13 Kasım 2014 Perşembe

Et-Süt-Yumurta-Tavuk-Ekmek-Meyve Sebze Alırken Dikkat Edilecekler..

Bu bloğu yazmaya başlamamdaki temel neden insanların düşünmeden tükettikleri şeyleri sorgulamalarını sağlamak, biraz daha fazla kazanabilmek adına market raflarından evimize gelen ürünlerin doğallıklarıyla  nasıl oynandığı konusunda insanların bilinçlenmesini sağlamaktı.. Biliyorum ki  insanların bilinçlenmesi demek seçici bir toplum demekt yani önümüze  ne sürülürse onu almak değil biz neyi talep edersek üreticilerin ona yönelmesi  demek aynı zamanda.. Biz sorguladıkça  yoğurda, süte, ekmeğe katkı maddesi konmaması demek bu en basitinden..  Market rafındaki  doğal olduğu reklamları dönen bir limonatanın bile  3 kuruşa satılarak maliyetini nasıl çıkarıyorlar acaba diye cevabını bulmaya çalıştığım durumun hiçte masum cevaplarına ulaşamıyorum maalesef.. Ticari anlamda satışa sunulan seri üretimlerin hiç birinde doğallık aramayın,  maalesef ki  daha geniş kitlelere daha uzun süre hitap edebilmek için ürünü bazı modifikasyonlardan geçirmek zorundalar.. Burada önümüze iki yol ayrımı çıkıyor; birincisi ucuz ve kolay olanı, önümüze dayatılanı, doğallıktan vazgeçileni seçmek.. İkincisi ise maalesef artık pahalı ve zor olan haline gelen doğalı arayıp bulmak.. Her zaman söylediğim gibi bir çanta için günlerce  mağaza mağaza dolaşabiliyorsak, beğendiğimizi gördüğümüzde her türlü paraya kıyabiliyorsak bunu sağlığımız için de yapmamız gerekiyor.. " yaa zaten çocuğu nereye kadar koruyacağız ki" yaklaşımı asla kabul edebileceğim bir yaklaşım değil.. Vücuda giren herbir katkı maddesinin kanser yapana kadar orada beklediğini ve yıllara ihtiyacı olan kanser oluşumunun artık 3 yaşındaki çocuğa kadar indiğini düşünürsek koruyabildiğiniz kadarını korumak ana mantık olmalı.. En önemli kısım da kanserin en sevdiği şey olan "rutin" den katkı maddelerini çıkarabilmek.. Evinizde o doğal ortamı yarattıktan sonra ayda yılda bir dışarıda ne yemiş çokta önemli değil, rutinini kurtardıysanız çocuğunuzun dışarıda geçen vakitler için paranoya haline hiç gerek yok.. Lütfen bilinçli tüketiciler olun, sorun, sorgulayın, etiketleri okuyun, istediğinizi talep edin, aldığınız ürünün basitce bir maliyet hesabını yapın ki içeriğinin saf olmadığını  net bir şekilde görün.. Kullandığımız en temel gıdalarda bile dönen oyunlar  akıl alacak gibi değil çünkü:
ET:  Günümüzdeki  hayvanların tamamına yakını mısır slajı ile beslendiğinden dolayı ya şeker hastası ya da kanser..  Ya organik mağazalardan sorgulayarak almak  lazım ya da yerel üreticiye inmek gerekiyor.. Yakınınızda bulunan bir köye gidin, orada et sorun ama hayvanın ne ile beslendiğini sormayı ihmal etmeden..
SÜT: Yukarıda bahsettiğim gibi sütünü aldığınız hayvanın mısır slajı ile beslenmediğinden emin olmanız lazım.. Market  raflarındaki her türlü sütte katkı maddesi olduğu gerçeği ve organik sütlere de çok fazla güvenememem nedeniyle benim önerim yine bir köyün yolunu tutmanız olacak.. İstanbulda da olsanız yakında bir köy mutlaka vardır,  haftalık bir kez alacağınız 5 litrelik süt hem yoğurt, kefir, sütlaç yapımına hem de içmeye rahat rahat yetecektir.. Haftada bir kez de süt gibi birşey için koşturmaya değer diye düşünüyorum.. Sütü aldığınız yere mutlaka ama mutlaka mısır slajı ile beslenip beslenmediğini sorarak alın ama.. Ben gözümle görüp güvendiğim ipek hanım çiftliğinden getirtiyorum sütümü haftalık olarak..
Tavuk-Yumurta:: Organik etiketi olan süte tavuğa inanmayın, tavuk sektörünün organik üretimle piyasaya yetişebilmesi mümkün değil..  Gidin yine en  yakın köye, sorun soruşturun tavuğu besleme şekillerini..  Mısır küspesi, hazır yem kullanıyorlarsa almayın,  otlayan tavuksa kaçırmayın hem yumurtasını hem tavuğunu.. Ayda bir bile gidip alsanız olur,  alabildiğiniz kadar yumurtayı  buzdolabına doldurun dönüşte, tavuk etini de  parçalayıp atın dondurucuya.. Ayda bir uğraşmaya değer diye düşünüyorum.. Bunu yapamıyorsanız market gibi yerlerden tavukta yumurta da almayın evinize, emin  olun daha sağlıklı yaşarsınız..
EKMEK: Piyasadaki ekmeklerin içeriği maalesef un-su-maya değil.. Tahmin bile edemeyeceğiniz kadar katkı maddesi var içlerinde.. Kırık beyaz renkli tam buğday ununun bile boyanarak kahverengiye dönüştürüldüğü bir sektörden bahsediyoruz sağlıklı göstermek için.. Lütfen ekmeğinizi evinizde kendiniz yapın, öyle makinede falan da değil, benim gibi fırında.. Haftada bir kez uğraşmaya değer diye düşünüyorum.. Undaki buğdayın tohumu GDO lu mu, ilaç kullanıldı mı  diye düşünmemek için de organik un alın..
MEYVE SEBZE: Dikkat edeceğiniz iki nokta meyve sebzede ilaç kullanılmaması ve tohumunun has yani genetiği değiştirilmiş ziraat tohumu olmaması olmalı.. Semtinizdeli organik pazarları öğrenin, gidin sorarak sorgulayarak alın meyve sebzenizi..İpek hanım çiftliği yine benim tercih ettiklerimden..

Yandaki marketten almak varken hepsini kim uğraşacak diye düşünmeyin ne olur, artık doğal olana ulaşmak için emek harcamak gerekiyor.. Zira sağlığımız da hiç ucuz değil tam da bugünlerde.. Üstelik kaybedince bir kez, yandaki market servette dökse önünüze, telafisi olamıyor..

2 yorum:

  1. Organik unu nereden aliyorsunuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İpek hanım çiftliğinden alıyorum ben unlarımı yollardır..

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...