30 Kasım 2013 Cumartesi

Güneşe Çıkarken Dikkat..

Geçenlerde okuduğum bir kitapta rastladığım ve daha önce hiç duymadığım bir bilgiyi paylaşmak istedim.. Azıcık güneşe çıkıp sonrasında bebek cildinde kızarıklıklar gözlemlediyseniz, "kızaracak kadar güneşte kalmadı ki" diye düşünüyorsanız yediği gıda ya da kullandığı ilaçla etkileşimden söz etmek mümkün.. Kereviz ve limon suyu ile Advil, Nuprin, Motrin (ibuprofen), Bactrim (Sulfametoksazol), Benadryl (difenhidrami hidroklorit), Cipro (siprofloksin), Floxin (ofloxin) ilaçlarının kullanımı güneşe çıkıldığında ciltte kızarıklıklara neden olabiliyormuş, bilginize..

Bu bilgi "Hafta Hafta Bebeğinizin İlk Yılı" kitabından alınmıştır..

Bebeğiniz Yanlış Birşey Yaptığında Tutumunuz Ne Olmalı??

Bebeğinizin herşeyi deney yaparak öğrendiği bu dönemde istenmeyen bir davranış sergilediğinde yapmanız gereken en önemli şey aşırı tepki vermemek.. Aşırı tepki ile bebeğinizi bu davranışa teşvik etmiş oluyorsunuz, dikkatinizi çekecek bir unsur olarak algılamasını sağlıyor.. Hemen, kesin ve net bir şekilde "hayır" deyip, tekrarladığında tepki vermemeniz ve dikkatini dağıtmanız olayı tümüyle çözmeye yetiyor.. Bu durumda kimseden tepki alamadığı için çok geçmeden duracaktır.. Dikkatini dağıtıp, çaktırmadan başka yöne çekmek her durumda en kurtarıcı yaklaşımdır.. Bu iki taktik yani tepki vermemek ve dikkatini başka yöne çekmek her durumda işe yarar.. Tabi siz bu yaklaşımdayken çevrenizdekilerin de farklı davranmaması konusunda onları uyarmanız şart.. Siz bu tutumdayken bebeğe biri, yaptığı şeyin şirin olduğunu hissettirirse bebeği durdurmak çok zor olacaktır.. Bunun yanında bebeği azarlamak, kızmak, sinirli bir şekilde doğrusunu anlatmaya çalışmak bebek için bir ödüldür, çünkü dikkatinizi çekmeyi başarmıştır.. Ve bu durumda sergilediği bu yalnış davranış artık pekişmiş demektir.. Emin olun dikkatinizi çekmek için en az bir kere daha yapacaktır.. Tüm bunların yanında bebeğin doğru davranışlarını her seferinde överek, onu olumluya odakladığınızda bebek ilginizi çekmek için davranışlarını hep olumlu yönde değiştirme eğiliminde olacaktır..

Geceleri Mışıl Mışıl Uyuyan Bebek Hayal Değil..

Hamilelik esnasında annenin hareketli olduğu gündüz saatleri sarsıntıyla uyuyan, geceleri hareket kesilince uyanan bir bebek doğduktan sonra da sürece bu şekilde devam etmek ister.. Tam da bu nedenle ilk günlerde gece gündüz kavramını oturtmak çok önemli.. Bunun için en büyük destekçiniz banyo olacak.. Her akşam saat 8 - 10 arası bebeğe yaptıracağınız banyo sonrası gevşeyen ve uyuyan bebek sonraki akşamlarda bu düzene ayak uydurup, banyo yapmadığınız akşamlarda bile o saatlerde uyumaya başlayacak.. Gece boyunca da acıkıp uyanma periyotlarını gözlemleyip o uyanmadan ve onu uyandırmadan emzirmek uykusunun bölünmeden devam etmesini sağlıyor.. Zamanla bebeğin bu güven ortamında uyanmadan sabaha kadar uyuduğunu gözlemleyeceksiniz.. Bundan sonra uyku esnasında emzirme seanslarına da gerek yok demektir.. Ben yine de uyanabildiğim zamanlarda ne kadar anne sütü alsa kardır diyerek, emerken uyanmadığına da güvenerek emzirebildiğim kadar emzirdim küçük prensesi.. Katı gıdaya geçişte bu emzirmelerin kahvaltı isteğini yok etmediğine dikkat ederek tabii.. Akşam uyku saatinde evdeki ışık ve sesi azaltmakta bu düzenin oluşmasına yardımcı.. Aynı zamanda bir uyku arkadaşı ve pijama gibi belirli uyku kıyafetlerinin giyilmesi de büyük destek oluyor sürece.. Bebek böylece uyku saatinin geldiğini anlıyor.. Her fırsatta söylüyorum ama bir kere tekrar etmekte fayda var, bebeğin karanlıkta uyuduğu uyku, salgılanan büyüme hormonları açısından çok önemli.. Bu nedenle akşam erken saatte yatan  ve deliksiz uyuyan bebek büyüme hormonlarından en iyi şekilde yararlanıyor.. Gece gündüz kavramını oturttuktan ve uyku düzenini bu şekilde sağladıktan sonra uyku esnasında bebeğe çok sessiz bir ortam sunmamaya dikkat edin.. Her türlü ortamda uykusunu almaya alışması açısından bu önemli.. Bebeği kesinlikle sallayarak ya da emzirerek değil, yatağında kendi başına uyumaya teşvik ederek uyutun her zaman.. Yatağında yalnız kaldığı hissine kapılmamalı hiçbir zaman.. Bizim gibi etrafı kapalı park yatağı artık rededdiyorsa, kendini özgür değil hapsedilmiş hissetmeye başlamışsa normal yatağa geçirerek uyumasını sağlayın.. Dikkat edeceğiniz en önemli nokta onun yanında olduğunuzu sonuna kadar hissettirdiğiniz  huzurlu ve güvenli bir uyuma ortamı oluşturmak.. Zorla diretmeler, ağlatarak verilen uyku eğitimleri, sert bir tavır asla tercih edeceğiniz şeyler olmamalı.. Şefkatli olun bu süreçte, eğitim gibi değil oyun gibi görün bu uyumaya alışma dönemini.. Kalkmak isteyecek, sizinle oyun oynamak için can atacak.. Sabırlı olun.. Konuşun, anlatın.. İlk huzursuzlukta kucağınıza alıp oda dışına çıkmak olmamalı mesela tavrınız.. Tavan yansıtmalı müzikli oyuncaklar yardımcınız olabilir bu alışma döneminde.. Sırtını pışpışlayabilir, ninni söyleyebilirsiniz, masallar anlatabilirsiniz kendi başına uyumaya alıştırmak için.. Sandığınızdan çok daha hızlı alışacak kendi başına uyumaya, siz bile inanamayacaksınız.. O alıştıkça, uyku saati geldiğinde bebeğinizi yatağa bırakıp odadan çıkmaya başlayacaksınız.. Periyodik aralıklarla kontrol edip kendinizi ona göstermek güven verecektir.. Bundan sonraki aşama artık odasına bırakıldığı gibi mışıl mışıl uykuya dalan bir bebek.. İlk zamanlarda 10-12 saat gece uykusu ile sabah, öğle , akşam üzeri olacak şekilde toplam 3-5 saat arası uyuyan bebeğiniz 1 yaşına geldikçe gündüz uykusunu azaltacak ve öğlen tek parça haline indirmek isteyecek.. Normalde ideal olanı da 4 saat aktivite süresi tanıyıp uyumasını sağlamak olacağı için sabah 08:00 gibi uyanan bebeğin öğlen 12:00-13:00 gibi uyuması ve 3 saatlik tek parça uyku ile 15:00-16:00 gibi uyanan ve akşam 20:00'ye kadar uyanık kalıp o saatlerde uyuyan bebek gerçekten ideal düzeni yakalamış oluyor.. Bebek uyku konusunda hiç zorlamadan kendi akışına bırakılıp, sadece uykusu gelince uyumasına yardımcı olunduğunda bebeğin doğasının zaten bu düzeni yakaladığını göreceksiniz inanılmaz bir şekilde.. Şunu da özelikle söylemeliyim ki karanlıkta uyunan akşam uykusundan çalmamak için bebeğin akşam üzeri uyumasına izin vermemek gerekiyor.. Akşam daha fazla dayansın diyerek akşam üzeri bebeğin uyutulması çok yanlış bir yaklaşım.. Karanlıktaki uykudan dolayısıyla büyüme hormonlarının en efektif çalıştığı zaman diliminden çalınıyor bu şekilde..

