastası
- Titanyum dioksit
- Eritrosin
- Polisorbat
Bu maddelerin zararlarına tek tek girmeyeceğim, internette küçük bir araştırma yaparak hepsine rahatlıkla ulaşabilirsiniz zaten..

Bunların yanında özellikle çocuklarda benzocaine ve kolin salisilat etken maddeli ilaçların kullanılmaması gerekiyor.. Ayrıca her fırsatta peynir ekmek gibi yazılan parasetamol kullanımına da çok dikkat etmek gerekiyor, iç organlarda tahribat yarattığından dolayı..

Şöyle bir tavsiyede de bulunabilirim, diş döneminde gece uykusunu bölecek ağrıları varsa bebeğinizin, piyasada kansorejen katkı maddesi içermeyen ağrı kesici bulamayacağınızdan dolayı lokal anestezi etkisi gösteren lidokain içerikli Calgel diş jeli kullanılabilir mesela ağrı kesici amaçlı.. Diğer diş jellerini de inceledim ( Dentinox Polisorbat, Dencol kolin salisilat, Baby Oragel ve Zilatin Baby benzokain içeriyor) maalesef ki tek masum olanı bu..

Tabii ki bu konuda yine zorunlu ilaç kullanım gereken durumları tenzih ediyorum.. Ağır hastalık halleri dışında elinizin altında olsun diyerek aldığınız ilaçlarda ya da zorunluluk dışı çocuğun tamamen rahatlaması, yaşam konforunun artması için verdiğiniz ilaçlarda mutlaka dikkatli olun, diş ağrılarında olduğu gibi alternatif yollar arayın derim.. Keyfi ilaç kullanmaktan da mutlaka sakının..




Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...