Günün Menüsü: Balık Çorbası

Bebeğinize ızgara ya da fırında pişmiş haliyle çok fazla balık yediremiyorsanız, balık çorbası hem menünüzü farklılaştırmak, hem de minik gurmenize bol bol balık yedirmek için iyi bir kurtarıcı.. Balık olarak  lüfer, çinekop, levrek gibi kültür olmayan mevsim deniz balıklarını kullanabilirsiniz.. Tekir, barbun, kefal gibi dip balıklarından kaçınmak gerekiyor.. Gelelim doğaçlama tarifimize, fleto şeklinde baş, kuyruk ve kılçığından ayırdığınız balık etini kaynatacağınız suyun içine koyun.. Bundan sonrası size kalmış, isteğe göre pirinç, bulgur, irmik, erişte veya tarhana ilave edebilirsiniz..  Sonrasında biraz da zeytinyağı ekleyin ve kaynatın.. Kaynadıktan sonra buharda pişmiş sebzelerden kereviz, yer elması, enginar, brokoli, kabak, patates, havuç, soğan, sarmısak, taze fasülye, balkabağı, semizotu, pazı, bezelye, kırmızı biber, domates gibi mevsim sebzelerinden istediğinizi ilave edebilirsiniz.. Püre haline getirmeden önce pişmiş balık etini çıkarıp kılçıklarını tekrar kontrol etmekte fayda var.. Sonrasında püre haline getirip hazırlandığı gün ve buzdolabında saklanarak ertesi gün kullanılabilir.. Balık eti riskli olabileceğinden daha uzun süre beklememesi için en fazla 2 defa kullanılabilecek miktarlarda hazırlanmasında fayda var.. Balık çorbası bebeğiniz neyden hoşlanıyorsa içine onu ilave edebileceğiniz çeşitliliğiyle diğer taraftan da yemediği şeyleri içine kamufle edebilme imkanı tanımasıyla müthiş bir alternatif.. Deneyin derim..

Park Yatak mı Beşik mi ??

Bebek gelmeden önce alınması gerekenler listesinin başında gelir yatağı.. Bu dönemde mağaza mağaza gezerek en uygun olanına karar verilir.. Kimi anne baba klasikten yana kullanır tercihini ahşap bir beşik karyola ile, kimisi de kullanımı daha pratik olan park yatakları tercih eder.. Biz de bu dönemde tercihini park yataktan yana kullananlardanız.. Park yataklar, yaşına kadar bebeğe rahat ulaşmanız için üst kademe kullanımıyla, yaşından sonra alt kademeye geçerek ayağa kalkma gibi riskli durumlar için güvenli oluşuyla, alt kademenin aynı zamanda oyun parkı olarak kullanılabilmesi yönüyle, bu özelliğiyle aynı zamanda ev içinde bebeği koruyamadığınız riskli durumlarda bebeği rahatlıkla bırakabileceğiniz güvenli bir alan yaratmasıyla, tekerlekleri sayesinde odadan odaya hareket ettirilmesiyle, pratik toplanıp katlanma özelliği sayesinde taşıma çantasına koyarak istediğiniz heryere taşınabilme yönüyle, yanına asılan takılan bir sürü gözüyle bebeğin günlük bakım malzemelerini toparlamasıyla, 3 yaşına kullanıma olanak tanımasıyla, bebek büyüdükten sonra kaldırılacağı zaman da ahşap karyola gibi nereye kaldıralım derdi olmadan taşıma çantasına konup bir köşeye atma fırsatı yaratmasıyla gönlümü kazanmıştı bile.. Alt açma kısmının varlığı da, kullanan birçok arkadaşımda gördüğüm kadarıyla bir avantaj oluşturuyor, ben bu kısmı hiç kullanmamış olsam da.. Park yataklar içinde seçim yapma kısmına geldiğimizde ise müzik, ışık, dönence, titreşim gibi aksesuarlarının varlığıyla ve üst kademe kullanılıyorken altına eşya koymaya olanak tanıyan fermuarlı gözüyle Graco marka bir adım öne geçti ve tercihimizi Contour Prestige modelinden yana yaptık..

29 Kasım 2013 Cuma

Buharlı Temizlik

Herhangi bir kimyasal kullanmadan evdeki tozu oradan oraya saçmadan taşımadan yapılacak en sağlıklı temizliğin yolu su filtreli bir süpürge ile buharlı bir temizleyiciden geçiyor.. Bu kapsamda çok fazla araştırmalar yaptım, birçok temizlik robotu inceledim.. Birçok özelliği birarada barındıran temizlik robotu gibi çoklu sistemler bana daha hantal ve kullanımı zor geldi.. Hem de fahiş fiyatlardaki bu cihazlar çoklu sistemleri içerdikleri için daha çok arızaya maruz kalıp fiyat performans olarakta çok mantıklı gelmemişti.. Oldum olası bir işe odaklanan cihazların daha efektif ve pratik olduğuna şahit olduğum için burada tercihimi birçok işi yapan tek bir cihazdansa her iş için ayrı ayrı bir cihazdan yana yaptım..Benim tercih ettiğim ürünler  Arnica Bora 5000 su filtreli süpürge, Fakir steam mop buharlı yer temizleyiciden yana oldu.. Arnica Bora 5000 ile ilgili yorumlarıma gelince genel olarak aparatlarının çeşitliliğinden çekişinden kullanımından ve pratikliğinden oldukça memnunum.. Ama daha önce su filtreli süpürge kullanmamış biriyseniz süpürme öncesi ve sonrası hazırlık kısımlarını göze almanız gerekiyor.. Olumsuz olarak ise biraz daha küçük olabilirdi diye düşünüyorum.. Kablo boyuda benim gibi büyük salona sahip kişiler düşünülerek daha uzun tutulabilirdi diyorum.. Sürekli priz değiştirmek zorunda kalınıyor sonra.. Fakir Steam Mop a gelince.. Sadece yer için tasarlanmış bu nedenle de 5 bezi ve 2 ayrı başlığı olan çift yönlü kullanımıyla da çok pratik bir alet.. Yarım litrelik haznesi ne kadar yeter ki diye tereddüt ederek almıştım ama tüm evi silecek kadar şaşırttı beni her seferinde.. Suyu koyduğunuz gibi cihaz 10-15 saniyede hemen hazır oluyor, öyle soğumasını bekle sonra su doldur gibi bir durumu da yok, istediğiniz anda kapağını açıp su doldurabiliyorsunuz ve cihazla hemen silmeye devam ediyorsunuz.. Olumsuz olarak ise makine su haznesinin başlığa çok yakın olması nedeniyle koltuk altı gibi yerlere girememesi ve sadece açık alanları silinebilmesi.. Diğer olumsuz şey ise yine kablo boyunun uzunluğu, gerçi o benim salonumun büyüklüğü ile de alakalı olabilir.. Yine de daha uzun olabilirdi kanaatindeyim.. Bunun yanında bir de Arçelik Buharika yı aldım deneme amaçlı.. Güçlü buharı; cam, ayna silmeden tutun da koltuk silmeye kadar içerdiği aparatların çeşitliliği, pratik kullanımı ve etkin sonuçları; yer silme aparatının dip köşe heryere ulaşabilmesi; banyodan mutfağa aklınıza gelebilecek heryerde kullanılabilmesi iyi de ürün omuza asıldığında hareket ettikçe buhar yerine su püskürtüyor..  Su ilave öncesi cihaz soğuyana kadar beklemek ve sonrasında da hazır hale gelene kadar ki bekleme süreci de yine olumsuz yanları..
Sonuç olarak her cihazın artıları eksileri mevcut.. Sizin beklentilerinize en uygun cihazı bulmak önemli olan.. Bir cihazın size göre artısı başkasının eksisi olabilir.. Yine sizin için eksi olan bir özellik başkasını hiç rahatsız etmiyor da olabilir..
Ama olayın özü şu, bir su filtreli süpürgeniz ile buharlı temizleyiciniz olsun sağlıklı ev temizliği için..

Evde Kefir Yapımı

Kefir her yaş grubundan insanın rahatlıkla içebileceği mucizevi bir besin.. Eğer bebeğiniz yoğurt yeme dönemine geldiyse rahatlıkla kefire başlayabilirsiniz.. Kefirin faydalarını burada tek tek anlatmayacağım, internette yapacağınız küçük bir araştırma ile hepsine ulaşmanız mümkün.. Sadece bağışıklık sistemini güçlendirmedeki etkisiyle bile vazgeçilmezimiz olmaya yetti.. Minik kızımın ne ortamlarda kalmasına rağmen bir kere hasta olmayışı ve her yıl kronik faranjiti olan babamızın evimize kefir girdikten sonra tek bir şikayetinin kalmaması en büyük kanıtıdır bunun.. Kefiri de satın alıp içmek yerine evde yapmanızı tavsiye ediyorum özellikle.. Bunun için önce kefir mayasına ihtiyacınız var, çevrenizden sorun soruşturun mutlaka olan birileri vardır.. Mayadan sonra ihtiyacınız olan diğer şey süt.. Süt seçiminde Evde Yoğurt Yapımı yazımdaki tavsiyelerimi dikkate alırsanız sürecin doğallığından taviz vermemiş, herhangi bir kimyasal katkıyı sürece sokmamış olursunuz.. Üreticiden aldığınız sütü kaynatıp oda sıcaklığına getirerek, pastörize sütleri ise kaynatmadan oda sıcaklığında direkt olarak kullanabilirsiniz.. Kefir mayalamanın en önemli püf noktası karnabahar tanelerini andıran kefir mayasına klorlu su ve metal değdirmemek.. Bunun için tahta kaşık, plastik süzgeç gibi malzemelere ihtiyacınız olacak mayalama sürecinde.. Mayalanmadığı zaman dilimi içerisinde kefir mayasını içme suyu içerisinde bir cam kavanozda ve buzdolabında tutmak gerekiyor.. Mayalayacağınız zaman oda sıcaklığındaki sütü cam bir kaba koyup buzdolabında su içinde bekleyen kefir mayanızı ya tahta kaşıkla ya da plastik bir süzgeçle sudan ayırın ve sütün içine koyun.. Mayalanma esnasında gaz çıkışı olacağından kabın ağzını sıkı kapatmamak gerekiyor.. Mayalanma esnasında ışık görmeyen oda sıcaklığında bir yere, mesela mutfak dolabının içine koyun.. Mayalanma süresi ortam sıcaklığı, süt ve maya miktarına göre değişkenlik gösterse de genelde 24 saatlik bir zaman içinde mayalanma oluyor.. Eğer sütünüz koyu ayran kıvamına geldiyse mayalanma tamamalanmış demektir.. Daha ekşi istiyorsanız mayalanma süresini uzatabilirsiniz.. Katman katman ayrılmalar görülüyorsa mayalanma kabınızın içinde, kimi kısım su gibi kimi kısım yoğurt gibiyse, mayalanma tamamlanmış hatta biraz da fazla kaçmış demektir.. Yine de süzüp, karıştırıp, içebilirsiniz.. Süt-maya miktarına gelince önce elinizdeki maya ile yarım litre sütte bir deneme yapın, eğer 24 saatten önce mayalanma oluyorsa ya da 24 saat sonunda oluşan kefir çok katı kıvamdaysa ( yoğurt gibi)  mayanız çok geliyor yani süt miktarını arttırmanız gerekiyor demektir.. Kefir mayalandıktan sonra plastik ya da cam bir kaba plastik bir süzgeç ile süzün.. Süzgeç üzerinde kalan kefir mayasını tekrar mayalamayacaksanız klorsuz içme ile durulayıp yine içme suyu dolu küçük bir cam kavanoza atarak bir sonraki mayalamaya kadar buzdolabında bekletin.. Tekrar mayalayacaksanız durulamadan oda sıcaklığında süt bulunan cam kavanoza atarak tekrar mayalanma sürecini başlatabilirsiniz.. Süzerek alta ayırdığınız kısım ise artık sizin kefiriniz.. Bunu buzdolabında tutup dilediğiniz zaman içebilirsiniz, uzun süre dayanıyor.. Kefir mayası da mayalanmadığı zaman buzdolabında 3 haftaya kadar dayanır.. Daha uzun süreleri de test ettim ben, eğer daha uzun bekletecekseniz ilk mayaladığınız kefiri içmeyin atın, maya kendini bir toparlasın önce.. Sonraki mayaladıklarınızı içebilirsiniz.. Mayaladıkça kefiriniz çoğalacak, çoğaldıkça büyüyüp bölünecekler, artan mayanızı çevrenize dağıtabilir, derin dondurucuda dondurup saklayabilirsiniz..

Evde Yoğurt Yapımı

Anne olupta bu konuda bilgisi olmayan yoktur diye düşünüyorum, ama daha yolun çok başında olanlar için bazı püf noktalarını paylaşmakta fayda var.. Bebeğiniz ya da kendiniz için farketmez, yoğurt kim için yapılırsa yapılsın süt seçimi çok önemli.. Yani hiçbir kimyasal ve katkı maddesi karışmamış doğal süt kullanmak gerekiyor.. Bildiğiniz bir üreticiden alıyorsanız hayvan üzerinde ilaç kullanılmıyor olmasından ve suni-kimyasal yemlerle beslenmemiş olmasından emin olmanız lazım.. Ben bu anlamda sütümü doğallığına güvendiğim İpek Hanım Çiftliğinden getirtiyorum.. Silivri'de işini severek yapan ve istanbula da süt dağıtan Aysun the Sütçü de imdadınıza yetişebilir.. Eğer doğal bir üreticiye ulaşma şansınız yoksa organik günlük sütleri tercih etmeniz yerinde olacaktır.. Cityfarm, Ekoorganik gibi organik marketlerde satılan Tire, Elti ada marka günlük organik süt alabilir, eve sipariş verebilirsiniz.. Hatta sürekli alma şansınız yoksa sütü aldığınız zaman fazlaca alıp derin dondurucuda dondurup ihtiyaç halinde kullanabilirsiniz..Bu anlamda avent gurme kapları benim çok işime yaradı, günlük süt aldığımda fazla fazla alıp, elimin altında acil durumlarda bulunsun diye avent kaplara koyup donduruyorum.. Süper bir kurtarıcı oluyor.. Organik günlük süt şansınız yoksa son önerim pınar organik kutu sütten yana olacak.. Artık her marketin rafında görüyorum.. Ama bu sıralamada sona doğru yani doğal üreticiden günlük şişe süte oradan da kutu süte gittikçe besin değeri azalıyor özellikle belirtmem gerek.. Bunların dışındaki diğer sütleri tavsiye etmiyorum.. Anneden kalma yöntemlerle yoğurt yapımını anlatmaya devam.. Yoğurt yapma makinesi de kullanılabilir istenirse ama bana oldum olası gereksiz gelmiştir.. Tercih kişiye kalmış yani.. Gönlüm hep doğal yöntemlerden yana olmasına da, yoğurdunuzu evde yapın da yöntem ne olursa olsun diyorum aynı zamanda.. Sütümüzü aldıktan sonra güzelce kaynatıyoruz ve hemen mayalayacağımız kaba alıp etrafını bir örtü ile sarıp sarmalıyoruz.. Sütünüz soğurken mayalanacağı ortamı da ısıttığından ideal bir mayalanma ortamı oluşturuyor bu şekilde.. Yoğurdu ister cam bir kavanoz ya da kaseye, ister çelik bir tencereye mayalayabilirsiniz.. Ben genelde çelik tencere tercih ediyorum.. Bu arada buzdolabından önceki yoğurdunuzdan alacağınız ve maya olarak kullanacağınız yoğurdu çıkarıp oda sıcaklığına gelmesini sağlayın.. Mayalayacağınız ölçüye göre maya miktarınız değişecektir.. Genelde 1 litre süt için 1 yemek kaşığı yeterli olur.. Sütünüz, küçük parmağınızı 6 ya kadar saymaya dayanacak sıcaklığa gelince mayayı ilave etme zamanı gelmiş demektir.. Maya kabınıza biraz sütten ilave edip sıcaklıklarını dengeledikten sonra mayalanacak süte ilave edebilirsiniz mayanızı.. Sonrasında kabınızın kapağını kapatıp üzerini yine bir örtü ile sarıp sarmalıyoruz.. Genelde ortam sıcaklığına bağlı olmak koşuluyla 3 saat gibi bir sürede yoğurdunuz tutunuyor ve buzdolabına girecek hale geliyor.. Buzdolabına koymayı geciktirmemek lazım çünkü yoğurdunuz ekşiyebilir mayalandıktan sonra dışarıda uzun süre kalırsa.. Eğer 3 saat gibi bir zaman diliminden sonra hala mayalanma olmadıysa ılık su dolu bir kaba yoğurt kabınızı oturtup mayalanma sağlayabilirsiniz.. Piyasada satılan yoğurtların içler acısı olduğu günümüzde sadece bebeğiniz için değil kendiniz için de yoğurdunuzu satın almayın evde yapın.. Lütfen ama lütfen..

Evde Ekmek Yapımı



Dışarıdan alınan ekmeklerin sadece un, su, maya olmadığını biliyordum da yaptığım küçük bir araştırma sonucu içine konan kansorejen kimyasalların 17 kalem kadar olduğunu öğrendikten sonra kendi ekmeğimi kendim yapmaya karar verdim.. Tam da o günlerde çok ünlü marketler zincirinden aldığım bir ekmeğin kırdığım kısmından kocaman bir böcek çıkması ve oradan kırmasaydım asla göremeceğim düşüncesi kendi ekmeğimi yapış sürecimi hızlandırdı.. Ekmek yapma makinesi almama konusunda nettim, hepsinin haznesi teflon kaplamaydı sonuçta.. Ekmeğimi doğal yollardan yapacaksam annelerimizden kalan eski usüllerle ve herhangi bir kimyasal sızıntısı olmadan olmalıydı bu.. En sağlıklı yöntem kendi yaptığım ekşi mayayla döküm tencerede ve fırında yapmaktı.. Derken süreç başladı.. Çok uzun zamandır kendi ekmeğini kendi yapan biri olarak dışarıdan hiç ekmek almadığımı gurula söylemeliyim.. Üstelik haftada bir ya da iki kez ekmek yapmam yetiyor.. Dışarıdan aldığınız yedikçe yedirten içi boş ekmeklere inat dolu dolu bir ekmeğiniz olacağı için az miktarda tokluğa ulaşacak ve öyle her gün ekmek var mı kaygısı yaşamayacaksınız.. İşin sağlık yanından bahsetmiyorum bile.. Bu kadar çok faydası varken, alengirli tatlı tarifleri için vakit ayırabiliyorsak ekmeğinizi evde yapmak için de vakit bulunmalı düşüncesindeyim.. Gelelim bu müthiş sağlık deposunun tarifine:
Evde Ekşi Maya Yapımı yazımda yaptığınız ilk ekmekten ayırdığınız mayayı buzdolabından oda sıcaklığına getirmekle süreç başlıyor.. Ekmak yapma süreci ön mayalanma yani mayanızı çoğaltma ile asıl mayalanma aşamalarından oluşuyor.. Anlatıldığında meşakkatli gibi gözükse de gözünüzde büyütmeyin sakın, zamanlamanızı ayarladıktan sonra gün içindeki diğer tüm koşuşturmacalarınızın yanında ekmek yaptığınızı anlamıyorsunuz bile.. Ben akşamdan ön mayamı hazırlayıp sabahta ekmeğimi mayalayıp pişeceği kaba koyuyorum, gün içinde kabarınca da fırına atıyorum.. Oda sıcaklığına gelen mayanızı derince ve büyükçe bir kaba alın üzerine 1 su bardağı ılık içme suyu ve 2 bardağa yakın da un ilave edip iyice karıştırın.. Üzerini bir bezle örtüp kabaran kadar bekletin.. İlk kısım bitti bile.. Kullandığınız una göre ölçüler değişebilir, ölçünüzü belirlemek için şu yöntemi kullanabilirsiniz.. Mayanıza suyu ilave ettikten sonra kaşıkla karıştırmaya devam ederek unu yavaş yavaş ilave edin.. Artık karıştırmakta zorlandığınız yerde un ilavesini kesin.. Bu sizin için yeterli un ölçüsüdür.. Kabarma süresine gelince bu ortam sıcaklığınıza ve mayanızın kuvvetlenmesine bağlı olarak değişecektir.. Benim 2-3 saate kadar indi bu süre, gün içinde yaptığım acil zamanlar olsa da geceden hazırlamak daha pratik oluyor benim için.. Ön mayanız kabardıktan sonra yine ılık su ve un ilave edip hamurunuzu yoğurarak asıl mayalama kısmını bitireceksiniz.. Ben burada 1.5-2 bardak su ile 1 kglık undan ön maya için aldığımdan sonra kalan kısmı ilave ediyorum.. 25 cm çapında derince bir döküm tencere için bu miktarlar yeterli oluyor.. Siz pişireceğiniz kaba göre miktarları azaltıp çoğaltabilirsiniz.. Ben artık hiç ölçü kullanmadan göz kararı yapıyorum, ön mayada bazen fazla kaçırdığım su asıl mayalamada dengeleniyor mesela.. Yoğurma kısmında en büyük kurtarıcım yoğurucu tellerini taktığım mikserim.. Burada un miktarını yine mikserin karıştırmasına göre ölçümleyebilirsiniz.. Ön mayadaki gibi önce 1.5-2 bardak ılık suyu ilave edip mikserin yoğurucu telleriyle karıştırmaya başlayın, bir taraftan da yavaş yavaş un ilavesi yaparak.. Mikserin karıştırabileceği son kıvama ulaşınca un ilavesini kesin, parça parça olmayacak hamurunuz.. Bütün halinde olacak.. Yoğurmayı nerede keseceğiniz konusuna gelince ise karışım artık pürüzsüz bir şekilde mikserle karıştıkça örümcek ağı görüntüsü vermeye başladıysa yoğurma tamamdır diyebiliriz.. Bundan sonra yarım saat hamuru dinlendirmek iyi oluyor..  Bu arada pişireceğiniz kabı ve bir sonraki ekmek için ayıracağınız maya kabını ayarlayabilirsiniz.. Yarım saat sonra pişireceğiniz döküm tencereyi biraz yağlayıp unlayarak hamurunuzu ilave edin.. Yarıya yakın dolduruyorsa tencerenin ağzına kadar kabarır ama daha fazlaysa hamurunuz taşma olabilir dikkat edin.. Tenceye koymadan bir sonraki ekmek için bir yumru hamur bölmeyi unutmayın sakın.. Onu da daha önce bahsettiğim gibi direkt olarak kapaklı bir tupper kabına yada unlayıp herhangi bir kaba ya da bir buzdolabı poşetine koyup buzdolabında saklayabilirsiniz.. Artık ekmeğiniz kabarınca fırına atmak kalıyor.. Bu kabarma süreci ben de 2-3 saatte oluyor.. Sonrasında 150 derecede 1saat 15 dakikada mis gibi ekmeğim hazır oluyor.. Piştikten sonra hemen kabından çıkarmayın, biraz kapalı fırında çekinsin.. Sonra kabından çıkarıp bir beze sarın.. Ben çoğu şeyi deneye yanıla öğrendiğim için detayları atlamayayım ve süreci özümseyerek anlatayım diye uzunca yazdığım bu yazı lütfen korkutmasın gözünüzü.. İnanın sürecin içine girince kendiniz bile inanamayacaksınız.. Daha da önemlisi ne yediğinizi, çocuğunuza ne yedirdiğinizi bileceksiniz..

Aslında bu kısımda önereceğim birşey daha var, hamurunuzu biraz fazla tutup saç ekmeği yapabilirsiniz ekmeğiniz pişene kadar.. Bunun için hamurunuzu pişirme kabına ilave ettiğiniz aşamada bir miktar hamuru mayaladığınız kapta bırakın kabarsın biraz.. Sonra un serptiğiniz bir tepsi içinde yumru kadar kopardığınız hamurları elle yuvarlak hale getirin ve yine biraz kabarması için bekletin.. Biraz kabarınca yağsız seramik kapaklı bir tencerede kısık ateşte her iki yanını pişirin.. Pişirdikçe kabaracak, sonuca inanamayacaksınız.. Bu ekmeği ister tost ister hamburger ekmeği olarak kullanabilirsiniz sonra, tabii sıcacık haliyle sonraya bırakmayı becerebilirseniz :)

28 Kasım 2013 Perşembe

Kızımın Keçeden Tokaları..

Küçük prensesin saçları uzamaya başlayınca rengarenk keçeden tokalar yapma fikriyle tutkunu olduğum Eminönünün yollarını tutmuştuk yine.. Doğumgünü yazımda bahsettiğim gibi keçelerimi Büyük Şişeci Handaki Şerifoğlu Hobi Sanat Merkezinden, toka altı metal kıskaçları uzun arayışlarımdan sonra Güvener pasajındaki Ertürk kalıptan, göz şeklinde nazar boncuklarını ise yine uzuun arayışlarımdan sonra Güvener pasajının alt katındaki nazar boncukçudan aldım.. Eve gelir gelmez elime aldığım makas ve silikon tabancasıyla bir solukta aşağıdaki şirin şeyler ortaya çıkmıştı bile..

Evde Ekşi Maya Yapımı

Uzun zamandır evde kendi ekmeğini kendi yapan biri olarak kendi mayanızı kendinizin yapmanızın da zor olmadığını anlatmak için bu yazıyı yazmak istedim..
Evde kendi mayanızını yapmak kulağa yabancı gelebilir ama internette yapacağınız küçücük bir araştırma bunun aslında mümkün birşey olduğunu ve de bunu yapan çok sayıda insanın varlığını gösterecektir size.. Ben bu tarifi "Fikir Sahibi Damaklar" dan Defne Koryürek'ten almıştım, çok uzun zamandır da aynı mayamı kullanırım.. Maya kullandıkça kuvvetlenir, kullandıkça daha iyi ekmekler çıkar ortaya.. İlk mayanızı yaptıktan sonra tek yapmanız gereken şey mayaladığınız ekmek hamurundan bir sonraki ekmek için bir yumru ayırmak.. Gelelim ekşi maya elde etmek için yapmanız gerekenlere:

Büyük temiz bir kavanoza 1 ölçü organik tam buğday ununu ve 1 ölçü klorsuz içme suyunu koyup karıştırıyoruz.. Hergün aynı saatte 1 ölçü un ve 1 ölçü su ile besleyip karıştırmaya devam ediyoruz.. 4. gün köpürme başlayacak, kavanozda bulunan karışımımızın yarısını ya döküyoruz ya da ayrı bir kapta beslemeye devam ediyoruz.. 7. güne kadar aynı işleme devam ediyoruz.. 7. gün içi kabarcık dolu bu karışım artık sizin ekşi mayanız.. 1 bardak mayanızdan alıp, 1 kg organik tam buğday unu ile kulak memesi kıvamında bir hamur elde edinceye yoğuruyoruz, gerekirse su ilavesi de yaparak.. Ben 1 bardak yerine yaptığım tüm ekşi mayayı kullanmıştım.. Sonra bu hamurdan 1 yumru ayırıyoruz bir sonraki ekmeğinizi mayalamak için.. Ayırdığınız bu yumruyu kurumaması için una bulayarak ya da hiç una bulamadan varsa kapaklı bir tupper kaba koyarak buzdolabında saklayabilirsiniz.. Hamurunuza gelince pişireceğiniz kaba alıp kabarana kadar bekletiyoruz.. Bu süre bulunduğunuz ortama göre 8 saatte olabilir, 24 saatte.. Mayanız kuvvetlendikçe bu süre kısalacaktır.. Şunu da söylemem gerek ki ilk ekmekleriniz beklediğiniz gibi iyi olmazsa asla pes etmeyin, her bir ekmeğiniz bir öncekinden çok daha iyi olacak.. 

Günün Menüsü: Buharda Pişmiş Sebzeler Eşliğinde Fırında Sebzeli Tavuklu Köfte



İşte yüksek besin içeriğiyle annenin gönlüne, renkli sunumuyla da  bebeğinizin gözüne hitap edecek müthiş bir öğün alternatifi.. Buharda pişmiş sebzeler benim her daim dolabımdan eksik etmediğim harika bir kurtarıcı.. İster parmak gıda olarak eline atıştırmalık verin, ister yanına yoğurt, köfte ya da erişte ile zengin bir öğün hazırlayın.. Rengarenk ve farklı şekillerdeki sebzelerden oluşan bir tabak minik gurmenizin önüne gidince yemek keyifli bir oyuna dönüşüyor birden.. Bizim prensesin favorisi  küçük yeşil yeşil bezelyeler.. Mevsim sebzelerinden ne bulabilirseniz ekleyebilirsiniz, ben havuç, patates, bezelye, kabak, balkabağı, yer elması, kereviz, enginar, kırmızı biber, taze fasülye, brokoli, semizotu, pazı, mısır ekliyorum buhar pişirme teline.. Tek tek yemekten hoşlanmadığı kereviz gibi sebzeleri de köfte ya da yoğurdun içine ilave ederek veriyorum.. Daha önceki yazılarımda da belirttim ama tekrar söylemek istiyorum, sebzeleri buharda pişirmek besin değerini ciddi oranda koruyor suda kaynatarak pişirmeye göre.. 


Gelelim köftenin tarifine:
Aslında kıymadan köfte yapma ile aynı.. Kıyma yerine küçük küçük parçalanmış haşlanmış tavuk eti kullanıyorsunuz, sonra yumurta, ufalanmış ekmek içi, soğan ve sarmısak rendesi ekliyorsunuz.. Son olarak da çatalla ezdiğiniz buharda pişmiş sebzeleri.. Miktar özellikle belirtmedim, bebeğinizin damak tadına göre tavuğu arttırıp istediğiniz sebzeyi de az veya çok kullanabilirsiniz.. Sadece şunu belirtmeliyim ki az miktarda hazırlanması gereken bir tarif bu.. Tavuk eti içerdiğinden dolayı hazırlandığı gün ve en fazla ertesi gün yetecek kadar hazırlanması gerek.. Fazlası çöpe gitmesin.. Bir diğer önemli konu da  hep söylediğim gibi tavuğun mutlaka ama mutlaka organik olması.. Organik bulamıyorsanız hiç vermeyin.. İnanın yararından çok zararı var o küçücük bedene..




22 Kasım 2013 Cuma

Neyi Nereden Alıyorum??

 İlk günden bu yana hep doğal ürünleri tercih ettim kızım için, ticari kaygıyla koruyuculara bulanmış market raflarından birşey alıp vermedim hiç.. Doğalını bulamadıysam da hiç vermedim.. O gelmeden önce de bu böyleydi, kendi ekmeğimi kendim yaptım hep, yoğurdumu da öyle.. Doğal ürünlerle ilgili çok araştırdım, çok sorguladım.. Çokta hesap yaptım.. İnanın ilk bakışta pahalı gelen doğal ya da organik ürünler kullanarak uzun vadede her şekilde karda oluyorsunuz.. Özellikle de herşeyin kimyasal kaynadığı  bugünlerde sağlığınız açısından..

İpek Hanım Çiftliği: Tam da benim bakış açımla dünyaya bakan, bilinçli bir şekilde üreten, doğalı bozan yok eden herkese inatla direnen, kafa tutan bir bayan Pınar Kaftancıoğlu..Çiftliği gidip görene kadar da rahat bir şekilde sipariş veriyordum ama sonrasında daha da bir içime sindi herşey.. Bünyesinde istihdam yarattığı bir sürü köylünün titiz bir şekilde ve tüm samimiyetleriyle çalıştıklarını gördükten sonra hele.. Ben sebze-meyveden, peynir zeytine, tereyağından sütüne, unundan pekmezine, cevizinden kuru meyveye, sabundan sabun tozuna neredeyse çoğu şeyi buradan sipariş veriyorum.. Gelen mis gibi sütten yoğurtlar, tereyağlar, ekşimikler, kefirler yapıyorum.. Çeşit çeşit undan çeşit çeşit ekmekler deniyorum.. Her gelen sipariş kolisini hep aynı heyecanla ve hep aynı Pınar Teyze'sine teşekkürle açıyoruz, iyi ki varsın, iyi ki bu işi yapıyorsun diyerek..

Ekoorganik: Beylikdüzündeki dükkanları ile avrupa yakasında yakınlarındaki ilçelere evlere servis yapıyor ya da internet üzerinden kargo ile sipariş verebiliyorsunuz.. Ben ıslak mendil, pamuk, şampuan, bebek bezi gibi kozmetik ihtiyaçları buradan sipariş veriyorum.. Elta adanın sucuk ve Eti'leri yine favorim.. Gerçekten çok hızlı ve titiz çalışıyorlar..

C&A: Yürüme döneminde evde ayakkabı giydirmenin olumsuz yanlarından dolayı kaydırmaz çorap ön plana çıkıyor ihtiyaç olarak.. Bu anlamda da C&A nın çoraplarından çok memnun kaldık..

Giysi Alışverişi: LCW, Benetton, Gap, C&A, Mothercare, Mavi, Trenyol tercih ettiğim markalar arasında.. Özelllikle Trendyol, Mavi ve LCW ürünün sonuna kadar arkasında durarak müşteri memnuniyeti konusunda aştıklarını her fırsatta göstererek gönlümü kazanan markalar.. Bu periyotta kara listeye aldığım da 3 marka oldu.. Koton, Zara ve Markafoni bir daha asla alışveriş yapmayacağım markalar.. Ürün ile ilgili bir sıkıntı yaşamadan o markanın müşteriye bakış açısını göremiyorsunuz maalesef..

Bunlar dışında market alışverişimiz olmuyor hiç.. Tuvalet kağıdı ve kağıt havlu gibi ürünler için belki bir tek.. Onları da organik olarak bulamadığımdan.. Konu açılmışken değinmeden geçmeyeyim, bu sektör de aslında tehlike saçıyor.. Bebek bezlerinde bahsettiğim gibi tüm ağartılmış ürünlerin klorsuz olması gerek sağlık açısından.. Ama maalesef Türkiye'de bu şekilde üretilmiş kağıt havlu ya da tuvalet kağıdı bulmanız mümkün değil.. Sorsanız neden yok diye, klorsuz proseslerin pahalı olduğunu söyleyecekler, insan hayatı çok ucuzmuş gibi.. Market alışverişine geri dönecek olursak bunu gururla söylüyorum ki ticari kaygıyla raf ömrünü uzatmak için kimyasalların basıldığı, tadını beynimiz daha iyi algılasın diye en basit ürünlere bile kansorejen aroma arttırıcıların gözü kapalı eklendiği, parlak dursun diye parafinin sürüldüğü hiçbir market meyve sebzesini evimden içeri sokmuyorum.. Markettekinin 2 katı fiyatına alıyorum belki sebzemi meyvemi ama 100 lira alışveriş için girilen marketten, ihtiyaç dışı görülen her ıvır zıvırı alarak 200 liraya çıkıldığı gerçeği düşünülürse aynı para gidiyor aslında.. Birinde 1 kat sağlıklı ürüne, diğerinde 2 kat sağlıksız ürüne..Benim 2 katı fiyata ama doğallığına güvenerek aldığım ürünler o kadar kıymetli ki.. Ziyan edilemeyecek, çöpe gitmeyecek kadar değerli.. Marketten poşetlere doldura doldura alınıp sonra da çürütülüp çöpe gidenlere inat benim evime giren ürünlerin değeri emeği kıymeti sonuna kadar bilinir.. En önemli kısmı da bu işi layıkıyla yapan insanlara destek olmuş oluyorum, bu işi daha da uzun süre yapabilmeleri için.. Param,  ticari kaygıyla daha uzun süre dayansın, daha fazla yapsın diye meyve sebzeye kimyasal bastıran, üreticiyi bunu zorlayan, sonrada malını üç kuruşa alıp şehirde 5 liraya satan ve bunu normalmiş gibi gösteren tüccar kafasındaki aracıların cebine gitmiyor en azından.. Onların seçtiği bu yolu desteklememiş oluyorum..Şunu aklımızdan hiç çıkarmamak gerekiyor, biz neyi talep edersek onlar onu vermek zorunda..  Organik kelimesi bile öylesine ticarileştirildi ki, emin olmadığınız organik yerlerden alışveriş yaparken dikkatli olun.. Son olarak uzun vadedeki yani sağlık açısından kazancı anlatmama gerek yok sanırım, tabi ki zaman ne getirir bilinmez ama göz göre göre gelen tehlikeye de göz yumulmamalı düşüncesindeyim.. Ben sonuna kadar böyle yapacağım.. Paranoyaklaşmadan ama herşeyin farkında olarak.. Koruyamadıklarım mutlaka olacaktır, ama kutarabildiğimi kurtarma telaşında olacağım her zaman..

Uzun Vadeli Anne Sütü İçin En Büyük Destekçi..

Taze Annelere Tavsiyeler (Emzirme) yazımda uzun vadeli emzirme dönemi için tüm tavsiyelerimi paylaşmıştım ama hamile bir arkadaşımla bu konuyu tekrar gündem edince süt sağma makinesinin gerekliliğini tekrar vurgulamak istedim.. Çevredenizdeki insanlar süt sağma makinesini sadece çalışan annenin işyerinde süt sağabilmesi için gerekli olduğunu söyleyip dursalar da tüm bunlara tıkayın kulaklarınızı.. Bebeğinizi uzun vadede anne sütü ile beslemek istiyorsanız süt sağma makinesi ilk günden itibaren emzirme döneminizin en büyük destekçisi olacak.. İlk günlerde tam randımanla gelmeyen sütünüz bebeğiniz emdikçe artacak.. Yine bu dönemde yani bu ilk emzirme günlerinde bebek aç mı acaba, hazır mama verin gibi cümleleri duymazdan gelerek sadece bol bol sütünüzün olduğuna inanıp bebeğinizi emzirmeye odaklanın.. Bu ilk günlerdeki göğüs başında oluşacak hassasiyet için de daha önceki yazımda önerdiğim kürü uygulayın.. İlk günden itibaren her emzirmeden sonra göğüslerinizi süt sağma makinesiyle boşaltmanız hem sütünüzü arttıracak, hem göğüs kanallarında tıkanmayı engelleyecek hem de sütünüzün azalacağı 6. ay sonrası dönemde devam sütlerine muhtaç olmadan bebeğiniz için kullacağınız anne sütünü depolamış olacaksınız.. Bir taşla bir sürü kuş yani.. Şunu da belirtmem gerek ki sütün devamlılığı için emzirmek şart.. Sadece süt sağma makinesiyle göğüsleri boşaltmaya kalkarsanız süt bir süre sonra kesiliyor..  Ben Avent marka süt sağma makinesi kullandım, elektronik olanını.. İçeriğinde hem pilli hem de elle kullanım aparatları mevcuttu ama elektrikli dışında kullanıma ihtiyacım olmadı hiç.. Diğer markaları da rahatlıkla tercih edebilirsiniz, yeter ki bir tane edinin.. Ben yukarıda bahsettiğim bu uygulamayla 6. aya kadar 20 litreden fazla süt depoladım dondurucumda.. Sütüm azaldıkça stoklarımdan besledim küçük prensesi, yine emzirmeye devam ederek.. Şu anda 1 yaşını geçtik, stoklarımızı tükettik artık.. Ama emzirmeye devam tabii.. Artık ağırlıklı olarak katı gıda ile beslendiği için sütümüzün az olması problem olmuyor.. Hem artık bundan sonra bir şekilde sütüm olmasa bile inek sütü kullanabileceğimiz döneme girdik.. Yani yine bir ticari ürüne muhtaç olmadan süreci kendi doğasında devam ettirebilirim artık.. Bunun rahatlığıyla emzirmeye devam etmek öyle güzel ki.. Şunu da gururla söylemeliyim ki bugüne kadar ne tek bir hazır mama ne de devam sütü kullandım kızım için.. O da bana yaşıtlarına göre hep bir adım önde olarak en büyük hediyesini verdi hep.. Çevremde eğitim görmüş birçok annenin sütüm yetmiyor galiba düşüncesiyle çevrenin söylemlerine hemen teslim olup, pes ederek hazır mamalara, devam sütlerine sarılmalarını üzülerek izliyorum.. Ne olur, onun için şu dünyada sadece sizin verebileceğiniz en güzel hediye olan sütünüzü vermekten vazgeçmeyin, direnin, mücadele edin.. Ama asla pes etmeyin.. İnanın denemeye değecek..

21 Kasım 2013 Perşembe

Ev Yapımı Doğum Günü Pastası, Kostümü, Hediyelikleri..


Kızımın doğumgünü hazırlıklarına odaklanmam nedeniyle bir süre uzak kaldım bloğumdan.. Aslında yazmak istediğim, gün içinde kafamın içimde dört dönen öyle çok konu var ki.. Hepsi bir şekilde eklenecek ama söz.. Biz gelelim doğumgünü hazırlıklarına.. Başından beri kızımın ilk doğumgünü için tüm ticari dayatmaları reddedip, ilk doğumgününe ait ritüellerin en doğal yollarla olmasını ve herşeyden önemlisi benim ellerimden çıkmasını istedim.. Doğum günü pastası, kızımın o gün giyeceği tütülü kıyafeti ve misafirlerimize günün anısına hediye edeceğimiz keçeden magnetler.. Tüm bunların malzemeleri için bir cumartesi Eminönü'nün yolunu tuttuk.. Pasta malzemeleri için adres Besan'dı.. Kurukahveci Mehmet Efendi sokağında olan dükkanda benim gibi daha önce butik pasta yapmamış herkese son derece yardımcı oluyorlar, sadece alışveriş esnasında değil pasta yapım esnasında telefonla bile.. Bu dükkan benim sürekli gelip geçerken gördüğüm arasıra girip baktığım bir dükkan olduğu için tercihim oldu.. Rengarenk şeker hamurları, harf şablonları, çikolatalar falan derken sıfırdan pasta yapmaya başlayan biri olarak aldığım onca gereci de düşünürsek, pastaneye sipariş edilen pasta fiyatının yarısına evde pasta yapmak için herşeyimi almıştım.. Maddiyatının yanında alışverişinden yapım aşamasına kadar kızımla beraber bir sürü güzel anı eklediğimiz ve sadece bize ait bir hikayesi olan bize özel bir pastaydı bu.. İşte bunun heyecanı muhteşemdi.. Vee aldığımız bu malzemelerle ortaya çıkan, müthiş eğlenceli bir yapım süreciyle hazırlanan 30 kişilik doğumgünü pastamız:


Kıyafeti ve ev süsleme için gerekli malzemeleri yine Besan ile aynı sokaktaki süs dükkanlarından aldık.. Herbiri birbirinin benzeri herhangi bir süsçü dükkanına girip ev süslemek için her türlü malzemeyi alabilirsiniz.. Balonlar, iyi ki doğdun yazıları, rengarenk süsler.. Ben kızımın tütüsünde kullanacağım tülleri de buradan aldım.. Kızımın badisini süsleyeceğim keçeleri ise Şerifoğlu hobi sanat merkezinden aldım, mahmutpaşa yokuşuna gelmeden tuhafiyeciler sokağındaki Büyük Şişeci Han'da.. Daha uygun fiyat ve daha sıcak yaklaşımları nedeniyle tercihim burası oldu.. Yoksa yol üzerindeki tuhafiyelerde de keçe bulmanız mümkün.. Vee binbir keyifle hazırladığım kızımın doğumgünü kostümü:


Gelelim günün anısına kızım ile birlikte hazırladığımız hediyeliklere..İster dekoratif olarak ister magnet haliyle..


İlk doğumgününe hazırlanmak, kutlaması kadar keyifliydi benim için.. Herşeyinin ellerimden çıkmış olmasının mutluluğu tarif edilemez.. Hele hele daha 1 yıl önce karnımda taşıdığım bu küçük bedenin tüm hazırlık aşamasında kulağımın dibindeki küçücük soluğuyla yardım etme çabası gözlerimi doldurdu çoğu zaman.. 1 iş yaptıysak, 3 üzerine atladım küçük prensesin.. Anneliğin en özel, en güzel hallerini bana yaşattığı için teşekkür ede ede.. 

Portatif Mama Sandalyesi..

Her geçen gün biraz daha hareketlenen küçük prensesimizin hem bizim gibi masada oturabilmesi hem de dışarıda rahatça yemek yiyebilmesi için kolay taşınır bir mama sandalyesi ihtiyacı doğmuştu.. Daha önce ebebekten aldığımız joie marka ev tipi mama sandalyemizden memnun olmasına çok memnundukta artık büyüdükçe bizimle aynı şeyleri yapmak isteyen bu minik insan bank tipi masamızda sofradayken mama sandalyesinde değil bankta bizimle birlikte oturmak istemeye başlamıştı.. 


Ayrıca artık ana kucağı kullanmayı bırakan ve sürekli dolaşmak isteyen bir bebek için dışarı gezmelerinde kolayca yanımıza alacağımız portatif bir mama sandalyesi artık şarttı.. Araştırmalar başladı.. Piyasada birçok portatif tipte mama sandalyesi mevcut olmasına rağmen bizim kararımız mamas&papas marka taşınabilir mama sandalyesinden yana oldu.. 



Devrilme riski olmadan her yerde kullanılabilme özelliği (yüksek zeminlerde mutlaka ama mutlaka gözetim altında kullanılmalı), hafifliği, malzeme kalitesi, 1 yaşına kadar kullanılabilen renkli silikon kısmın bebek büyüdükçe çıkarılabilir olması ve bu durumun da 3 yaşına kadar kullanıma olanak tanıması ve fiyatının muadili diğer ünlü markaya göre daha uygun olması tercih sebeplerimiz arasındaydı.. Karar verildi ve hepsibuarada dan sipariş verildi.. Ertesi gün mama sandalyemiz elimizdeydi.. Kullanım kolaylığından da oldukça memnun kaldık, 1 yaşını geçmiş olmamıza rağmen silikonlu kısmıyla birlikte rahatça kullanabiliyoruz hala.. Yemek saatlerimiz her iki mama sandalyesinde dönüşümlü olarak artık..

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...